5s P O R Futbol Milli M: Fra ve Petrolul maçların- dan sonra biri Poznanda, diğeri Prankfurtta oynadığımız iki milli ma- çın gerçek değerini merak eden An- karalılar, türk onbirinin ne o kıratla bir takım olduğunu ölçmek fırsatını, hafta içinde, çarşamba günü bol bol buldular. Nefis bir sonbahar günün- de 19 Mayıs Stadını dolduran çok kalabalık bir omeraklı kitlesi (oOönün- de, Milli Takımımız, duvar mi,4—2—4mü,w —M var nesi yoksa ortaya döktü ve rumen lere karşı dokuzuncu maçını O — 0 beraberlikle bitirdi. Tabii bu sonuç ii tatmin etmedi. Türkiye, rumenlerle şimdiye kadar sekiz e. karşılaşmıştır. . Bunlardan beşinde yenilmiş, ikisinde galip gel- miş, birinde de berabere o kalmıştır. 15 gol yeyip 9 gol attığımız bu- maç- ların ilkini bundan tam kırk yıl önce İstanbulda, sonuncusunu da 1961 de Bükreşte oynamıştık. Rakiplerimizi ve oyunlarının özelliklerini (o tanıyor- duk. Saha bizim, seyirci bizimdi. Tam 90 dakika didiştik, gene de kendi çöp- lüğümüzde şöyle doya doya ötemedik. maç "mütad merasim" le başla- bir o ilâ- gazeteler, n içinde ise hoparlörler ye- teri kadar duyurmuşlardı. Marşlar ça- lınacak, takımlar alkışlanacak, o son- ra da 50. Milli Maçı için sabaya çıkan Leftere madalyalar takılacak, buket- ler, hediyeler verilecekti. Gerçi obun- lar oldu, oldu ama, ne oldu, nasıl oldu. ünlü futbolcumuzu tebrik mı, taltif mi ettiler, yoksa tartakladılar, hırpaladı- lar mı, kimse ne gördü, ne de anladı! Buna sevimli Halk heyecanla beklediği bir (tören yerine, bir fotoğrafçı (o arbedesi sey- retmekle yetindi ve hiç de memnun ol madı. Bir futbolcu ve oyun ren onbeş yıl önce, 23. 4. 1948'de yunanlılara karşı oynamak için A- tinaya giderken Lefter Küçükandon- yadis gerçekten de küçük bir sporcu idi. Bu ilk maçında başarı serisine bir gol ile başlamış, sonra yıllar bo- yunca Milli Maçlarda "22" gol daha çıkarmıştı. Lefter oynadığı 49 maç için değil, virtüöz bir futbolcu ve, ger- çeğe en iyi uyan deyimiyle, futbol us- tası bir sporcu olarak alkışlanıyordu. Onu gelecek genç kuşaklara örnek ya- pan bu idi. Sporcu geçinenlerin daha yirmibeşinde göbek saldığı spor dün- yamızda, Küçükandonyadis, kırkının eşiğinde bir devdi Takımlar maça şu kadrolar ile çık- : Datcu — Popa, Iv — Petru, Nuveiller, Kotça — Pircelap, Konstantin, Dridea, Tirconien Haldu. Türkiye : Turgay — Candemir, Yal- çın, (Süreyya) —Suat, Sabahattin. Şeref — Tarık, Birol, Metin (Nedim), Lefter (Şenol), Uğur. u maçın ne olacağı, perşembenin gelişi gibi, daha çarşambadan belliydi. Dakikalar boyunca 4 takımımızın bütün gücü ile "aban son süre içinde dahi milli allirin ne yaptığını, ya da ne yapmak istediğini kimse an- layamadı. Maça ağır başladık. Hatta, okoş- masını, top kontrolünü, ne yapmak gerektiğini bizden daha iyi bilen ve beceren rakiplerimizin . hızına madık. Maçın ilk devresini Lefterin atamadığı bir gole karşı e- mektar Panter Turgayın kurtardığı en azından üç gol ile kapadık. Bu süre içinde Kral Metinin nerde olduğunu, Yalçının niçin ooynamadı- ğını biribirine soranların sayısı o her- halde az değildi: Gene bu devre içinde bir rumen "7 Numara" sı vardı ki, her topa girişi, her topu alışı, her sü- rüşü ve kalemisi zorlamak için süzü- lüşü başlıbaşına bir başarı idi. o As lında da bu devreyi rumenlere karşı Turgayın akıllı idaresi ile, o tertipsiz de olsa, bizim defans ile Turgayın ken disi oynadı. İkinci devreye türk onbiri (oOdaha canlı girdi. Önceleri bir sistem, bir taktik gibi başlayan bu çaba, daki- kalar ilerledikçe bir abanışa döndü ve kısa koşularda yorulan bacaklar göz doldurur tek şüt çekemediler. Maç bu hava içinde 0—0 bitti. Ümitler nkarada ağabeylerinin başarısızlı- ğını "Yaşta; ümit takım'"ın 1-0 lık galibiyeti örttü. Alman haberler, Ka- leci Yılmaz ile Talâtın bu oyunda bü- yük başarı gösterdiği ve zaferde hisse sahibi olduğu merkezindeydi. Anlaşı- lan bu, türk futbolunun kaderi idi. İş, dönüp dolaşıp kaleciye kalıyordu!.. Macar hakem trio'sunun idare et- tiği maça takımlar şu kadrolarla çık- mışlardı : Türkiye : Yılmaz — Erkan, Bülent — Yüksel, Talât, Nevzat — Yılmaz, Ay- han, Güven, Rahmi, Selim Romanya : Andrei — Poll, Holmak- han — Jamaişi,- Dancoe, Surdan — Metai, Dimitri, Adam, Popesku, Ba- dea Maçın ilk devresi tesirsiz» ataklar ve kontrataklarla geçti ve netice ikin- ci devrede belirdi. Tabii, birinci fırsat kırkaltıncı dakikada harcandıktan son ra.. Ayhan, kaleciyi de üstüne oçek- tikten sonra ilk golü attı. Rumenler buna bir penaltı ile mukabele edebile- cekken, yapamadılar ve avuta giden top ile, beraberlik ümidini de yitir- diler!.. AKİS/34