Ss İ Japonya Sinemanın "Sarı Tehlike"si Çi bıraktığımız hafta içinde Tok yo mahreçli bir haber, ajanslar vasıtasıyla bütün dünya gazetelerine yayıldı ve sinema çevrelerinde geniş ilgi uyandırdı. Haber, Japon sinema- sını ellerinde tutan o prodüktörleree varılan yeni bir kararı açıklıyordu ve Batı ülkelerinin prodüktörlerine göre, bu yeni karar, tam bir "damping" mânâsım taşıyordu. Japon sinemasının Batı ile alışve- u çeşit- li uluslararası festivaller aracılığında olmuş, geriye kalan büyük prodüksi- yon ürünü filmler, kendi iç pazarı ile Uzak Doğu pazarları arasında bölüş- türülmüştü. Fakat yılda üçyüzün üs- tünde bir sayıya ulaşan Japon filmle- ri için bu dar çevre ve dar çevrenin Pazarı, elbette ki yeterli gelmeyecek- ti. Nitekim üretim artışı karşısında Japon sineması yeni çıkış noktalan a- raştırmak ve bulmak zorunda kaldı ve buldu da. Bu yeni çıkış noktası, Batılı Ülkelerin pazarlarıydı. Japon prodüktörlerine göre, Batılı ülkelerin seyircilerine ove onların isteklerine uygun çevrilecek ve o niteliği taşı- yan filmler, kolaylıkla müşteri bula- bilirdi. Bir tek mahzur vardı, o da. Japon oyuncularının Batılılara (o bir parça sevimsiz gelmesiydi ki, bunun çaresi yine arandı ve. bulundu. Ja- pon prodüktörleri sansürle iç pazar- da takışmaktan şimdiye kadar sürek- li olarak çekinmişler, hep sansürün huyuna göre su verme yolunu seç- mişlerdi. Fakat yeni durum, iç pazar- la ilgili olmaktan uzaktı. Bu yüzden sansürle uzlaşmaya gittiler. İstedik- leri şuydu: Dışarıya satacakları ove büyük döviz sağlayacakları (o filmler için sansür fazla muhafazakâr dav- ranmayacaktı. Rejisörler, gerçekçilik ve şehvet yolunda dilediklerini yapa- caklar, oyuncularını edep ve âdap çerçevesi içinde istedikleri kadar so- yundurup dökündüreceklerdi. Japon sansürü, işin "milli bir dö- viz dâvası" olması o karşısında pek fazla ince eleyip sık dokumadı ve prodüktörlere gereken kolaylığı gös- tereceğini "ihsas" ettirdi. Sansürden gerekli izni koparan o prodüktörler hemen kolları sıvadılar ve işe giriş- tiler. Öte yandan, Japon prodüktör- ler birliğinin sözcüsü bir basın top- AKİS/30 N E M A lantısı düzenledi ve alınan yeni kara- rı bütün dünyaya ilân etti. Batı sinemalarmda haber, Önce hayret, sonra da panik yarattı. Her iyi şeyin kısa zamanda kötü, fakat ucuz taklidini yapmakta usta Olan Japonlar, sinema için âdeta bir "sa- rı tehlike" yaratmaya hazırlanıyor- lardı. İşin kötüsü, ellerinden kolay kolay kurtulmanın imkân ve ihtima- li de yoktu. Japon Sineması İk Japon filminin çevrilişi 1896 yıl- larına rastlamaktadır. Film, bir dans gösterisidir ve günün impara- toru tarafından ilk olarak seyredil- miş ve çok beğenilmiştir. o Lumiere makinesi ile ilk gösteri de ertesi yı- lın Şubat ayında Osakada yapılmış- tır. Arada, amerikan yapısı alıcı ma- kineler Japonyaya gelmiş ve Japon- lar, akıllara durgunluk veren usta taklitçilikleriyle bunların tıpatıp eş- lerini yapıp piyasaya sürmüşlerdir. İlk Japon filmleri, kısa metrajlı ve haber filmleri oldu. ha sonra Geyşa dansları ve geleneksel Kabu- ki oyunları sinemaya aktarılmaya başlandı. Üç yıl gibi kısa bir sürede Japon sineması hızla gelişti ve