ler için Ki hasılatın yüzde 10'- unu, 5000 lir fazla olmamak şartıyla, yerliler Önemli değişiklikler Gayrimenkul sermaye iradlarında da çok önemli değişiklikler yapılmış- tır. Evvela, bütün motorlu tahmil ve tahliye vasıtalarıyla motorlu nakil ve cer vasıtaları gayrimenkul serma- ye iradı addedilmiştir. Ayrıca, vergi- lendirmede, bir mal kiraya verildiği takdirde emsal bedeli nazarı itibara alınacaktır. Bu suretle, kiralar kon- trol altına alınmaktadır. 193 sayılı kanunla arazi, bina ve buhran ver- gileri gider olarak indirilmekteydi. Şimdi bu indirim kaldırılmış, gayri- menkul sermaye iradına isabet eden Gelir vergisinden mahsup edilmesi usulü konulmuştur. Eskiden, ikametgâhını nakleden- ler verdikleri kirayı düşerlerdi ve bu kendilerinin gayrisafi iradım aşa- mazdı. 202 sayılı kanunda, kendi ko- nutunun kirasını, verdiği kira aşa- mayacaktır. Eski kanunda, gayrimenkul ser- maye iradlarında 10 bin lir. ai ka- dar yüzde 40, diğer haklar için de 20 indirim yapılmaktaydı. Simdi. ki sistemde mükelleflerin, isterlerse yüzde 20 indirim yapmaları uygun görülmüştür. Öte yandan, beyannamede, gelir- lerini ihtiyari olarak birleştirmeden istifade edecek mükellefler için ka- zanç ve iradlarının toplamı haddi 5 bin lira iken, 202 sayılı kanunda 10 bin liraya çıkarılmıştır. Yapılan değişikliklerin en önem- lilerinden birisi de, zararların kâr- lara takas ve mahsubunda uygulana- cak sürelerdir. Eskiden üç yıla sâri olan bir yılın zararı, bu kanunla beş yıla çıkarılmış ve 1959 yılına kadar uzatılmıştır. Evvelce matrahtan, ge- lirin yüzde 5'ini aşmamak şartıyla, sigorta ve prim ile kamu teşekkül- lerine yapılan yardımlar düşülürdü. Yeni kanunda Devletin genel ve kat- ma bütçeli teşekküllerine yapılan yardımların da aynı ölçüde matrah- tan düşülmesi uygun görülmüştür. 202 sayılı kanunun geçici hüküm- leri bilhassa asgari geçim indirimin- de yürürlük süreleri bakımından de- gişikliklere yol açmıştır. Bu suretle, 193 sayılı kanunda, ilerdeki tarihleri göz önüne alarak arttırılan asgari geçim indirimleri, 202 sayılı kanunla tekrar ileriye atılmış ve iki aylık (1963 Ocak - Şubat) bir tatbikattan sonra, 1965'e kalmıştır. 193 sayılı ka- nunla 1965 yılında en yüksek haddi- ne varması gereken asgari geçim in- dirimi de 1966 yılına kalmış bulun- maktadır. Çık işin içinden... Fasih İNAL Gelir vergisini değiştiren 202 sayılı kanun mükelleflere bir hayli kolay- lıklar sağladığı gibi, bilhassa yatırım indirimi müessesesinin ihda- sıyla yeni yatırımlara alim kolaylaştırmış olmaktadır. Bu bakım- lardan memnuniyet duymamaya imkân yoktur. Fakat kanunun yürür- lük hükümleri mükellefler. üzerinde hiç de müspet bir tesir bırakmamış, tam tabiriyle, aceleden "iki ayağın bir pabuca sokulmasına" yol aç- mıştır. 