YURTTA OLUP BİTENLER sa ve Türkiye arasında his bir pü- rüzlü mesele olmadığı belirtilmiş ve Fransanın Türkiyedeki kültürel fa- aliyetleriyle ilgili kültür (o programı, Ortak Pazar, Konsorsiyum ve NATO içinde Türkiye ile Fransanın çalış- maları ve dünya meseleleri ile İğili olarak her iki memleketin tutumları gözden geçirilmiştir. Salı günü ise misafirler T.B.M.M. ne giderek evvelâ Cumhuriyet Sena- tosunda, sonra da Millet Meclisinde çalışmaları takip ettiler. Ama o sı- rada. sabah 9.30'da başlayan resmi müzakereler -ki onlara iki Başbakan başkanlık etmişti- sona ermiş bulu- nuyordu. iki memleketin birbiriyle ikili pü- rüzleri yoktur. Bir dostluk (o havası münasebetlere hakimdir. Ancak An- kara görüşmeleri bir defa daha gös- terdi ki dünya siyaseti (okonusunda Türkiye, General de Gaulle'den ziya- de anglo-sakson görüşünü benimse- mektedir ve Fransanın NATO'daki tutumunu ne haklı bulmaktadır, ne de lüzumlu ve faydalı. Mamafih bu nokta zaten taraflarca bilindiğinden Ankara görüşmelerinde bir (o tadsız hava değil, karşılıklı anlayış havası estirdi. Türkiye, kendisi için Konsorsiyu- ma Fransanın katılma tarzını daha önemli bulduğunu gizlemedi. Orada da Fransa pek cömert davranmadı. Gerçi bir küçük arttırma proozip o- larak kabul edildi ama, bunun mik- tarı ve şartları daha sonra katiyet kesbedecektir. En rahat konu, kültür konuları oldu. Fransa, Türkiyedeki eski mev- kiini tekrar almayı arzulamaktadır. Ancak bu, tabii imkân meselesidir. Her halde Türkiye, fransız kültürün- den ne kadarı gelirse o kadar mem- nun kalacaktır. Ziyaretin bir başka cephesi: HU- susi sohbetlerde Pompidou ve İnönü, eşleriyle birlikte çok canlı, sıcak bir dostluk kurdular ve ziyafet sofrala- rında -herkesin sandığının aksine- sadece ailevi meseleler (o görüştüler birbirlerine fikir, akıl ve nasihat verdiler. Isyan Sona doğru B; hatanın başlarında, Mamakta- i 1. Sıkı Yönetim Mahkemesinin savacısı isyan teşkilâtının | İstanbul- daki elebaşısı Cevat Kırcaya on a- det tomsonla ilgili sualini tekrarlar- ken şöyle dedi: "— Muhakeme bizim den sona ermek üzeredir. AKİS/18 yönümüz- Bu mah- 20-21 Mayıs sanıkları Finişe doğru kemede her şey alenidir. Maksadını açıklasın Cevat Kırca, Recep oUsludan on adet tomson aldığını inkar oedemi- yordu. Fakat savcımın bu silahları nerede kullanacağı yolundaki söylüyor, bir takım it- hamları ağızında geveliyordu. — İfa- desine göre bunu, yazılı osavunma- sında, bildirecekti. Savcının sıkıştır- ması üzerine "Emniyet mülâhazası ile kullanacaktım" dedi. Bu sefer Başkan müdahale etti: "— Bu mleketin poaniyedi sivil şalhıslara e etmez! Tanıkların dinlenilmesi ve tah kikatın otevsii (osafhaları (| bugün- lerde bitecektir. Savcı, esas hakkın- aki mütaleasını söylemek, yani kimler hakkında ne cezalar o talep ettiğini, kimlerin beraetini istediğini bildirmek için kısa bir mehil alabi- lir. Bu mütaleayı, sanık avukatları- nın ve sanıkların yazılı savunmaları takip edecektir. Bundan sonra sa- mklardan son sözleri (o sorulacaktır. Müteakiben Hâkimler Heyeti savun- maları tetkik edip dosyayı o incele» mek ve hükmü hazırlamak için da- ha uzunda bir mehil alacaktır. Son celsede ise hükümler tefhim oluna- caktır. Ancak usül kanunu mehiller hakkında bir müddet koymadığı i- çin son celsenin ne zaman yapılabi- ra kimse tarafından bilinmemek- tedir Usül gereğince sanıklar, o Askeri Yargıtaya hükmün tefhiminden iti- baren bir hafta içinde başvurmak hakkına sahiptirler. Yargıtayın tas- dik kararları kesin olacak, ölüm ce- zalarının dışındaki cezaların infazı- na derhal geçilecektir. ölüm cezala- rı, Meclisten geçtikten sonra kati» leşecektir. Yargıtayın bozma karar- lan vermesi halinde ise bunlar Sıkı Yönetim Mahkemesinde yeniden gö- rülecek ve tekrar Yaflgıtaya (o gide- çektir. Reddedilen talepler b ve maların savcılık (oyönünden Sona ermek üzere bulunduğunun ikinci bir delili, gene aynı gün öğle- den sonra ortaya çıktı. O gün sabah- leyin sanıklardan Muzaffer (o Özdağ, Rifat Baykal, Ekrem İrge, Uysal Al- tuğ, Orhan Şahin, Safa Seven, El- mas Gencer tahliyelerini istemişler- di. Bir gün önce, baslarında Dündar Seyhanın bulunduğu bir yeni gru- pun tahliye edilmiş olması göze çarpmıştı. Öğleden sonra savcı tah- liye taleplerinin önemli bir o yekün tuttuğunu söyledi, şimdilik suçun, ika tarzı ve delillerin ikamesine gö- re taleplerin reddini istedi. Daha sonra da 25 Mayıs 1961 tarihinde Muzaffer Özdağ tarafından Orhan Erkanlıya ve 10 Ocak 1962 tarihinde Orhan Kabibay tarafından Erkanlıya yazılan mektupları kemeye tevdi etti.' Hakimler Heye- ti savcının'talebine uydu ve sanık- ların tahliyesi talebini reddetti. * Bir başka nokta daha duruşmada alâka çekti. Sanık avukatlarından biri, Talât Aydemirin eğer isyan ba- şarı kazanırsa, yalnız Harp Okula Komutanlığıyla iktifa edeceğini söy lediğini hatırlattı. Böyle şey nasıl olacaktı? Aydemir' isyanın lideri o- lacak, isyandan sonraki o Türkiyeye vereceği şekli A şeması, B Şemâsı- na kadar hazırlamış bulunacak, bü- tün makamları ihdas edip oralara tâyinleri yapacak ve kendisi oHaıp Okulu Komutanlığıyla yetinecek! Talât Aydemir mikrofon basına Bildirdiğine göre, hayatta iti- mat üzerine giden bir insandı. Harp Okulu Komutanlığından başka vazi- fe almayacaktı. İsyancıların 2 nu- maralısı Fethi Gürcan da, aynı eme- li -yani, Orduya dönme emelinin bes- lediğini söyledi. Bahtiyar .Yalta ve Mustafa Ok ise Aydemirin samimi- yetini tasdik ettiler. Ama. Mustafa Okun işi biraz daha. açıklaması ko- nuya ışık tuttu: "— Fethi Gürcan, isyan muvaf- fak olsaydı silâh zoru ile Yi ray Üzerinde yürütmek istiyordu. cıların mutlak hâkiminin taşıyacağı Okulu Komutanı" olacaktı. Mesele sadece, bir makamın adı meselesiy- di.