Birkaç mesele an ve söylentileri, yalan haberleri, panik yaratıcı sözleri, tıpkı ufak a gibi, farkında bile olmaksızın, birbirimize geçiririz. Bilmem hiç fısıltının hızı ölçülmüş müdür? Ama saniyede yüzlerce kilometre katet- tiği muhakkaktır. Daima koşarak gider, koştukça beslenir, büyür, bir- den söner ama hiç ölmez, parçalara bölünür, hayatıni böylece devam et- tirir. Kimimiz fısıltıyı uydurur, kimimiz gülmek için onu tekrar eder, kimimiz ona inanır, kimimiz inanmış gibi görünürüz. Ama hepimiz de ona hizmet eder İkinci dilay harbinde bu kuvvete beşinci kol demişlerdi. Muharip dev- letler halk arasında büyük tahribat yapan beşinci koldan, atomdan kork- tukları kadar korkmuş ve ona karşı manevi kuvvet cephesini kurmaya lışmışlardı. Herhangi bir toplumun bu âfetten tamamiyle kurtulduğunu Söylemek mümkün değildir. Daha dün bir krizine maruz kalan Birleşik Amerika ve İngilterede halk arasında dolaştırılan söylentilerin ve spekülatörlerin ortaya attıkları haberlerin krizde birinci derecede rol oy- nadığı meydana çıkmış, ev kadınları bakkal dükkanlarındaki stokları bir kaç saat içinde tüketiverince, kriz son haddini bulmuştu Gelişme halindeki memleketlerde fısıltı, dedikodu ve söylentilerin rolü çok daha fazladır. Bunlar başlanan her işe, âdeta, çelme takarlar ve fay- dalı, gerçek tenkidin yerini alarak, bu toplumlara büyült zarar getirirler. Muhakeme ve mantık işlemez olur, en oturaklı kimseler en olmadık hi- kâyeleri anlatırlar. Zaten az gelişmiş memleketlerin bünyeleri fısıltı ga- zetesini beslemeye çok müsaittir. Adamın işi azsa, zamanı çokşa nasıl vakit geçirecek? Para sarf etmeden, emek, sarf etmeden, çaba gösterme- den nasıl eğlenecek? Fısıltının hızını kesmenin en iyi çaresi onu, gülmek için bile olsa, nak- letmemek, açıklığa ve tenkide inanmak, çalışmak, iyimser olmak ve iyi haberleri yaymaktır. Kişinin rolü kanma hudutsuzdur. Gen yıl İstanbulda lise imtihanları sırasında, bazı acı olaylara şahit olduk. İmtihan heyecanı çocuklarımızı ölüme kadar götürebildi. Bunun üzerine de Milli Eğitim Bakanlığı imtihan odalarında çocukların moral- lerinin takviye edilmesi için, okullara tamimler yolladı. Bu yıl İstanbulda, bu tamimlere ne derece saygı gösteriliyor, bilmiyo- ruz, fakat Ankarada, imtihan kapılarında şahit olduğumuz birkaç olay “Moral Takviye" prensibine hiç de uyulmadığı inancını uyandırıyor. İm- tihana giren öğrenci önünde, ona verilecek not hakkında anlaşmazlığa dü- sen, tartışan, içerde ve dışardaki çocuklarda maneviyat namına birşey bı- rakmıyan, onlara ecel terleri döktüren öğretmenler var. Tabii bunların yanında çok müşfik hareket edenlere de rastlanıyor ama bu iş tesadüfe kalmamalı, imtihanlarda, ciddi fakat anlayışlı bir hava sağlanmalıdır. İ han bir eza cefa, bir öç alma ve tatminsizlikleri ortaya dökme var sıtası değildir. İmtihanda öğrenci kadar öğretmen de not alır, bunu unut* mamalı. * (ezelden öğrendiğimize göre bundan sonra gazetelerde, doktorlara te- şekkür edilemiyecekmiş. Buna memnun olmamak mümkün değil ama İnsan bu kararın Büyük Millet Meclisinden değil de Etibba Odasından çıkmasını