Tek Ataturk Atatürkü dünya anıyor. "Atatürk Günü" olarak ilan edilmiştir. su, o gün eryüzünün şahsiyeti ve Türkiyede Atatürk Günü, şüphesiz eyecana re ilgiye vesile verecektir Atatürkü bu defa bütün dünya ile birlikte anmamız bir mutluluktur. Atatürk bilhassa 27 Mayıstan bu yana o kadar değiştirilmek istenmiş, kendisine öyle veçheler verilmiş ve öyle çeşitli dâvaların şahidi diye gösterilmek istenilmiştir ki en sağlam zihinlerin bile karışmamasına imkân bırakılmamıştır En yaman ırkçı bildiklerimiz Atatürk hakkında konferanslar yermişler re kendilerini onun müritleri diye takdim etmişlerdir. . Komünistler Atatürkü, kızılın en koyusu gözüyle gördüklerini bildir- Ölümünün 25. yıldönümünde, 0 Kasım 1963, » < 2 mişlerdir. Dünün hasretlilerinden evvelki günün hasret- lilerine, çok partili hayatın taraftarlarından tak parti sisteminin şampiyonlarına, o sosyalistlerden liberallere herkes Atatürkten bir parça bulmaya re e parçayı "İşte, Atatürk!" nidasıyla gözlerin önüne çıkarmıştır. o Bu çekişme esnasında dünyanın Atatürkü nasıl bir hüviyet içinde gördüğünü seyretmek belki çok kimsenin hoşuna gitmeyecek, bunlar kendi gayretlerinin suniliğinin teşhiri karşısında sıkıntı duyacaklardır ama, tecrübe hepimiz için istifadeli olacaktır. muvaffak olmuş Herkesin (Atatürkü bir tarafa çekmesi, bu büyük adamın çok cepheli bir hüviyetinin bulunmasıya izah edilmeye çalışılabilir. Doğrudur da.. Atatürkün, Memleket hayatında birinci derecede rol oynadığı 1919'dan 1938'e, değişik istikamette davranışları, (o sözleri, hareketleri ve tutuma olmuştur. Atatürk Saltanattan yana vaziyet al- mıştır. Atatürk Hilafete taraftarlık etmiştir. o Atatürk bir Komünist Parti kurdurmuştur. Atatürk sosyalizmi övmüştür. Atatürk Sn e Atatürk çok hayata heves etmişti ürk kapalı rejime meyil göstermiştir. Atatürk Basın Hür gelin şampiyo- nudur. Atatürk takrir-i sükün kanunları çıkartmıştır. Bunlar ilk nazarda birbirine tamamen zıt olan husus- lardır. Gerçekten de zıttırlar. "Basın Hürriyetinin Ssuiis- timalinden doğacak mahzurların izale yolunun gene Ba- sın Hürriyeti" olduğuna söylemek bir başka şeydir, bir sözle gazete kapatmak bir başka şeydir. (Eğer Atatürk bu değişik taraftarıyla, parça parça ele alınmak isteni- lirse hiç bir şey anlatılmış olmaz. Hep göreceğiz, Atatür- kün analizini değil, sentezini yapacak yabancılar onun asıl büyüklüğünün nereden geldiğini oObizden çok daha objektif tarzda belirteceklerdir. o Zaten bugün, ölümün- den yirmibeş sene sonra (Atatürkü anlatmak, insanın önce kendi hislerini ve kafasındaki başka maksatları bir tarafa bırakmasıyla başlamalıdır. Atatürk, hedefine varmak için bir çetin mücadele yapmış adamdır. Yolu boyunca ana gayesinden en ufak tâvize yanaşmamıştır. Ama her adımda, teferruat say- dığı noktalarda bir sağa, bir sola sapmakta hiç bir mah- zur görmemiştir. Mücadelesinin bir stratejisi vardır, bir taktiği. Bu taktik, şartların icabına göre hep değişmiştir. Aynı kalan stratejidir. Atatürkü bununla değerlendirmek lâzımdır. Yoksa, onu meselâ ellerini açmış dua ederken