Evet, her İnsan, istedikten sonra Sıhhatli, taze bir cilde, muntazam, temiz dişlere, bakımlı, güzel saçla- ra, muntazam bir vücut ve i bir yürüyüşe sahip olabilir. güzelliğin ta kendisidir. Hani, ismi güzele çıkmış bitine bakarsınız ba- karsınız da bir fevkalâdelik göre- mezsiniz. Ama canınız gene de hep ona bakmak ister. Bunun bir sebebi olmak gerekir. Çünkü bu kadın, her- şeyden evvel bakımlı, temiz, iç açı- cıdır. Güzelleşmek için, yılda bir de- fa bir enstitüye gitmek veya güzel- lik kürüne çekilmek yeter değildir. Tabii bunları yapmakta da fayda vardır, ama güzelliğin şartı, insanın sabah ve akşam, birkaç dakikasını cildinin ve vücudunun bakımına a- yırmasıdır. Güzelliğin 12 şartı Nekadar yorgun, nekadar meşgul olursanız olun, cildinize, vücudunu- za karşı bazı ödevleriniz (olduğunu unutmayın. Bu ödevleri şöyle sıra- lamak mümkün I — Her gece, dişlerinizi temizleyin yatmadan önce fırçalayın ve makyajınızı 2 — Pencereyi açık tutarak uyu- maya kendinizi alıştırın 3 — Sabahları birkaç basit Jim- nastik hareketi yapıp, hiç olmazsa, açık pencere önünde nefes alın. 4 — Senede, hiç olmazsa bir de- fa dişçiye gidin, dişlerinizi temizle- tin ye genel muayeneden geçirtin. 5 — Güzellik malzemelerinde o e- konomi yapmayın. İyi cine pudra ve- saire kullanın. 6 — Çok uzun zaman düz ayak- kabı giymeyin. Ayaklar çöker. Çok dar ayakkabı da yürüyüşü bozar. 7 — Cildi toplayan ve yoran çok uzun güneş banyolarından sakının. 8 — Kaba iş yaparken ellerinizi muhafaza edin. — Saçlarınızı muntazaman fır- çalayın ve fazla permanant yaptır- 10 — Vücut hareketlerinizi (okon- trole alışın: Kambur durmayın, yü- rürken kollarınızı sallamayın, otu- rurken dikkatli olun 11 — Doktor kontrolü olmadan çok seri Zayıflama rejimlerine (ogirişme- yin. 12 — Yorulduğunuz ozaman, hiç olmazsa, 10 dakika, gözlerinizi ka- payıp, kan deveranım sağlıyacak şekilde uzanın ve dinlenirken üzücü şeyler düşünmeyin. Güzelliğin başlıca düşmanları ise şunlardır: Kötü beslenme, uykusuz- luz ve huzursuz uyku, fazla içki ve sigara, havasızlık, karaci- gerin ve böbreklerin fena işlemesi, vesaire... Kısmetini bekleyen kız Bu yıl da birçok MR liseyi bitirdi. Bunların bir kısmı üniversite- lere veya sanat okulları ek, bir kısmı doğrudan doğruya çalışma hayatına lilacak, bir kısmı da evlerine çekilip ooturacaklar. Evet, gerçeği konuşuyorum, kadının fezaya gittiği bir devirde, kalkınma çabası içindeki Türkiyede, birçok lise mezunu gençkız evlerine çekilip, uzun veya kısa, bahta bağlı bir bekleme devresine girecekler. Son günler- de, tesadüfen böyle birkaç mahküm kızla karşılaştım. Kızlar, çalışma- larına'ailelerinin müsaade el ve uzun boylu tahsili de kızlar için lüzumsuz gördüklerini söylüyorlardı. Gerek bu gençkızlar için, gerekse ret olarak ele alacak ve açık konuşalım, koca bekleyecektir. laşma ve sevgiye değil de böylece bir geçim kaygusuna dayanan ve erkeği "ekmek parasını eve getiren adam" sayan bir evlenme anlayışı ne derece makbuldür ve kişiyi ne derece mutluluğa götürür, bunu düşün- mek yerinde olacaktır. Ayrıca, kısmet beklemeye mahküm edilen gençkı- zın bu kısmete kavuşup kavuşmayacağı, kavuşacaksa ne zaman kavuşa- cağı da belli değildir. Bu anada çağın icapları, çevrenin baskısı, gençkız- lık arzulan, ızı ya ikiyüzlü bir hayata ya da baskılı bir hayata ite- bilir. Gençliğini yavaş yavaş kaybeden gençkız, 1 parazit olmanın bütün ıstırabını duymaya başlar v gibi solar. Hayata atılan, çalışan, toplamla birçok bağıntıları olan kadın hiç bir zaman ihtiyarlamaz.. Halbuki evinde oturtulan gençkız birkaç yıl içinde, tanınmıyacak kadar çöker, hastalanır, sinirli olur. Evlendiği za- man., hayatı tanımadığı için mutluluk şansı daha azdır. Kocasına maddi bakımdan, istese de, yardımcı olamaz. Anlaşmazlık halinde, ekonomik zaruret, evliliği zoraki devam ettirir. Bu yüzden eza ve cefaya ve türlü ıstıraplara katlanan kadınlar vardır. Erkeğin başına bir felaket geldiği zaman, çoluk çocuk zarurete düşebilir. Çünkü anne hiçbir zaman çalış- mamış ve kendisini buna göre hazırlamamıştır. Eve kapanan gençkız, aile ve toplum lota, memleket için de büyük bir ekonomik yük teşkil eder. Erkeğin tek başına bütün bir aileyi geçindir- mesi keyfiyeti, ileri toplumlarda bugün tam mânasile tarihe karışmıştır. Evli kadın bazen ailesinin şartlan icabı çalışamaz veya muvakkat bir zaman için, çocukları büyütünceye kadar, evde oturur. Bu, ailenin kendi bünyesi içinde halledeceği bir dâvadır. Evinde çalışan, evin sorumluluk- larını yüklenen bir kadına parazit gözü ile bakmak elbette ki imkansızdır. Ama bu demek değildir ki, yetişen çocuklar da hep babaya yüklensinler. Çocuklar, muhakkak surette kendilerini geçindirecek şekilde yetiştirilme lidirler. Bugün herhangi bir memlekette bir erkeğin normal kazancı ile kalabalık bir ailenin geçinmesine artık imkân yoktur. Toplumdaki bir çok yolsuzlukların rüşvet, nüfuz ticareti, hırsızlık gibi suçların çıkış nok- tası bu yanlış zihniyettir. Dünyanın ekonomi mıyor. iş ü gibi kullanılması meselesi, bu memleketlerin kalkınmasını sağlıyacak olan numaralı çare olarak ele alınmıştır. Kalkınmağa, kaderini yenmeğe çalışan Türkiyede, kadının gücü, mahdut bir zümrede de olsa, ziyan edilemez, buna kimsenin hakkı yoktur. Lise tahsilini bitiren her gençkızın, muhakkak surette, üniversiteye gitmesi şart değildir tabii.. Ama hayata atılması, herhangi bir sahada çalışıp hayatını kazanması ve bir pranga mahkümu gibi eve kapatılma- ması zorunluğu unutulmamalıdır. Herşey bir yana, liseyi bitiren bir gençkı- zın, bütün hayatını "şans"a ve "kısmete bağlamasını anlamak gerçek- ten mümkün değildir. Çocuklarımızı şansa değil, bileklerinin ve kafaları- nın gücüne güvenecek şekilde yetiştirelim. Jale CANDAN AKİS/31