HAFTANIN Kim demiş, yg bir ay kadar önce, bir değerli İtalyan diplo- matla konuşuyordum, İtalyadaki seçimlerin şaşırtı- cı neticeleri hakkında ne düşündüğünü sorumu, Hızla kalkınan; refahı bulmuş bir memleket ve büyük bir yükselme kaydetmiş komünist oylar! Muhatabım bu tezada yol açmış olan sebepleri anlattı, Papadan bah- setti, bazı bölgelerdeki zihniyete belirtti, iktidardaki Hristiyan Demokratların niçin oyların ; sadece yüzde otuzsekizini alabildiklerini isafa etti. "— Eh, siz de oyların yüzde otuzsekizini alıp mem- leket nasıl idare edilir, öğrenirsiniz" diye takıldım. İtalyan diplomat başını ciddi bir esefle salladı: "— Ama, bizim İsmet Paşamız yok!" Güldüm! "— Canım, çizin de gelişme halinde bir iktisadınız, mükemmel temel müesseseleriniz var ve hiç kimsede, aman bir darbe yapalım hevesi mevcut değil!" İtalyan diplomat işin şakaya gelir vara bulunma- dığına inanmış bir edayla mukabele etti " — Biz size onları verelim, Biz bize İsmet Paşayı verin. İtalyada bir hükümet kurmak, şimdi çok, ama çok güç olacak." urbaşkanı tarafından yeni hükümeti kurmak için görevlendirilmiş Hristiyan Demokrat Moro'nun, bir ay uğraştıktan sonra, itizar beyan ettiğini geçenler- de okudum. Bir siyasi kriz, İtalyan diplomatın konuş- tuğumuzda gayet iyi gördüğü gibi, şu anda İtalyayı sarmıştır ve nasıl bir hâl çaresi bulunabileceğini hiç kimse bilmemektedir. İsrail Başbakanı Ben Gurion'un istifa ettiği haberi, İtalyayla, alâkalı haberin üstüne geldi. Ben Garion ön- ce, bu koalisyon hükümetlerinden çekmediği kalmadığı şikâyetiyle, sadece Başbakanlıktan değil, aynı zamanda milletvekilliğinden de ayrıldı. (Milletvekili (oolmayınca, hiç kimse başı sıkıştığında "Aman, gel sen Hükümeti kur" diyemeyecekti. Fakat partisi ve memleketin ida- recileri o kadar ısrar ettiler ki, Ben Gurion milletvekili olarak kalmayı kabul mecburiyetini duydu. Bir siyasi kriz patlak verirse ihtiyar devlet adamı bir "tek çare" olarak gene görev başına çağırılacaktır. Bunlar, Demokrasinin cilveleridir. Bir çok başka batılı memleket gibi İtalya ve İsrail de, her şeye nağ- men demokratik sistem içinde kalacaklar, meselelerine o rejim içinde mutlaka çare bulacaklar, kendilerini İkinci Dünya Harbinden bu yana bugünkü seviyelerine getirmiş olan hayat tarzlarını değiştirmeyeceklerdir. El- bette ki siyasi krizlerin, hükümet kuramamanın, bu çe- şit haberlerin haftalar ve haftalar, hattâ aylar ve aylar gazetelere manşet olmasının bir zevkli tarafı yoktur, Millet hayatinin, memleket hayatının bundan zarar gör- düğü şüphesizdir. Ama, bunun alternatifi daha mı hırlı- dır? Bir demokratik İtalyaya bakınız, bir de onun kom- şusu totaliter Yugoslavyaya. Bir demokratik ( İsraile bakınız, bir de onun komşusu totaliter Mısıra. Aradaki İÇİNDEN kolay diye? Metin TOKER farklar, dağlar kadardır. Hele, mukayeseyi bir de mâ- nevi sahaya aktarır, insanların saadetini de ölçüye vu- rabilirseniz varacağınız netice daha da baş döndürücü olacaktır. "Kısa yol", "kestirme yol" hevesleri bir ciddi vatan endişelinin değil, şahsi buyurma zevkinin ve cilâlı ihtirasların mahsulüdür. Bir belirli seviyeye ulaşm iş top kınalar için "uygun rejim", bütün güçlüklerine rağmen Demokrasidir Zaten, devlet idaresinde güçlüğü olmayan tarz var mıdır ki? Uzaktan, davulun sesi bile inşana hoş gelir. Bir ciddi fikir edinmek için yaklaşmalı, totaliter sistem - lere yakından bakmak, onların nasıl dertler içinde kıv- randıklarını görmek lâzımdır. Bir takım şeylerin duyul- maması, onların mevcut olmadığının delilini teşkil et- mez. Bunun misalini biz kendimiz yaşamışızdır. Kapalı rejimden çıkıp açık rejime geçtiğimiz gün, suyun altına kaçmış oldukları için farketmediğimiz, tedavi ettiğimizi sandığımız bin hastalık bir anda suyun yüzünde beliri- vermiştir. Gericilik, yobazlık, devrim düşmanlığı kapalı rejimde tasfiye edilmiştir de çok partili hayat başlayın- ca mı tekrar dünyaya gelmiştir? Yoo! Bunların hepsi vardı; Kuran kursundan mahalle mektebine kadar.. Ama, görmediğimiz ve söylemediğimiz için o bilmiyor- duk. Vurguncu tüccar, avantacı, menfaatçi siyaset ada- mı, çirkin politikacı, İstismarcı ağa, dalavereci iş ada- mı, nüfuz taciri,. Bugünkü toplumumuzun bu dertleri, rejimin kapalılığından da faydalandıkları için, şimdi birseler o zaman bindiler. Bu gerçekleri gözden uzak tutarsak memleket ve millet meselelerinde sağlam ne- ticelere varmamız imkânı kalmaz. Türkiye ve türk toplumu öyle bir seviyeye ulaşmış- tır ki onu Demokrasiden başka bir sistem içinde yaşat- mâk imkânı hiç kimse için artık kalmamıştır. Buna. heveslenenin akıbeti, buna heveslenmiş olanın akıbetin- den asla farklı olmayacaktır. Son hâdiseler bize ve dün- yâya göstermiştir ki Türkiyenin sağlam kuvvetleri De- mokrasiden yansıdırlar ve bunu koruma gücüne sahip- tirler. Devam eden duruşmaların ortaya çıkardığı ger- çek ise, aklını şaşırmış olanların bir avuç osergüzeştçi tarafından maceraya itildikleri, bunların hiç bir ciddi fikir, inanç, görüş temsil etmedikleridir. Bizim noksanımız, Demokrasinin tabiatından olan bir takım güçlüklere henüz alışmamış olmamız, onları gözümüzde büyütmemiz, karşımıza çıktıklarında şaşırıp bocalamamızdır. Bunu normal karşılamak lâzımdır, zira bu zaman meselesidir, İ kazandırmak istediği zaman, manda İsmet Paşanın da rolünü gözler önüne sermek- tedir. Onun mevcudiyetini bilmek dalgaların şiddetini hafifletmekte ve gemiye daha çabuk yol cldırtmaktadır. İsmet Paçasız da Demokrasinin yürüyeceğinden hiç kimse şüphe etmemelidir. Ama İsmet Paşayla, zahmet daha az olacaktır. İtalyan diplomatın söylediği hasret, sanırım (böyle bir hasrettir. AKİS/7