HAFTANIN 40 B” Cumhuriyetin ilk yaşını doldurmak üzere olduğu sırada doldum. Memleket ve millet (hayatıyla ilgili ilk unutulmaz hatıram. 29 Ekim 1933 akşamına âittir. O gece, renkli suların pırıl pırıl aktığı, canlı ve neşeli bir halkın doldurduğu, yüzlerde azmin, kaf sevincinin dolaştığı etki Taksim meydanını hiç unutmayacağım. Ben. bütün hayatımda bir tek eski harf okumadım. Deyr mler benim etim. kanını oldu. Ben padişahlık mü- essesesine halifelik müessesesine, yobazlığa karşı bir nefretle büyüdüm.. Ben etkiye dönüşe atla müsaade etmeyecek bir nesil olarak terbiye aldım, yetiştim. Beni hu köklerden koparıp çekmek kırk yıllık bir çınar ağa- cını sökmekten çok daha güçtür. Bugün Cumhuriyetle hemen hemen aynı yaşta bulunan milyonlarca insan aynı ruh halttı içindedir: Bu intanlar siyaset bayatında. fikir alanında idare mekanlara asında, eğitim kadrola- rında ve nihayet Türk Silahlı Kuvvetlerinin bün- yesi içinde kilit mevkilerini ellerinde ez durmakta- dırlar. Onları devirip yıkmadan Cumhuriyete ve onun getirdiği her hangi bir ei ç ilişmek imkanı yoktur. Buna ise hiç bir güç yet Bu nesil 1945 yıllarında yirmi yaş civarındaydı. O yandan bu yana bizim sarsılmaz inançlarımız arasına bir ilke daha girdi: Demokrasi. Devrimler benim ve be- nim neslimin etidir, kanıdır. Bizim beynimiz, ruhumuz ise Cumhuriyetin vazgeçilmez tamamlayıcısı olan bu ba- tılı hayat tarzıdır, demokratik sistemdir imdi Cumhuriyetimizin bu kırkıncı yılında o 1945 yıllarını hatırlıyorum. Babıalide çiçeği burnunda bir zeteciydim. Teni cereyanlar yavaş yavaş benliğimizi sa- rıyor, tek partili utulun bugün yirmi yaşında olanlar tarafından bilinmeyen Oo batkısına karşı ayaklanmalar başlıyordu. Ben. D.P. devrinin son yıllarında da toplum hayatında batkıyı görmüşümdür. Ama herkes inanmalı- dır, tek partili usulün baskısı hiç bir baskıya benzemez. O öldürücü, kahredici, mücadele imkânı tanımayan bir baskıdır. 1945-50 arası mücadelesinin iki unsuru vardır. Bun- lardan bir tanesi, politika kadroludur Ama öteki bir kadro değil, bir rüzgar, bir ateş. bir aşk ve imandır. Memleketin sağlam kuvvetlerini kir baştan ötekine ha- rekete geçiren bu rüzgâr, bu ateş bu aşk ve bu iman ol- muştur. O günler, şu anda gözlerimin önünde o kadar iyi canlanıyor ki.. Bütün Bâbıâlinin genç nesli, bir yeni hayat tanının bayrağı altında savaşanlardan yanaydı, Üniversite o ruhun bir başka temsilcisiydi. o Memleketin aydınları, düşünürleri davanın feragatli öncüleriydi. Karşılarında bulanan bir idare değil, bir semboldü. Tek partili hayattan çok partili hayata, bugün kırkıncı ya- şını kutladığımla Cumhuriyet böyle geçti. "1946 Ruhu" bir edebiyat değildir. "1946 Ruhu" bir gerçektir. Ben o ruhu, elleriyle tutmuş, ta içinde hisset- miş olan nesildenim. Onu gördüm, onu yaşadım. Son- İÇİNDEN YIL radan bu ruhu D.P. ye maletmek isteyenler çıktı. "1946 Ruhu" D.P. ye ait değildir. Olsa olsa D.P. "1949 Ruhu" na aittir. Nitekim onun politika kadrosu bunu anlamayıp yıp da ondan ayrıldığında, "1946 Ruhu" onun karşısına Metin TOKER dikildi. "1948 Ruhu", 27 Mayısın ruhudur. Onu yapan rüzgâr, ateş. aşk ve imandır. D.P. yi tasfiye) eden hare- kettir. Eğer biraz dikkat edilecek olursa 1946-50 mücade- lesini yapan zümrelerin tamamını 1957-60 mücadelesinin içinde görmemek imkânı yoktur imdi, Cumhuriyetin kırkıncı ylında memleket da- ha ileriye gitmenin, ha t reffeh olmanın, devrin cereyanlarına ve e m kapılarını daha ge- niş açmanın iştiyakı içinde bulunuyor. İlk önce huriyetti. Sonra buna Demokrasi eklendi. Cumhuriyet ve Demokrasi. Bugün bir üçüncü unsur yavaş sarsılmaz bir kuvvetle suyun yüzüne çıkıyor: let anlayışı. Cumhuriyet, Demokrasi ve Sosyal nlayışı. Bunların üçünü beraber yürüteceğiz. geriye bakmakla, tasfiyesi çoktan yapılmış bir zihniyetin temsilcilerinin kendi saltanat devirlerine (o hasret ifade eden iççekmelerine uyutarak başarılacak bir iş değildir. Macbeth'te Shakespeare oObir kahramanının ağamdan "Yapılmış olan, bozulmaz" der. Doğrudur. Eski şahıslar fikirlerin temsilcisi olarak gelirler. Eski teşekkül- ler yeni cereyanların davacısı sıfatıyla ortaya çıkarlar. Ama rafa kaldırılmış fikirler, soluğunu tüketmiş cere- yanlar topluma hakim olmazlar mde bir gazete duruyor. Falih Rıfkı Atay niçin demokrasi olmasın diye deliller bii "Nerede eko- nomik teşkilatlanmaya ve kuv bir idareye ihtiyaç varsa orada demokrasi mL. düşer. Demokrasi zen- gin, refahlı ve güvenlik içindeki milletlerin lüksüdür" demiş bir adam, bir meçhul şöhret. İlâve ediyor, genç gazetecilerin kendi teşkilâtlan lobide daha 1945'te tek partili devrin bir putu olarak yıktıkları adam: "De- mokrasi demek kültür ve medeniyet değiştirme krizi için- deki bir memleket yönetimini okul (ören devrimci azın- lığın elinden alıp hiç okul görmemiş, üstelik kara inanç- lar baskısı altında kıvranan gelenekçi ve görenekçi ço- gunluğa teslim etmek değildir!" Sanırsınız ki bu, 1945 Ulusunda çıkmış bir başyazı- dan parçadır. Hayır. Bu, Cumhuriyetin 46 yaşma bastığı hafta içinde yazılmıştır. Dünün hasretlileri, bir de ev- velki günün hasretlileri... Hayalperestler! Tapılmış olan bozulmayacaktır. İleriye gidon yolun geriye dönmekten geçtiği saçmasına ne dünün hasretlileri, ne evvelki gü- nünkiler aklı başında bir kimseyi inandırmaya muvaf- fak otamadan kendi kendilerini hırs. kin içinde yeyip bi- tireceklerdir. Bu kırkıncı yılın ufkunda parlayan, Sosyal devlet anlayışına sahip demokratik oTürkiye oOCumhuriyetidir. Atatürkün ebediyen payidar olmasını vasiyet ettiği Tür- kiye Cumhuriyeti işte bu Cumhuriyettir AKİS/7