gösteren meşhur resmiyle değil.. Ne de, ruslara bile yeni AKİS/16 Türkiye Cumhuriyetinin pek âlâ bir komünist devlet olabileceği zehabını veren demeçleriyle.. Atatürk XX. Asırda, içinde yaşadığı toplumu Orta Çağın karanlıklarından ve devlet isine (karışmış dinin tesirinden alıp batılı hayat tarzına ve laik idareye ka- vuşturmuşadamdır. Atatürkü, istiklallerini bu asırda kazanmış milletlerin liderleriyle oktada karıştır- mamak lâzımdır. Türkiye, tarihinin hiç bir anında istik- lalinden mahrum hale gelmemiştir. Atatürkün reddet- tiği, bunun sadece teşebbüsüdür. Yoksa, bir müstemleke idaresi bu topraklar üzerinde kurulmamıştır. Atatürk böyle olduğu halde, toplumun geçmişle kö- tü bağlarını kesip atmak ve bir yeni devlet kuruyormuş- casına her şeye yeni baştan başlamak cesaretini göster- mek suretiyle geri kalmış memleketlere örnek olmuştur. Bir millet ki tarihi var, ananeleri var, hükümet edilme âdetleri var, inanışları var.. Atatürk böyle bir toplumu doğulu olmaktan çıkarmış, batılı yapmıştır. Bir halk küt- lesl onun elleriyle bir ortamdan alınmış ve bir başka or- tama taşınmıştır. Atatürk, kurduğu Cumhuriyetin o yeni ortam içinde filizleneceğine, ir kuvvetleneceğine yürekten inanmış adamdır. Daha on gün önce onun bu eserinin kırkıncı yılını kutlamış olmamiz. Atatürkün ya- nılmadığının en kesin delilidir. ugün, geri kalmış milletlerin hangi yoldan kalkı- nabileceğinin tartışıldığı bir dünyada, 10 Kasım 1963 gününün Atatürk Günü olarak ilan edilmesinin mâna- sı o bakımdan mühimdir. Emperyalistlerden kurtulmak, kapitülasyonları reddetmek, o kapitalist sultasından çık- mak unlar, zeminin temizlenmesi hareketleridir. Ze- mini temizledikten sonra Atatürk türk toplumunu bir batılı sistem içinde geliştirmeye davet etmiştir. riyetin temelindeki bütün taşlar, parlamenter seçim yoluna, icrai, teşrii ve kazai hakların birbirinden ayrılmasından devletçilikle (oözel Sektöre tamamile eşit imkânların tanınmasına, hattâ zaman zaman liberal po- litikanın aşırılıklarına göz yumulmasına hep bunu gös- termektedir. Atatürkün millileştirme (hareketlerini bir aşırı devletçiliğin işareti gibi takdime gayret edenler hiç bir zaman Atatürkün milli özel sermayenin elinden alıp devlete malettiği bir İktisadi sahayı gösteremezler. , hattâ mecburi kılmıştır. türk toplumunun batılı sistem içinde ve çağının icapla- rına uyarak yükselmesi, kalkınması, ilerlemesi olmuş- tur. Bu yolun mukadder sonunun ise, çok partili demok- ratik hayat olduğunu görmemek nasıl mümkündür ki?. Yabancılar bunu görmüşlerdir ve Atatürk o hüviyetiyle dünyanın hayranlığına hak kazanmıştır. Şimdi, iç tartışmalarımız arasında bekleyelim ve görelim: Tarafsız gözler Atatürkü nasıl görüyorlar, onu hangi taraftarıyla değerlendiriyorlar, ondaki müstesna devlet adamlığı vasıflarını neye bağlıyorlar. Netice bir çok kimse için şaşırtıcı olacaktır. Ama topluma ve bilhassa genç nesle inanılmaz fayda sağla- yacaktır. Zira Atatürkün asıl zaferi, bizim bugünkü ça- balarımızın sonunda tarih kitabının sayfalarına silinmez harflerle yazılacaktır.