bekliyor. Demokratik rejimlerin en büyük teminatından birisi meslek teşekkülleridir. Bizde bu teşekküller çok zayıf, yok gibi. (Batı memleketlerinde meslekle ilgili yasakları daima bu teşekküller (koyar, Büyük Meclis değiştirmek istese de bu kararları kolay kolay değiştire- mez. Aksi halde teşekküller hürriyetlerinin tahdit edildiği kanısına va- ttılar. Eğer tüccar ruhu bir doktor yarın kendisine daha muzır bir rek- lâm usulü bulursa, bunun için de yasak Büyük Millet Meclisinden mi çı- kacak? okrasiyi bütün müesseseleri ile, ailede ve toplumda bütün şekille- Dem riyle uygulamalıy: * VE rulur veya yaka da kol kapaklan da tir. Bol giymek istiyenler önce düz hatlı pliseleri veya çok hafif büzgü yü tercih edebilirler ama genel ola- AKİS/30 kolsuz elbiselerde yükseğe rak elbiseler, vücuda yakın biçilmiş- fırfırlı kumaşta- meydana gelmiş- tir. Kumaş zenginliği ancak şeffaf kumaşlarda, şifonlarda vardır. Tam takılan biledik çok modadır. Geçen yıl etek ucuna doğru açılan elbiseler ' moda idi. Bu yıl abiye yaz elbiselerinde e- kumaşlardan yapılmış birçok (şehir elbiseleri ise vücuda yakın bir çuval şeklinde dümdüz iniyor ve belde bir kemerle toplanıyor. Siyah beyaz çok modadır. Tezat renklerin yanyana gelişi de çok tutunmuştur. Meselâ el- bisenin bedeni başka renk, eteği baş- ka renktir. Etek blüza bitiştirilmiş- tir. Eteğin kumaşından yapılmış o- lan ceket elbiseyi sık bir şehir tay- yörü olarak karşımıza çıkarmakta, yakadan değişik renkli beden gözük- mektedir. Bu yıl renklerle oynamak, şehirde de, kırda da modadır. Denizde piri giyilen en rahat elbiseler mono elbiselerdir. Düz ve etek- elbiselerdir. Hiç düğmesiz olanlar, kimono gibi bir bandla bağlananlar da (vardır. Kimisinin düğmesi ise süs için kon- muştur ve elbise, gebelik gibi baştan giyilmektedir. Mayonun üstüne gi- yilen etekler de çoktur. Yakın yer- lerden plaja bu kıyafetle gitmek çok pratik olmakta, plajda soyunup gi- yinme işi çok kolaylaşmaktadır. E- ponj ve havlu cinsi kumaşlar, plaj için, özellikle rağbet görmektedir. Ayak bileklerine kadar uzanan ve kalçalara kadar yırtmaçları o bulu- nan uzun havlu etekler fantezi ola- rak ortaya atılmıştır. Deniz kenarın- da parlak renkli kumaşlar seçmek lâ- zımdır. Dekolteler çok açık olabilir. Ufak tefek fantezi hoş görülür. Yaz geceleri gazinolarda dar ve kombi- nezon biçimi açık düz renkli elbise- ler da çok modadır. Bunlar göze çar- pıcı renklerden seçilmiyor, yanık ten elbiseyi süslüyor. Genç kızlar için (Genç kızlar ve çok ince genç ka- dınlar "Sigara" ismini alan dara- cık pantolonlar giyiniyorlar. Bu pan- talonlar ekseri küçük kareli kumaş- lardan yapılmış, beyaz blüzların kol kapakları ile yakalan da gene kare- li kumaşlardan meydana getirilmiş- tir. Bu, bati avrupada sayfiyedeki gene kızın adetâ klâsik kıyafeti ol- muştur. Bermuda tipi yani dize ka- der uzanan urun şortlar da bu yıl çok modadır. Önü çiçekli ve arkası düz çuval elbiseler, plâj için mayo üstüne, baştan giyilen kısa, düğme- siz gömlekler çok tutunmuştur. Bozulan saçları bağlamak ( için çok çeşitli saç bandları yapılmıştır. şapkaları icat edilmiştir.