YURTTA OLUP BİTENLER. olması, yapılanları millete (o duyur- mak İçin, hele bu habersiz yaz ayla" rında çalmadık kapı bırakmamala- rıdır. Aklıbaşında bir hükümet böy- le bir fırsatın üstüne balıklama da- lar. Zira demokratik hükümetle to- taliter hükümet arasında bile bu ba- . Umumi efkârı, tik hükümet için de, totaliter hükü- met için de mevcuttur. Ama, balıklama dalmak ne ke- lime! Hükümetin Başkanı, hafta ta- tilinde denize çivileme (dalıyor ya-. Bakan beyler için bu o yetiyor da, artıyor olmalı.. Yüce Divan Gözdeki mertek (Kapaktaki o Dâva) pda aşağı yukarı sekiz yıl ön- ce, D.P. iktidarının şaşaalı odev- rinde, Dr. Mükerrem Sarolların, Fa- tin Rüştü Zorluların, Samet Ağaoğ- luların ihtişamından ogeçilmediği ve kudretlerinin her şeye yettiğine ina- istanbuldaki Beşiktaş noterine iki a- det taahhütname tasdik ettirtti. Ta- ahhütnameler kopyalı olarak hazır- landı, birer tanesi usul gereğince no- terlikte muhafaza altına 'alındı. Ta- ahhütnameler orta boylu, ba- kışlı; ince bıyıklı bir adamın imzası- nı taşıyordu: Ahmet Oğuz Akal. Oğuz Akal 2 milyon 400 bin do- larlık -o tarihlerde bu meblâğın res- mi kurdan kıymeti 6 milyon 720 bin lira, serbest borsada ise asgari 35 milyon lira idi- döviz tahsisiyle bir Demir-Çelik fabrikası ithal ediyor- du. Beşiktaş noterliğince tasdik edi- len taahhütnamelere göre, kurula- oak fabrikaya Dr. Mükerrem Sarol yüzde 25, Fatin Rüştü Zorlu ise yüz- de 10. hisseyle ortak oluyorlardı. An- cak Sarol ve Zorlu para ödeyecek değillerdi. Hasselerinin karşılığı, mü- essesenin ilerde Oo sağlayacağı Oo kâr- dan karşılanacaktı. , Başkalarına garip (o görünebilecek bu tarz ortaklık, taahhütnamenin altındaki imzanın sahibi Oğuz Akal için hiç anormal değildir. D.P. ikti- darının daha da şaşaalı 1957 yılının Haziran ayının yirmiyedinci aynı Demir-Çelik fabrikasının tilmesi için "İstanbul (o Demir-Çelik T.A.O." adıyla bir şirket (okuracak- tır. Bu şirkete, o sırada Umum Mü- dür bulunan Mithat Dülgenin tekli- AKİS/8 Samet Ağaoğlu Hırçın bir sima fiyle Ziraat Bankası yüzde 40 nis- betinde ortak olacaktır ve banka, bu hissenin karşılığı olan 800 bin li- rayı, derhal ve defaten ödeyecektir. Halbuki banka o tarihte Oğuz A- kaldan 46 milyon 500 bin 329 lira a- lacaklı durumdadır. o Bundan başka "kurulan yeni ortaklığın bütün ser- mayesi banka tarafından teinin edil- miş ve tahakkuk edecek o bilcümle masraflar oObankaca (karşılanacağı halde bankanın iştirak hissesi yüzde 40, bu şirkete kırk para yatırmamış olan Oğuz Akal ile adamlarının his- sesi ise yüzde 60'dır." Bu bakımdan, meseleye adı karışanların verdikleri ifadede "becerikli bir iş adamı" o- larak tavsif ettikleri (oOOğuz Akalın, D.P. devrinin iki kudretli şahsiyeti- ne, bedeli "ilerde yapılacak kârdan ödenmek üzere" yüzde 35 nisbptinde bir hissevi devretmesinin şaşılacak tarafı yoktur. Zaten bu ve buna benzer kurulmuş olan ortaklıklar, yapılan alışverişler o “becerikli iş adamı"na uğurlu gelmiş ve 1960 yılında -tabii ihtilâlden Önce- Ziraat Bankasının kendisinden alacağı, 74 milyon 447 bin liraya yükselmiştir. Bu, bizde bir rekordur tarzda Geçen hafta bu rekorun sahipleri, Yüce Divan önünde, marifetlerinin hesabını vermek üzere bir defa daha buluştular. Şampiyonlar huzurda n, mahkeme önünde İlk sıra Oy, baştan itibaren şöyleydi: Dr. MU kerrem Sarol, Ziraat Bankasına Oğuz Akalı müşteri yapan şube müdürü Ri- fat Ozan, Mithat Dülge, unutulmaz Samet Ağaoğlu, Oğuz Akal Kromit şirketinin vekili ve bugün, Mama sanıklarından o bazılarının avukatı Mustafa, Deliveli, talihsiz (Abdullah Aker. Abdullah Akerin önünde, O- guz Akalın tanınmış C.H.P. li avu- katı Muhlis Sırmalı ooturmaktaydı. Daha arkada, "Memuriyet görevini kötüye kullanmaktan sanık" olan kimseler vardı. Bunlar o tarihte ya "İlgili Bakan", ya da "Ziraat Ban- kası İdare Meclisi oOÜyesi" bulun- maktaydilar. Mahkeme heyeti önünde, bunla- rın sorguları yapıldı. Üç sanığın, O- guz Akal ile Mükerrem Sarol ve Sa- met Ağaoğlunun. ifadeleri alâka çek- ti. Mithat Dülge ve Mustafa Delive- li ise, daha ziyade şaşırtıcı obeyan- larda bulundular. Mithat Dülge ha- lâ tahsil edilememiş ye son cereme- lerle 100 milyon liraya yükselmiş krediyi "memleketin iyiliği için" aç- tırmış bulunduğunu ileri sürdüğü zaman bazı dinleyicilerin tebessüm ettikleri görüldü. oOOğuz Akal ile Mustafa Delive ise, ilk verdikleri ifadelerin "devrin şartları icabı" in- tilâl devri olduğunu ve bu ifadelerin makbul sayılmaması gerektiğini ile- ri sürdüler. Bu ilk ifadelerde hem O- guz Akal, hem kendisi kadar bece- rikli avukatı rüşvet» vermeden o de- virde -DP. devri iş görülmediğini söylemişler, itiraflarda bulunmuşlar- dı. Anlaşılıyordu ki bu iki iş adamı- nın hususiyetleri "devrin hususiyeti" ne göre davranmaktır. Mithat Dülge, kredi bankalarca yaptırılması lan istihbarat hakkında alışılmamış beyanlarda bulundu. Dedi . açılırken ad " " — Düşünüp taşındım. " İdare Meclisinden de karar alarak bu fir- maya kredi açtırdım. İstihbarat bül- teni yok. Olsa yine onu tanımaz, krediyi açtırırdım. Günkü ben bir Umum Müdür olarak 200-300' Ura maaşlı, mesuliyetsiz bir o memurun tanzim edeceği istihbarat bültenine rağbet etmem. Bu firma gayet iyi çalışan bir firmadır. Misali banka- mızdaki muamelelerinden bellidir!" Bu sözler de salonda bulunan ve Oğuz Akalın bir borcunun ödenmesi için Meclisten kanun çıktığını bilen kimselerin dudaklarına birer tebes- süm kondurmaktan geri kalmadı.