HAFTANIN İÇİNDEN FARK Pek farkında görünmüyoruz ama, biliyor musunuz ki yıllar yılı pek çok ıstırap, gözyaşı ve fedakârlıkla, dünya kadar eziyet ve cefaya katlanmakla bedeli öden- miş bir mücadelenin bugün neticesini almış bulunuyo- ruz? Bu mücadele, rejim konusunda, memleketin hay- siyetli aydın evlâtlarının Menderes İdaresine karşı ver- miş oldukları savaştır. Mücadeleyi yapanların arzula- dıkları ortam, şimdi Oo Türkiye (hâkimdir. Türkiye, nılan zaferin, davalarına inanan insanların gözlerini ya- şartmamasına imkân yoktur. Niçin mücadele edilmiştir? Menderes ve ideal ar- kadaşlarına anlatılmak istenmiştir ki bir demokratik rejim içinde Muhalefetin görevi kahve dövünüşüne hınk demek değildir. Muhalefet, İktidarı yıpratmak, yıkmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Eğer İktidar gerçekte iyi yoldaysa, eğer memlekete bir şeyler ka- zandırmaktaysa, eğer başarılıysa Muhalefetin çırpın- malarının bir önemi yoktur. Menderese, 1950-54 yılları- nın sonunda, meziyetsiz fakat şiddetli bir Muhalefete rağmen D.P., nin kazandığı seçim misal olarak da gös- terilmiştir. Yok, İktidar gücünü kaybetmişse, İktidar memlekete artık bir şeyler kazandıramıyorsa, İktidar başardı değilse Muhalefetin gayretleri netice verecek- tir ve seçimlerde bir yer değiştirmesi olacaktır. Onun için, bırakmak lazımdır söylenilsin, bırakmak lazımdır yazılsın, bırakmak lazımdır dolaşılsın, gezilsin, vatan- daşla Me Bunu, Menderese ve Si arkadaşlarına anlatmak kabil ölMEMNNİRE Anlatmak kabil olmamıştır ki İkti- dara düşen, işiyle ve süicüylg meşgul olup eserler ver- mek, iyi neticeler almak, Muhalefetin karşısına larla çıkmaktır. Bu, aslında. İktidarı da müsbet yolda çalıştıracak, çalışmaya mecbur edecek, haklı haksız her itiraza, her şikâyete kulak vermesini sağlayacak bir davranış olacaktır ve Demokrasinin fazileti budur Ne kadar azgın olursa olsun bir Muhalefet ne kadar azgın olursa olsun bir Basın İktdar üzerinde kontrol görevi yapar ve onun aşırılıklarını frenler. Azgın bir Muhalefet, azgın bir Basın me ete zarar vermez mi? Kim demiş, vermez diye?. Ama bu zarar Muhale- feti yok edilmiş, Basmı susturulmuş bir memleketin göreceği zarar yanında devede kulak mesabesindedir. O yola, kolay yoldur diye sanan iktidarların başına dünyanın yıkılması mukadderdir. 954—57 abasında. Menderes bu tavsiyelerin tam aksini yapmıştır. Berbat iktisadi politikasının mukad- der neticeleri olan yoklukları, karaborsayı, korkunç fi- yatları hep Muhalefetten, hep Basından bilmiş, ilmin sesine kulak verecek yerde hislerinin ve iptidai zihni- yetinin esiri olmuş, sopayla memlekete düzen vermeye ERİTME Şiddet tedbiri şiddet tedbirini doğurmuş, Metin TOKER İktidarın bu tutumu hırsızı, uğursuzu, partizanı ve MM suyun üstüne çıkarmıştır. Gösteri ve Yü- rüyüş nunu - Basın Kanunu . Milli Korunma Kanu- na trilojisi o günlerin, o politikanın, o hükümet etme sisteminin eseridir. Menderesin sesi, hâlâ kulaklarda ol- malıdır: "Bu kanunları kabul edin, efendiler. Bu ka- nunlar bir bütündür. Üçünü peşpeşe çıkarmak lâzım- dır. Bu kanunları bana verin, bakın ben memleketi na- sıl refaha kavuşturacağım, ihya edeceğim Menderes, geride kirli ve korkunç bir n miras bıraka- rak yıkılıp gitmiştir. Ama Türkiye, Menderese karşı mücadele etmiş olanların istedikleri ortama kavuşmuş- tur. Şimdi, mücadeleyi yapmış olanlar arasında dahi ı yadırgayanlar çoktur. Zaman zaman mem- lekete baktıklarında Menderes gibi düşünmekten ken- dilerini alamamakta ve yumruklarını masaya vurup "Olmaz böyle şey!" diye haykırmaktadırlar. Olur böy- le şey! Bundan sonra her şey böyle olacaktır ve her iktidar böyle şartlar altında başarının yolunu araya- caktır, bulacaktır. Kendimizi buna alıştırmak zorun- dayız. Bunda güçlük çektiğimizde, bir büyülü cümleyi mırıldanmakla kuvvet kazanabiliriz: “"Menderesi unut- ma!" Pala Paşa, Muhalefet Lideri rolünde dolaşıp duru- yor. Ağzında, türlü demagoji, yalan, iftira.. Onu tah- rik ediyor, bunu tahrik ediyor. Mirasçısı olduğu idare- nin sebep olduğu bütün güçlükleri dahi bugünkü idare- ye hücum vasıtası diye kullanmakta fütur duymuyor. O buna yapıyor ei Uşak ve Kayseri hâdiseleri mi yaratacağız? Asl A.P. mizi tertipliyor ve kapkara, kopkoyu memleket levhaları çiziyor: "öldük! Bittik! Mahvol- duk! Battık!" Sonra, her şeyi halledecek sihirli anah- tarı veriyor: Af! Tıpkı 1950-60 arasında olduğu gibi bol paralı, kamyonlu, seyyar ekipli toplantılar yor. O bunu yapıyor di Gösteri ve Yürüyüş Kana- nu mu çıkaracağız? Asla Gazetelerine bakınız. ace İsmet Paşa hakkında yazabildikleri Cumhuriyetin hiç bir devrinde hiç kimse hakkında yazılmamıştır. Bunların binde biri Menderes hakkında yazıldığında, zavallıcık aklını okaybederdi. Bundan dolayı Basın Kanunu mu hazırlayacağız? As- la! ira bunların, hiç bir önemi yoktur. Bunlar, mem- leketin kaderine kıl kadar tesir etmez. Bir tek şartla: İktidar iyi, doğru yoldaysa, kendinden eminse ve sinir- lerine hakimse. Bütün bu şamata arasında, bir gün balçıkla sıvanamayacak bir güneş, bakarsınız herke- sin gündelik hayatındı doğar ve gürültü itibarını tam kaybeder. Yok, işler iyiye e iktidar el de- Bunda ölüm yokti Menderese anlatılmak İtenilen buydu. O anlama- dı, bu biliyor! AKİS/9