si olmuştur. Ankara Halkevi binasında yapılan bu kongre- de ileri sürülen tenkidleri özetle şu birkaç noktada topla- mak mümkündür: > .İ.C.İ. sporu birkaç büyük şehrin tekeline bağla- Şİ, Hele bazı spor kolları için vatan haritası âdeta İs- tanbul florları içinde başlayıp Pendiğe dayanmış kalmıştır. Teorik alanda gerçi hayli iş görülmüştür ve bunlar kıy- mettir; Genel Merkeze ve federasyonlara paralel olarak kurulan bölgeler ve idman heyetleri vardır. Ancak, bunlar Ziğit üstündür. Müsabaka sicil, lisans, ceza işlerini düze- ne bağlayan mevzuat da hazırlanmıştır ama, manzara da ortadadır. Disiplinsizlikler, hele Prag ve Peşte kampları dedikoduları göklere çıkmıştır. Ya, Garmiş kış oyunları skandali?... Devletin yardımı israf edilmektedir ve işle» . Bu düzensiz gidişi bir yola koymak, buna bir çare bulmak lâzımdır Yukardan gelme bir telkinle çalıştığını ai lü- zum dahi görmeyen Kongre bu çareyi T. n bağlın- dan Türk Spor Kurumunu yaratmada bulda ve 8 Nisan 1936 günü birini kapatıp ötekini açtı. T.S.K. hukuki bünye olarak T.İ.C.İ. ndan pek farklı sayılmazdı. Gerçek fark, kendisini C.H.P. nin bir kademesi saymasında ve kendini açıkça onun murakabesine tâbi kıl- masında idi. Tüzüğünde belirtilen amacındaki altıoka da- yalı azıcık politik ve premiliter temayül dışında o da T.İ.C.İ. gibi her şeyi yapmak hevesinde idi. Sporu bütün yurda yaymak, öğretici yetiştirmek, saha yapmak, disip- lin tesis etmek - bu disiplinden bugün dahi nenin anlaşıl- ması lâzımgeldiği iyice açıklanmış sayılmaz », mali ve moral murakabeyi işletmek ise vazifelerin başında geli- yordu. Bu gayeyi tahakkuk ettirecek kadro güdümlü kongrede seçildi. Reis, Balıkesir tarihinde mümtaz bir mevkiin sa- hibi olan emekli General Ali Hikmet Ayerdem: İkinci Re- is Halli Bayrak, üyeler ve Federasyon reisleri ise Adnan Menderes, N. Kırşandı. Atletizme Vildan Aşir Savaşır, Atı- cılığa Fuat Sirmen, Sportif oyunlara Süreyya Genca - To- kat mebusu-, Futbola Hamdi Emin Çap, Güreşe Ahmet Fetgeri, Eskrime Fuat Balkan bakacaklardı. Doğrusu istenirse, bu kadro için pek parlak bir mira- sa kondu, denemezdi. Spor basını da yeni kurumun pek yanında sayılmazdı; hattâ onu hırpalamak için bahane arar; görünüyordu. Bulduğu ekiple Berlin Oyunlarına git- ti. Güreşte bir birincilik, bir üçüncülük aldı; İzmirde Gü- reş Balkan şampiyonasını yaptı. Fakat tarihe devredilmiş izmet olarak arkasında, ilk antrenör kursunu açıp il mezunları vermeyi, kır koşularını, Beş Şehir adı altında Kapılan Anadolu yarışmalarım, küçük saha inşasına baş- lanmasını ve 19 Mayıs Bayramı Kanunu ile halen yürür- lükte bulanan Beden Terbiyesi Kanununu bıraktı. Bu ara- da tarihi bir gerçeği açıklamış olmak için belirtmeliyiz ki. onu tahta tüfekli acaip lejyonlar teşkiline varan meşhur mükellefiyet iki yıl ömürlü T.S.K. nun ne fikri, ne telkini, ne de eseridir. O bunu düşünmemiştir bile. Rahmetli Şük- rü Kayanın müdafaa ettiği kanunda ortaya çıkıveren bu madde en çok tasarıya emeği geçenler için sürpriz teşkil etmiştir. Bu özellik, hangi sebeple olduğu - Hitler gençliği, Balila, Konsomol örneği- kolay