ünlü oyuncularla filmler çekimine VE ünlü Kabuki oyuncusu Danjuro'nun "Beyaz Ağaç Oyunu"nda yama da aşağı yukarı ayni yıllara rastla- maktadır. Başlangıç yıllarının o filmlerinde geleneksel Japon tiyatrosundan gel- me bir davranışla oyuncuların hepsi erkeklerden kuruluydu. Kadın rolü- ne de Kabuki oyunlarında olduğu gi- bi yine erkekler çıkıyorlar, seyirci- nin alışkanlığından hiç de yadırgan- mıyorlardı. İlk film stüdyosu da 1908 yılında kuruldu ve ortaya Yoshizawa şirketi çıktı. Yoshizawa Japon, sinemasının geleceği bakımından da hayırlı adım- lar attı, kuruluşundan bir yıl .sonra sesli film denemelerine girişti, oyun- cuların yetişmesi için özel okul açtı, senaryo yazımı için gerekli araştır- maları elinden geldiğince destekledi, arka oldu. 1010 yılında alınan bir yasaklama kararı ile Kabuki oyun- cularının sinemada oynamaları oÖn- lendi ve bu da Japon sinemasının ya- rarına oldu. Yasak ve ötesi gk vaki oyuncularının sinemadan el- lerini eteklerini çekmeleri gerçi sinemanın yararına oldu ama bu, kı- sa sürdü. Bu kısa süre boyunca Ja- pon pazarları Batı sineması ürünleri- ne açıldı ve dolayısıyla da yerli film- lerin gelirleri düşüverdi, Japon sine- macıları Zor duruma düşmüşlerdi. Devlete başvurdular ve devlet de film ellerin baskısı karşısında okoruyucu gelmeye başladı. Her türlü etkiye a- çık sinemacılar bu duraklama çağı içinde fransız ve amerikan sinema- sından gerektiği kadar faydalandılar ve kadın oyuncularda erkek değil, mutlaka kadın oyuncu kullanma ge- reğini kabul ettiler. 1912 yılında dört stüdyo birleşip yeni bir ortaklığa, Nikkatsu'ya gitti- ler. Yeni ortaklık biri Tokyoda, öbü- rü Kyotoda iki ayrı stüdyo kurdu. Tokyo çağdaş konuları, Kyoto da ge- leneksel ve tarihsel konulan işleme yolunu tuttu. İkiye bölünmüş seyir- ci, her iki türde de dilediği filmleri kolaylıkla isleyebiliyor, Japon sine- ması gitgide Uzak Doğu pazarlarım . eline geçirmeye başlıyordu. İlk filmlerde, ilgiyi çekmek ve a- yakti tutmak için herşey deneniyor- du. Öyle ki, iki dakikalık bir filmde seyirci saatlerce süren o eğlencelerle karşılaşıyor, sinema salonunda yiyor içiyor, gününü gün ediyordu. Perde ö- nünde soytarılık etmekle görevli bir adam, Benshi, oturuyor, oyuncuları taklit ediyor, şarkı söylüyor, fıkra- lar anlatıyor ve seyirciyi sözümona eğlendirmeye ve filme bağlamaya ça- lışıyordu. Bu, 1923 yılının ünlü zelzelesine kadar böylece sürdü gitti. O arada aydınlar -Türkiyede şimdi olduğu gi- bi, yerli filmlere sırt çevirmişler, bütün ilgilerini koparmışlardı. Zelze- le sonrasında Japon sineması yeni- den kuruldu, sinemaya karşı ilgi es- kisinden daha çok arttı ve beklenme- dik bir oranda yabancı filmler Japon- yaya akmaya başladı. Yerli filmlerin yabancı filmlerle yarışabilmesi ama- cıyla ve sadece sanat değeri olan film ler yapılması için, Makino adım taşı- yan yeni bir stüdyo kuruldu ve geniş destek gördü. Sesli filmler çıkmış ve sinemayı engelleyici bir görev yük- lenen Benshi'ler de böylece ortadan çekilmişlerdi. 1932 yılında okurulan Toho ortaklığı, sesli film yapımını gerçekleştirdi ve 1951 yılında Japon sineması "Rashomon" ile varlığını bütün dünyaya duyurdu.