SPOR çi"- şık, zarif ve usta futbolcu Ra- sihin -minkâri- attığı 3 gol ile kaza- nıldı. Arkasından da umumi kongre- ye gidildi. Kongre, önce Eşref Şefi- gin kütükten kaydını sildi. Sıra Sa- duna gelince işe İmparator (Yusuf Ziya -Öniş. karıştı, durumu ve Sa- dunu kurtardı. Fakat o tarihe kadar alabildiğine (o gerilen ip de nihayet adi Artık çaresiz, Güneş doğacak- © Yusuf Ziya, Baba Tahir, dekoras- yoncu Selahattin Refik, Fantoma Kırmızı"yı, istin verilmeyince de "Gü- neş"i kurdular ve satırı (o aldıkları, döşeyip dayadıkları (o Sıraservilerdeki şahane binaya yerleştiler. Bu ekibin elinde çeşitli oOimkânlardan başka İş Bankasına tayinler yaptırmak gi- bi bir başka avantaj daha vardı. O- nu ve şahıslara karşı beslenen sem- pati ve antipatileri kullanarak Ga- Tamara. kadrosunu iyice zayıflat- tılar SBOR sahasına ikinci ligden giren Güneş çabuk İlerledi ve 1938 de bir sene evvelin şampiyonu Fenerbahçe- yi de yenerek İstanbul Lig Şampi- yonu oldu. Kuvvetli Beşiktaş da, ana klüp Galatasaray da bu yeni doğan acar onbirle baş edememişlerdi. Bu devir Ali Haydar -prens-, İh- san İpekçi, Aslan Nihad, Şekip -En- gineri- ve Muslih gibi idareciler için ye daha pek çokları için çetin bir mücadele devridir. Bunlar kâh suyu- na, kâh dikine giderek dayanmasını bilmişlerdir. Büyük Atatürkün o ve- fatından sonra. Cevad Abbasın poli- Coşkun Özarı Taktikci AKİS/34 tik takatinin tükenmesi, kaprislerin küllenmesi ve pek suni olan kardeş ayrılığının hergün bir az daha sevim- sizleşmesi Şöhretli oaslardan yuvaya, Rebii ile Cihat -Kaleci- Fe- narbahçeye, Leyla İbrahim Beşikta- şa geçmişlerdir. Kimseyi kınamadan tarihi bir ger çek olarak söylemek lâzımıdır ki Tür- kiye İdman Cemiyetleri | İttifakının otoritesini kaybettiği, Türk Spor Kurumunun da otoritesini bulamadı- ğı, bu devir, maçlarda ayva bombar- dımanlarının ve gizli profesyonelli- ğin icat olunduğu ve asil gelenekle- rin kemirilmeğe başlandığı devirdir. Bir rozetin masalı Yil 1923. Galatasaray Lisesinin son sınıfı ile ondan bir evvelki sınıf elele bir okul dergisi çıkarmaktadır- lar. Bu yarı mizahi, yarı ciddi der- ginin adı "Kara kedi" dir. Elden ele dolaşan, öğrencinin, öğ- retmenin pek sevdiği bu derginin ka- rikatürlerini Afif -İş adamı Tektaş- ile Şinasi mimar Ş. Reşit Şahingi- ray- yaparlar, yazılarını da o güze- lim el yazısı ile gramerci Simin be- yin oğlu Ayetullah temize çekerdi. Her hafta iştiyakla beklenilen (oObu dergi -öyle tahmin olunur ki- şim- di ya klübün, ya da mektebin müze- sindedir. ir gün Ayetullah bu dergi için eski harflerle içiçe bir S. yani "gayın ve sin" çizer ve sarı - kırmı- zıya boyar. Sonra bu resmi ön- ce Şinasiye, sonra da Afife gösterir. Onlar beğenirler. O sırada Suat -Se- nato başkanı Ürgüplü-, Mehmet Os- man -Büyük Elçi Dostel-, Vildan -Sa- vaşır-, Ali bey -Mektebin şimdiki Müdürü Teoman- görürler ve heye- canlanırlar. Resim çoğaltılır, o önce kitaplara, defterlere çizilir, sonra da levha halinde sıralara ve sınıflara a- sılır. Bu resim artık Galatasarayın a- lâmeti farikası olacaktır. Dr. Namık, aşık bir Galatasaraylı, idi. O tarihlerde toplanan bir kon- grede bu resmi Şinasi Reşitin teklifi olarak reye koydurmak ister. Resim kongrede de beğenilir.. Ne var ki bu sadece lafta kalan bir o "tasvip"tir. Onu kim rozet haline getirecektir?.. Önce mektep kooperatifi işareti mek- tup kâğıtlarına, defterlere o bastırır. Sonra da -1925 de- Aslan Nihat ile Ömer Besim ortaklaşa sahip olduk- r mağazası adına rozet ola- rak hazırlatırlar. Bugün yakalardaki G.S. de, tıpkı İlk "Gayın - Sin" gibi ayetin terti- bidir. ÜMi Yenal i Kaleci o Başkan Âyet 1931 de, Dr. Namık ise 1933 de ime kuşakların kalble- rine' göçtüler Pupa yelken İste, böyle doğan ve böyle gelişen bir "Galatasaraylılık ananesi"dir ki klübü bugünkü hale getirmiş ve Galatasaraylılar, artık okul ile ba- ğını muhafaza etmekle beraber müs- takil hüviyeti de olan klüp , maz başarısını kazanmışlardır. kati çeken taraf, bugün bu ruhu temsil eden adamın, Gündüz- Kılıçın bir "Okul Galatasaraylısı" o olduğu kadar bir "Takım Galatasaraylısı" da olmasıdır. Bu Galatasarayı, iki başlı yaman bir kartal haline getir- mektedir. Galatasaray hiç bir zaman bir Fenerbahçenin, hatta Beşiktaşın po- pülaritesini kazanmış değildir. Ama bu, onun handikapı olmaktan ziya- de avantajıdır. Zira bu hal ona "Ga- latasaray ruhu"nu vermiş ve taraf- tan olanın ve olmayanın' hayranlı- gını çekmiştir. e Galatasaraylıların birbirine bağlılığı, birbirini tutması, takımın en ümitsiz maçlarda birden canlanıp beklenilmez zaferler kazan- ması maddiden çok, mânevi temele dayanan hasletlerdir. Centilmenlik, hayatımızı süslemiş, o Galatasaraylı- lar sahalara bir zerafet, incelik ve şıklığı da beraberlerinde getirmişler- Galatasaray, Türk Sporuna his- metlerini bu yıl büyük zaferiyle süs- kıymetli ders yerine geçmelidir.