202 sayılı kanun 28 Şubat tarihli Resmi Gazetede yayınlanmış ve hemen o gün yürürlüğe girmiştir. Resmi .Gazete 28 Şubatta yayınlan- mıştır ama, İstanbula 5 Martta gelmiştir. Bu kışta kıyamette Hakkâ- riye, Mardine onbeş günden önce gazetenin gidebileceğini iddiaya im- kân var mıdır? Halbuki hakiki şahısların, Gelir vergisi beyannamele- . rini Mart ayında vermeleri lâzımdır. Tatbikatta beyanname vermek Mart sonundadır ve bu, bir alışkanlık haline gelmiş, beyannamelerin Mart sonundan önce verilemiyeceği kanaati doğmuştur. Halbuki Mali- yenin bu konuya dikkatle ele alması ve Mart ayının 1'inde de beyanna- me verilebileceğini düşünerek, kanunu Resmi Gazetede yayınlaması ve- ya yürürlük hükümlerini ona göre ayarlaması gerekirdi. Öte yandan, gi in de hâlâ çıkmamıştır -Esasen bu kadar sıkışık zamanda çıkmasına imkân da yoktur ya, neyse...-. Şimdi, "Ma- liyenin vergi cetvellerini çıkarma meöburiyei yoktur” denilecektir. Ancak, vergi cetvelleri mükellefe bir kolaylık temin etmek için yayın- landığına göre, cetvellerin neşri kadar normal bir faaliyet olmaması gerekir herhalde. Kaldı ki, Hazine mükelleflerden vergi topladığına göre, a kâ- rı “ne bu kadarcık bir hizmete zamanında katlanmalıdır. ayında yapılan değişikliklere ait cetveller, aradan geçen kos- koca 365 günde neşredilmediği için, bordrolar kararlamadan yapılmış, sonradan tashih edilmişti. Aynı durum Martta da olmuş, bordroların tekrar ele alınması zarureti meydana çıkmıştır. Parası alman bir adama bir de bu zorlukların yüklenmemesi lâzımdır. Asgari geçim indirimine gelince, bunun durumu büsbütün yürel ekler acısıdır. 63. maddeyle değiştirilen geçici 5. maddeye lütfen bir göz atı- nız ve evvelâ anlayıp anlayamadığınızı, sonra da anlamışsanız, bu haki- kate ne kadar zamanda varabildiğinizi kontrol ediniz. Avrupada yapılan zekâ testlerinin tatbikiyle elde edeceğiniz neticeden beş misli sağlam sonuçlara varmanız işten bile değildir. Bakın şimdi: 1 Ocak 1950'de yürürlüğe giren Gelir Vergisi Kanunu, asgari geçim indirimini tespit etmişti, 1957 yılında 6908 saydı kanun bunlara yüzde 50 zam yaptı. Milli Birlik Komitesi zamanında yayınlanan 193 sayılı kanunda, ge- çim indirimi sistemi değiştirildi ve kocaya günde 5 lira, karıya 3 lira, çocuk başına da 2 lira asgari geçim indirimi tatbiki uygun görüldü. An cak, bu indirimler 1963 Ocağından itibaren 3 - 2 - 1 lira; 1965 Ocağın- dan itibaren de 5 - 3 - 2 lira olarak uygulanacaktı. 1963 Ocağında 3 -2 - 1 lik nispetin tatbikine başlandı, Fakat sadece iki ay... Zira 28 Şubat- ta çıkan 202 saydı kanun tekrar 1957'deki nispetlere döndü ve 1963 Oca- ğında tatbikine başlanan 3 - 2 - 1'lik nispetin 1965'ten itibaren,5-3.2' lik nispetin ise 1966'dan itibaren uygulanacağını ilân etti. Böylece, 3 -2 -1'lik nispet iki aylık bir saltanattan sonra tekrar tahtından indirilmiş olmaktadır. Bu değişikliklerin haklı mücib sebepleri varmıdır, yok mu- dur münakaşası ayrı bir konudur Fakat yapılacak değişiklikler hiç olmazsa zamanında ilân edilse da- ha yerinde olmaz mıydı? Zira bugünkü sistem, mükellef üzerinde en azından bıkkınlık uyan- dırmaktadır. Bıkkınlık da, antipatik olmak için birebir gelen şartlar- dan biridir. AKİS/19