anlaşılan bu madde Ba- den Terbiyesi Umum Müdürlüğünün sakat ve kusurlu ço- cuk olarak doğmasına sebep olmuştur. Bizim sporumuzun alın yazısıdır bu! Baca gelen ekip mutlaka birseyler yapmak ister ve işe samimiyetle koyular- Ancak, talihsizlik odur ki. aklına geleni aklına geldiği gibi ve bildiği gibi yapmak ister. Beden Terbiyesi kanunu bir politik kriz devrine rastlamıştır. Onun için, mükellefiyetin de zoru ile. kanunla kurulan ilk teşkilâtın başına sporla ilgisiz, aslında pek iyi bir insan olan, basta bir General, C. Taner getirildi. Taner, uzunca süren istişarelerden son- ra zamanın moda Olan anlayışına yattan yardımcılar teş- kil eder, kulüpleri buna uydurmağa çalışırken,.bir taraf- tan da bu hizmet için askeri teşkilât tipi "talimnameler" hazırlıyordu. İbretle hatırlanacak bir adım da Futbol Fe- derasyonunun desteklediği "futbolun zararlı olduğu" fet- vasıydı. Gerçi teşkilât "Ben premiliter bir kuruluşum. Dünyanın gidişi de meydanda - 1939'un İkinci yarısını bul- muştuk-; işimi ona göre tutarım" diyordu ama, millet oyuncağı sevmemiş ti; istemiyor, bütün çabalara karşı ko- yuyordu. Teşkilâttan, sporu düzenlemesini bekliyordu. Di- ger taraftan hükümet de, kendi eseri olmasına rağmen, kanunun getirdiği bu mükellefiyeti tatbike hevesli görün- müyordu. İş, idealsiz bir hareketin desteksiz tutunması gayreti halinde kaldı ve bocalaya bocalaya Beden Terbi- yesi Umum Müdürlüğünün Maarif Vekâletine bağlandığı ii. yılma kadar sürüklendi. Bunu takip eden devre, spor teşkilâtının Maarifle tam bir işbirliği halinde çalıştığı mesut devredir. Bu devre. 1942 den 1951 yılına kadar devam etmiştir. Maddi ve ma- nevi takatleri sıfıra inmiş kulüplerden başlamak üzere ile- tiye ve iyiye doğru ne yapılmışsa oOHasan Ali Yücel ve Tahsin Banguoğlunun bilgili yardımları ve irşatları ile bu süre içinde yapılmıştır. Stadyumlar, dünya ölçüsünde de- vamlı basarılar, Yüksek Beden Terbiyesi Enstitüsü, 1946 büyük spor Şürasının getirdiği plân ve program o günlerin karakteristiğidir. Bu devri anlaşılmaz bir istikrarsızlık takip etmiştir. Sayılan geçen yılların sayısına yaklaşan umum müdürler hazırlıklarında emekleri bulunmayan müsabakaları tertip- lemek ve idare etmek yolunu tercih etmişler, teşkilâtı da kaderinde ve itibarında hırpalayarak, yıpranıp gitmişler- dir. Bugüne gelince, Dunun karakteristiği devam eden ba- şarısızlıkların yanısıra Toto milyonlarının rastgele har vurulup harman savrulması olmuştur. Bilmem, dikkat ettiniz mi? Şu kısa ve herhalde eksik tabloda bile koca 40 yıl boyunca gerçekleri ve ihtiyaçları düşünüp, prensipleri dile getirip, bir plân düşünmeyi, ge- reğince bir programa bağlanmayı istememişiz. Bunu ne T.İ.C.İ. konuşmuş, n K. anladığı kadarını anlatabil- miş, ne de 1938 den beri sorumluluk taşıyan koca devlet kovalamıştır. Daha beteri, bugün bir plânı ve programı ele almağa hevesli olduğunu imâ eden bir hareketi yoktur. Bo gidişle, Cumhuriyetin sekseninci yılında bir muhasebeye oturacak olan yazar. Öyle anlaşılıyor ki, "... ve 1963 den sonra da bu bozukdüzen, bu rastgelelik, bu israf dev etti!" deyip kesecek. AKİS/33