re. Mısırla kendi istediği şartlar al- tında birleşmeye (o yanaşmayıp Kendi başlarına ikili bir Irak-Surlye birliği peşinde koşan Baasçıların Irakta böy- le bir darbe yemeleri. Nasırı hiç şüphe- siz pek memnun etmiştir. üstelik, şim- di Irakta İdareyi fiilen ele alan Ab- düsselâm Arif Nasırın çok yakın dos- tudur ve bütün dünyada Nasıra olan de, bağlılığı ile tanınmıştır. Bu bakımdan, Iraktaki idare değişikliği duyulur du- herhangibir Zavallı Osmanlı egemenliğinden çıktıktan sonra bir türlü dü- zene kavuşamayan Orta Doğu, şu günlerde, yeniden kaynıyor. Bir süredir Suriye ve Irala yönetmekte olan Baas Partisinin Bağdattaki hakimiyeti şu satırların ya- zıldığı arada iyiden iyiye sona ermişe benziyor. Suriyenin geleceği ise karanlık bulutların gölgesi altındadır. nasıl gelirse gelsin, Bağdat sokaklarında akan, arap ka- nidir. Araplarla uzun yüzyıllar ayni devletin sınırları içinde yaşayan ve şimdi de iyi komşuluk bağlantıları pe- şinde olan türklerin, güney şınırlarında iki günde bir pat- laktık veren bu kavgalar karşısında büyük üzüntü duy- duklarına şüphe edilmemelidir. Bir zamanlar Osmanlı MM altında birleşik ya- şayan araplar. Birinci Cihan vaşından bayana gene bütün güçleriyle birleşmeye gla, fakat buna bir türlü başaramıyorlar. Bi Kuzey Afrikadaki arap devletlerini bir tarafa bırakalım, Orta Doğudaki arap devlerinin yönetim türleri arasında büyük ayrılıklar rdır n banları cumhuriyetle, bazıları krallık- la yönetiliyorlar. Krallarla cumhuriyet yöneticileri ara- sındaki anlaşmazlıklar, bugün her zamankinden daha bü- yüktür. Tentende bir yıla yakındır sürüp giden kuvvet enemesi, ne monarşilerin, ne de cumhuriyetçilerin bir- birlerine kesin galebe çalacak kadar kuvvetli olduklarını açıkça ortaya koyuyor. Cumhuriyet idarelerine gelince, bunların arasında bir görüş ve davranış birliği olduğu da söylenemez. Ör- neğin Lübnan, etnik kuruluşu ve ulaştığı ekonomik dü- zey bakımından, öteki arap cumhuriyetleri ile birleşmeye pek istekli değildir. Birleşmeye en istekli görünen başlıca üç arap devleti, Mısır, Suriye ve Irak arasında da çeşitli anlaşmazlıklar belirmiştir. Anlaşmazlıklar, özellikle, bir- leşmenin biçimi, kurulacak birliğin yapısı ve bu .birleş- menin öncülüğünü kimin yapacağı konuları üzerinde çıkmaktadır. Görünüşe bakılırsa, bugün Orta Doğuda arap birliği için çalışan başlıca İki görüş var. Bunların birincisi Nâ- sırcılar, ikincisi de Baasçılardır. Her iki görüş de, başlıca amaçlarının arap iğ yoluyla arap birliğini kur- mak olduğunu ileri akat yukarıda saydığımız üç konu üzerinde birbirleriyle anlaşamıyorlar. Nasır, ken- di önderliği altında tek parti düzeniyle yönetilecek ve Kahireye sıkı bağlarla bağlı bir birlik kurulması taraf- lısıdır. Buna karşılık, Baascılar görünüşte de olsa demok- ratik düzene bağlıdırlar. Kahıirenin Şam, ya da Bağdat- tan üstün olmasına karşıdırlar, eşitler birliği istemekte- dirler yulmaz Kahire radyosu yalnız mem- nuniyetini açıklamakla kalmamış, ay- ni zamanda Iraka dışarıdan yapılacak müdahaleyi karşılamıyacağını bildirmiştir