KÖŞEDEN Ömer çe gençler, geçen hafta içinde, türk atletiz- minin şöhretli ve efendi temsilcisi Ömer Besi- min mezarı başında toplanıp, «mu bir daha andılar. Emeklerinden, hizmetlerinden örnek ve hız aldılar. Za- man ne de çabuk geçiyor! Desin o zeki gözlerini açıl- mazına yumalı yedi yıl olmuş Sporcuların pazara Emi kümeye idik. O ta- rihde Galatasaray Kulübünün kapısı her çalana açılmazdı. Ya mektebinden olunacak, ya da ç dan geçilip ağır formaliteler kulübün kaderine hükmeden caklardı. I numaralılar da razı ola- Futbolcu, güreşçi Besimi göğsü sarı-kırmızı halkalı atlet forması içinde ilk gördüğümüz gün, onu Ali Samiler, Emin Bülentler, Bekir ve Cevdet hocalar kadar Galata- saraylı ve kulübün itibarının temelindeki disipline, spo- ru güzelleştiren anlayışa ve inanışa onlar kadar bağlı bulmuş, saymış, sevmiştik. Sade bizler değil, ruhlarında yüzdeyüz Galatasaraylı olan babalarımız, analarımız, ba- cılarımız da sevmişlerdi. Evlerimiz onun eviydi ve bu se- bepsiz değildi. O günlere dönüyorum da, hatıralarım ara- sında onun spor ahlâkı ve anlayışı ile pağdaşımayayi Si davranışına, tek hareketine rastlayamıyorum. tepli idik ve güya o bir bakıma, alaylı idi. Düşünüyo Ni) sporun iyi ve doğru yönünde biz hepimiz ondan neler, neler öğrenmiştik!.. Bizim yabaına dilde yazılmış Utan- larda bulamadığımızı o, nereden, nasıl öğrenir de bize öğretirdi!? Tevekkeli mi, ona sonunda "Kaptan" demiş- ik! Atletizm Federasyonu Başkanı olduğum zaman ar- kamda hayli mum bir spor karyeri ile bir de meslek tah- sili vardı. Bu meslek de avukatlık,, mimarlık değil, terbiyesi ve spordu. İşimi severdim. Meraklı ve hevesli idim. Onun için spor dünyasının bütün hareketlerini gün gün takip ederdim. Bizim kitaplardan okuyup meslekte saç ağartmış hocalardan öğrendiğimiz nice şeyin adım koyamazdı ama. bilirdi. Onun için benim sade dostum değil, yardımcımdı. Bazılarına göre ise akıl hocamdı, elimden tutup yedenimdi... Öyle de olsa, böyle de olsa, sağ olsaydı da gene olsaydı... 1936 Balkan oyunları Almada. yapılacaktı. Devraldı- ğım kadro ne pek kuvvetli, ne de it verici sayılırdı. Bir amerikalı antrenör getirmiş, m onun nezaretinde yetiştirmeğe çalışıyorduk. Atletler Modada bir otelde ka- lıyor, Fenerbahçe stadının Burhan Felekin himmeti ile yapılmış memleketin tek pistinde oidman ediyorlardı... Besim idmanları takip eder ve beni uyarırdı. Atinaya vapurla id Yolculuk uzun sürüyor- du. Yolculuğun ilk öğününü ahçı, türk sporcuları şere- fine zengince tertiplemiş ve çocuklar o nefis yemekleri AKİS/34 Besim Vildan Âşir SAVAŞIR doyasıya, keyifle yemişlerdi. Akşam sofrasına da kendi- lerini genç adamların bereketli iştihası ile hazırlıyorlar- dı. Bir ara Besim - Besim ile Cevat Fehmi Başkut da gazeteci olarak gemide idiler- yanıma geldi: — Bu çocuklar bu akşam da, yarın da böyle yerler- se, bu besi ite. Atinada adım atamazlar!" dedi. 1963 Türkiyesinde her gün ihmâl edilen bu gerçeği -işte pehlivanlarımız meydanda - kalifiye bir kişi olan antrenör Lewis'den ve tahsili tecrübeli reisten önce o görmüştü. Antrenman rejimi hakkında mutlaka etinde kemiğinde duyduğu ne sağlam fikirleri vardı ve onlara nasıl da bağlı idi!.. Sonra nasıl oldu da bir alınyazısı, bir büyü, sigara içilen yerde barınamayan bu centilme- ni içki kadehinin içinde ucun ucun eritiverdi!.. Besim sporcu olarak yaşadığı hayatın hatıralarına son derece bağlı bir insandı. Onları sık sık anar, teferruatına kadar tekrar tekrar anlatırdı. o 1924'de An- karada tertiplenen Türkiye birincilikleri bunlar arasında başköşeyi işgal edenlerdendi. 1924 Türkiysinde sporun herkes acemisi idi. Usüller, nizamlar, teknik özellikler herkes için yeni saydırdı. Mü- sabakalar şimdi Tandoğan meydanının, arkanızı istasyo- na verirseniz, soluna düşen kıraçta, Muhafız kıtasının "talimhane" sinde yapılıyordu. Büyükler müsabakaları etekleri havaya kaldırılmış çadırlardan takip ediyorlar- di. Kâzım Paşa (Özalp), Necati ve Vasıf merhum -ikisi de vekildi - Binbaşı İsmail Hakkı bey (General Tekçe) bunların arasında idiler. Müsabakalar uzamış ve bazı yarışmalar nn kalmıştı. Besim 400'den ikm birçok müsabakaya gir- miş, şimdi de askeri kamyonların farları alanda yarış bitiriyordu. Yarıştan sonra Kâzım Paşa, bu ziyadesiyle sevimli atleti yanma çağırmış, tebrik etmişti. Çadırda Besim Atalay bey de vardı. Paşa: "— Bak Besim, bu da senin gibi Besim ama, bu Atalay!" demiş Besim ise: "— Ne yapalım Paşam.. .0 Atalaysa, emredersen ben de Koşalay!" cevabını vermişti Koca Besim Koşalay olarak yaşadı ve Koşalay ola- rak öldü 1924 Paris oyunlarında 800 | Besim D.G. Lowe'un serisine düşmüştü. Lowe 1.52'lik bir atletti ve Meredith'in 1.51.9luk 1912 doğumlu dünya rekoru da dimdik ayakta idi. Start verilmiş ve Besim canını li takarak devlerle savaşa girmişti. Herkesin ön almağa çalıştığı bir sırada nasıl olmuşsa, Lowe'un çivilileri Be. simin bileğini yaralamıştı. Bunu hep anlatırdı. Anlatır- ken, övünür müydü üzülür müydü bilmiyorum ama, her- halde mazeret saymazdı