HAFTANIN İÇİNDEN Biz Haksız Olmayacağız B ir toprak parçası üzerinde Türk Silâhlı Kuvvetlerinin bir birliği bulunacak, o toprak parçası üzerinde türk- ler serçe gibi avlanmaya kalkışılacak ve türk birliği- nin kılı kıpırdamayacak! Bunu böyle sanmak için türk- leri hiç tanımamak lâzımdır, Türk Silâhlı Kuvvetleri hakkında hiç bir şey bilmemek lâzımdır, her türlü man- tık ve insaf ölçülerinden mahrum olmak lâzımdır. Kib- risin rum idarecileri maalesef bizzat başlattıkları kam- panyayı kendi kütlelerine hakim olup da durdurmadık- ları veya durduramadıkları takdirde, dünyanın her han- gi bir yerinde olacağı gibi Yeşil Adada da Türk Silâh- lı Kuvvetleri türklerin can ve mal güvenliğini teminat altına alacaklardır. Bunu, hislerine kapılarak çapaçal bir tarzda yapmayacaklardır. Türk Silâhlı Kuvvetleri- nin ananesinde bu çeşit bir davranış yoktur. Buna mey- dan bırakılmaksızın, hüküm rak Türk Silâhlı Kuvvetleri bütün gücüyle harekete ge- çecektir. Hiç bir şerefli ordu, kendi ırkdaşlarının kendi gözü önünde bir bir katledilmesine seyirci (okalamaz. Bundan dolayı hiç kimse Türkiyeyi kınamıyacaktır. Kıbrısta bugünkü durum, doğrudan doğruya Cum- hurbaşkanı Makariosun eseridir. Bir Rum Kibrisin yo- lunu kesin şekilde kapayıp herkesçe kabul edilebilecek bir orta yolu açmak için gerçekleştirilmiş olan Zürih ve Londra Andlaşmalarını Makarios işinhemenbaşından heri bir Rum Kıbrısın esaslı merhalelerinden biri sö- züyle görmüştür. Papaz Başkan, altında bu kadar im- -- bulunan Zürih ve Londra Andlaşmalarını tanımadı- ğım iddia edebilir. Ama ona bu andlaşmaları tanıta- cak kuvwvet vardır ve bu kuvvetin kendisini belli etmesi zamanı gelmiştir Son krizde Atina Hükümetinin en ufak sorumlulu- ğu bulunmadığı inancı Türkiyede tamdır. Papaz Baş- kan, sadece bir hayal olan Bum Kıbrısı kendi şahsi meselesi yapmıştır ve kendi şahsi çabasıyla bugünkü haline getirmiştir. Anayasanın değiştirilmesi için daha munis kisve altında işe başlayıp şimdi ellerini bir defa daha kana bulamaktan çekinmeyen Makarios bıral İngiltere ve Amerikayı, Yunanistanın dahi desteğine sahip değildir. Herkesin bilmesi gerektir ki Türkiye için Kıbrıs çek şeydir: Yavru Vatandır, üzerinde bir türk ekalliyetin yaşadığı adadır, hislerle bağlı bulunduğumuz bir bel- dedir, tarihten kalma bir yadigârdır. Ama bütün bun- ların çok üstünde olarak Kıbrıs bizim bir güvenlik me- selemizdir. Anadolunun bağrına bir hançer gibi uzan- mış bulunan bu toprak parçasının idaresi Türkiye ba- kımından hayat-memat önemi taşımaktadır ve bilini orada söz sahibi olmayacağımız bir rejim bizim için kabule şayan değildir, Türkiye hiç bir prensip uğruna böyle bir lüksü göze alamaz. Devletlerin iç egemenliği konusunda bir itirazımız yoktur. Miletlerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi ise daima bizim dâvamız olmuştur. Ama bun- Metin TOKER ların yanında, memleketlerin kendi güvenlikleri konu- sunda esaslı teminata muhtaç bulunduklarım da ka- bul etmek lazımdır ve belirli toprak parçalarının bu hususiyetleri göz önünde tutularak statülere sahip kı- lınmaları bir âdettir. Avusturyanın muhtarlığı şüphe götürmez. Ama Avusturyanın iki bloktan birine katıl- ması bugün sadece Avusturyalım bir iç meselesi inidir? İsviçre, Belçika nasıl kurulmuşlardır? Bir takını hu- kuki bağlar nu devletlerin harpten önceki veya sonra- ki doğuşlarım veya yeniden doğuşlarını bazı şartları iliştirmiştir, Kıbrıs kaç sene sonra bir İsviçre olacak- tır? Bilinmez. Bilinen, Papaz Başkanın veya onun zih- niyetine sahip bir idarenin hakimiyeti altında sorumsuz bir Kıbrısın bugünün meselesi sayılamayacağıdır. Kıb- rısda Anayasa işlemediği ve mutlaka düzeltilmesi, de- giştirilmesi gerektiği takdirde bu tek bir istikamette ola- bilir: Taksim! Biz taksimden, Yunanistan ilhaktan vaz- geçmişse bu Papaz Başkanın yaratmak istediği Rum Kıbrıs lehine olmamıştır. Bir masa etrafına oturulduğu takdirde Türkiyenin her hangi bir başka teklifi ne yap- ması, ne de öylesine evet demesi beğenilmelidir. Türkiye için mesele, hukuk ve dünya efkârı önünde daima haklı durumda olmaktır. Bugün böyle bir du- rumdayız. Hiç bir ihtiyatsız adımla bunu tehlikeye dü- şürmemiz, (haklılığımızın üstüne toz kondurmamız ba- his konusu değildir. Ne barbarlığa barbarlıkla muka- bele niyetimiz vardır, ama ne de barbarlığa tahammül mecburiyetimiz. Zürih ve Londra Andlaşmalarının bize tanıdığı haklar mevcuttur. Biz, bu haklarımızı savuna- cak kuvvete sahibiz. İnsanlar insanlara ateş ettiler mi bunun Silâhlı Kuvvetlerden Silâhlı Kuvvetlere ateş ha- lini alması bir barut fıçısının bir kıvılcımla infilâk et- mesi kadar kolaydır. Silâhlı Kuvvetlerden Silâhlı Kuv- vetlere ateş ise devletler arasında vahim ihtilâflara daima gebedir. Bu da, bildiğimiz bir husustur. Türkiye bunu önlemeğe en geniş nisbette azimlidir. Ama böy- le bir durumun sorumluluğu, başka bir yol bırakılmaz- ca, bize düşer mi? Kıbrıs Dâvasını bugün bir şahsi meselesi yaparak ortaya çıkan ve yanlış teşhisler, hesaplar üzerine poli- tikasını bina edip tehlikeli (Ouçurumların kenarında seyrana girişen Papaz Başkanın Kıbrıs Cumhurbaşkan- lığından ayırılması tek çıkar yol olarak ufukta gözük- mektedir. Bunun nasıl olacağı, neye mal edileceği otu- rulup konuşulacak bir meseledir. Ama bir adamın bü- tün bir bölgenin huzurunu ve güvenliğini bozması, sars- ması, vahim buhranların kapısını her an açık tutması tahammül edilebilecek bir durum değildir. İki cemaat beraber yaşayamaz halden ancak böyle kurtarılabilir. Zira bir cemaatten, kendisini kahretmek için tertip pe- şinde bir şahsı devletin başı olarak kabul etmesini is- temek biraz fazla, insafsızlıktır. Makarios, Silâhlı Kuvvetlerin birbirleriyle vuruşma- sına yol açacak bir ortamı yaratmak suretiyle bindiği dalı bizzat kesmiştir. AKİS 7