Bugünkü görünüşe bakarak Irakta- kl olayların Baas için bir darbe, sır için bir başarı olduğu söylenebilir. bize kalırsa, böyle bir hüküm vermek için vakit henüz erkendir. gün İdareyi ele alan Irak ordusu, sağ- Orta DÜNYADA OLUP BİTENLER duyunun izinden gidip Baasın da |I- rakta Nasır kadar tutulduğunu kabul ederse, her iki görüşü de birbiriyle bağdaştıracak bir orta yolu izlemek zorundadır. Bu orta yol da bağımsız bir milliyetçi politika ve hem Suriye hem de Mısır ile dostça münasebetler yoludur. Eğer Arif bu gerçeği anlayıp ona göre davranırsa, belki Irakta özle- nen istikrar kurulabilir, Aksi halde ka- rışıklıklar birbirini takip edecekti- hoşgörü ile Na- Bu- Doğu Bugün öyle anlaşılıyor ki, bu iki görüşün hiçbiri di- gerine üstünlüğünü tanıtacak kadar kuvvetli değil. Üs- telik, her ikisi de, bu gerçeği anlayıp, bir arada yaşamayı becerecek kadar olgun görünmüyorlar. Herkesin amacı ayni olmakla beraber, güney komşularımızda yönetimin ikide bir el değiştirmesinin, işbaşına kimi zaman Nâsırciların, kimi zaman Baasçıların geçmesinin, üstelik bu el değiş- tirmeler sırasında dünya kadar kardeş kanı dökülmesi- nin nedeni, işte hep bu olsa gerektir. Oysa Orta Doğuda arap birliğine gidecek yolun, ki- şisel çatışmalardan çok, sosyal ve ekonomik gelişimden geçtiğine şüphe yok. Arap ülkelerinin sosyal ve ekono- mik durumları bugün için sağlam, kuvvetli ve sürekli bir birliği kurup yaşatmaya yeterli görünmüyor. Önce bir ülke belli bir refah düzeyine ulaşmalıdır ki ondan sonra eşitler arasında sağlam, kuvvetli ve sürekli bir birlik söz konusu olabilsin. Nasırın Suriye ile yaptığı kısa ömürlü Birleşik Arap Cumhuriyeti denemesi gibi, bu hafta Irak- ta olup bitenler Ni bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor. Bi- lindiği gibi, bundan bir süre önce yalnız Nâsırcılık he- yecanına ini kurulan Mısır-Suriye birliği, Suriye ekonomik çıkarlarını tehlikede görünce bir gecenin için- de tarihe karışıvermişti. Ayni şekilde, Irak yöneticileri arasında çıkan anlaşmazlıklarda. Baasçilik heyecanıyla kurulmak istenen lIrak-Suriye birliğinin Irakın ekonomik çıkarlarına aykırı olacağı düşüncesinin' küçümsenemiye- cek payı olsa gerektir. Bu birliği bir an önce gerçekleş- kavranılması- ne yazık ki, gereksiz yere kardeş kanının akmasına yol açmıştır. Irakta olup bitenleri Nasırcıların başarısı diye karşı- lıyanlar olacaktır. Eğer gerçekten öyleyse, bu olayı ergeç bir Baasçı GEN izlemesi beklenmelidir. Bu bakım- dan, Irak v Doğu için en hayırlı olanı, bu hafta Irakta im gelenlerin Nâsırcı, ya da Baasçı ha- yalciler değil, gerçekçi (olrak vatanseverleri (oolmasıdır. Ancak bu dilek doğru çıkarsa Irak düzen ve güvenliğe ka- vuşabilir. Yoksa yeni idareciler de lIrakı unutup şu, ya u yoldan arap birliği sevdasına kapılırlarsa, yeni karışıklıklar birbirini kovalar. Çünkü yalnız Son on yıl içinde- olup bitenler bile, Orta Doğuda bir arap devletinden çok. Arap devletleri olduğunu, birliğin bunlar İçin daha erişilmesi çok uzak bir amaç olduğunu açıkça ortaya koymaya yetecek tür- dendir.