S İ N Türkiye 1962-63 toplamı öncesi er yıl Mayıs ayının Son haftasıy- la birlikte Türkiyedeki bütün bü- k şehir sinemaları birinci vi daki ölü dönemde yapımcılarla getir- tici şirketler yeni mevsime kendile- rini hazırlarlar. Geride bıraktığımız 1962 yılının son gününe kadar yurdumuzda 172 yerli film çevrilmiş, bunların büyük çoğunluğu (sinemalarda ogösterme haftaları bulabilmiş fakat elde ka- lan 40-50 kadarı da gelecek mevsi- me devredilmiştir. Her yıl tekrarla- nan bu devir-teslim işlemi, giderek, aslında sıkışık olan iç pazarımızı da- ha da daraltmış ve türk sinemasını bir çeşit kontrolları altına alan bölge işletmecilerini zor durumda bırak- mıştır. Tek kurtarıcı -şimdilik kay- dıyla- yerden mantar gibi biterek sayıları her geçen günle artan açık hava sinemaları olmuştur. Bölge iş- letmecileri, yatırımına, aşağı yukarı bir başka anlamda ortak oldukları filmlerin paralarını bir an önce çıka- rabilmek amacıyla -fiyatları odüşük de olsa- açık hava sinemalarının ar- tışlarını her yönden teşvik etmekte- dirler. Büyük kuvvet: İşletmeci Sinema işletmeciliği (o bakımından Türkiye birkaç büyük O bölgeye ayrılmıştır. £ Bunlar, Ege bölgesi -merkezi İzmir-, Güney ile Güney -merkezi oOAdana- bölgesi (o-merkezi Zonguldak-, Doğu Karadeniz bölge- si -merkezi Samsun ve İç Anadolu Bölgesi merkezi Ankara- ile Eski- şehir -merkezi Eskişehir- ve Marma- ra Trakya Bölgesi -merkezi İstan- bul-dir. İller, bu bölgeler arasında paylaştırılmıştır ve en zengin bölge, Eg-e ile Güney ve Güneydoğu Ana- dolu bölgeleridir. Terli film, yapım- cıları, yapım merkezinin İstanbulda olusu sebebiyle çokluk Marmara ve Trakya bölgelerini kendi — ellerinde tutmakta ve filmlerini bu bölgelerde etmeci, sinemacıyla doğrudan doğruya temas halinde olduğundan yapımcıdan daha çok sinemacıyı et- kilemekte ve arada daha rahat bir münasebet kurmaktadır. e Başlangıç E M A günlerinde, işletmeci-yapımcı bağla- rı sadece bir satıcı-alıcı şeklinde ol- duğundan, gerçek yürütücü kuvvet yapımcının elinde (bulunuyordu ve yönetim, yapımcının ogücündeydi. Daha sonra işletmeci, oyapımcıyla münasebetini- sıklaştırmış (ove Önce işletme avansı daha sonra da yapı- mın bütününü etkileyecek para yar- dımı yapmaya başlamıştır. İç paza- rın kaldıramayacağı osayıda film çevrilmesinin de, türedi ve serüven- ci film şirketlerinin kurulmasını ça- buklaştıran da işletmecinin bu yer- siz davranışı ve para yardımı olmuş- ur. a İşletme avansı adı altında verilen veya yapılan para yardımı sonunda, işletmeci, yerli film yapımının tek söz sahibi olmaya başlamıştır. Yeni yeni başlayan göstermelik "star sis- temi", işletmecinin de işe karışma- sıyla gemi azıya almış, işletmeci di- lediği starı desteklemiş ve (o 'seyirci şunu istiyor, bunu istemiyor' sloganı ortaya çıkmıştır. Bugün yerli film pazarında çevrilen filmler üç-beş ka- dın ve erkek oyuncu arasında döndü- rülmekte ve kalite kendiliğinden düş- mektedir. Düşmektedir çünkü seyirci nin istediği star'lar, hem fiyatlarını arttırmışlar - Ayhan Işık 60, Orhan Günşiray 50-55 ve Eşref Kolçak 50 bin lira film başına almaktadırlar- hem de film çekimi süresini daralt- süresi böylece ancak yirmi yirmibeş güne sığdırılmaktadır. yirmi-yirmibeş gün içinde çevrilen herhangi bir fil- min gerçek bir değer taşınmasına da normal olarak imkan ve ihtimal yok- tur... ..Ve ötesi Yatırıma ortak olan işletmeci de filmin çekim süresini kısaltan unsurların başında gelmektedir. Fil- mi bir an önce bölgesine getirmek sinemalarda vizyona sokmak ve a- mortismanını sağlamak Zzorunluğunu duymaktadır. Yapımcı, bu yüzden iş- letmecinin istediğini ne yapıp yapıp yerine getirecektir. Yirmibeş ogün- lük -veya daha az- sürede filmi çe- kip bitirecek rejisör, pazarda en makbul rejisördür. Bu çabukluk ve eli yatkınlıklarıdır ki Nejat Saydam- ları, Sırrı Güilekinleri, Muharrem Gürsesleri sinemamızın gözde o reji- sörleri saydırmış, gidişe ayak uydu- ramayan Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Memduh Ün, Lütfü Ö. "Akad veoa- yar rejisörler ise, piyasa için bir çe- şit duraklama çağma mi 1962-63 yılında adlarını 'iyi ore- jisör'e çıkarmış bu ikinci kişiler pi- yasanın isteklerine (ouygun, çabuk film çevirmeyi de denemişlerdir a- ma, sonuç, ne kendileri ve ne de on- lar adına yatırıma girişenler için hiç de parlak olmamıştır. Şipşakçı- lara karşılık geç fakat iyi çalışarak başarıya ulaşan bu rejisörler, işi bir olup bittiye getirdiklerinde o önceki yaptıklarıyla büyük çelişmelere düş- müşlerdir ki, bu, filmoğrafileri için yarardan çok zarar demektir. Oyuncular için bu çeşit bir kaygı yoktur. Işık, Günşiray ve Kolçakın pahalıya mal olan filmlerin yanı sı- ra ikinci -sınıflara ister istemez bir kayma göstermiştir. Starların aşırı para istekleri, bu yıl ikinci sınıflara hem yolu yeniden açacak vs hem de yenilerin sinemaya girmelerini daha da kolaylaştıracaktır. Yeni mevsim- de -yani bu başlangıç o aylarında- kayma, gözle görülür derecede art- mıştır. Kadın oyunculara gelince, sine- mamızda en çok sıkıntısı çekilen O- ralarında paylaşmışlar, sine kadar 'star' O Tr Nuru ise ikinci sınıf yıldızlar arası- na indirmişlerdir. Yine geçen yılın en büyük 'star'ı Göksel Arsoy, sis- temin kurbanı olmuş ve beklenme- dik bir düşüş kaydetmiştir. Türk sinemasının toplam öncesi ve toplam sonrasının genel görünüşü budur ve her bakımdan sinemamız büyük bir krizin eşiğine gelmiş, dur- muştur, Beklenen kurtarıcı mucize, ancak ve ancak devlet eliyle olacak- tır. AKİS/31