duğunu ve tamamen karşısında bu- lunduklarını belirtmektedirler. Dev- letçiliğin devletçilik olduğunu ve "CHP devletçiliği" diye bir yeni teri- min ortaya çıkarılamıyacağını sa- vunmaktadırlar. Kaldı ki cemiyetle- rin gelişiminde şartların değişik ola- bileceğini ve bugün devletin yapmama sı gereken işlerin ileride devlet eliy- le düzenlenmesi gerekeceğini veya bunun tamamen aksinin varit olabi- leceğini söylemektedirler. Bunun yanında Feyzioğlu pro- gramla fazla oynanmaması, detaylar üzerinde değişikliklere gidilmesi, a- ma ana hatların olduğu gibi kalma- sı taraflısı olarak gözükmektedir. Komisyonun en dik üyesi, her za- man olduğu gibi Muummer Aksoy- dur. Siyasal Bilgiler Fakültesi hoca- sı, meseleyi Anayasa yönünden hal- letmek taraftarıdır ve detaylara bu yoldan inilmesini istemektedir. Ana- yasanın çerçevelediği Sosyal Devlet terimi içinde işlere el konulursa CHP programının daha anlayışlı ve daha popüler hale geleceğini ifade etmek- tedir. Bütün bunlar, önümüzdeki hafta içinde çalışmaya başlıyacak CHP Programını Düzenleme Komisyonu- nun sürpriz olmayan eridir. Ko- misyon çalışmaları iran birkaç çekilme, büyük çapta tartışma haber- leri fazla sansasyon yapmıyacak ka- dar beklenen şeylerdir. Sürpriz, Ko- misyonun barış havası içinde netice- ye varması olacaktır. Ama gene de çalışmaların sonu- cunda gerçek fayda elde edilecektir Zira Parti Meclisinin karar verdiği olağanüstü Kurultay münhasıran bu konularla ilgilenecektir. Komisyonun raporu Kurultayda teşkil edilecek bir başka komisyon tarafından incelene- cek ve üzerinde tadilât yapılabilecek- tir. Sonra, nihai kararı Olağanüstü Kurultay verecek ve Genel Kurul pek çok konuda şüphesiz hararetli soh- betlere sahne olacaktır. Politikacılar Mühim mesele! Kayseri ilinin meşhur Cezaevindeki, saat sabaha karşı 4 ü gösteriyor- du. Cezaevinin dikenli tellerle örülü duvarları dibinde nöbet bekleyen er- YURITA OLUP BİTENLER er herşeyden habersiz görevlerinin sona ermesini beklemekteydiler. Bu sı- rada Cezaevi Müdürünün telefonu çal dı. Telefona Başgardiyan cevap ver- di ve Müdürü çağıracağını söyledi. Başgardiyan yaptığı an sonra bir hayli şaşkındı. Müdüre ha- ber verdi. Müdür telefonu eline aldı ve dinledi. Sonra başını iki yana sal- layarak cevap verdi: — Şimdi uyuyor, sabahleyin ha- ber verelim... Karşı taraftaki hanım sesi itiraz etmedi ve kısık sesiyle teşekkür ede- rek telefonu kapadı. Nilüfer Gürsoy Cezaevi Müdürüy- le konuştuktan sonra telefonun so- nucunu bekleyenlere durumu izah et- ü uyuyormuş... Yarın abam sabah e verecekler..' Bekleyenler, hürmetle Bayarın kı- zını selâmladılar ve geldikleri gibi sessiz sedasız ayrıldılar. Bayarın kızının kaldığı otele ya- rım saat kadar evvel manasıyla uyuduğu da söylenemez bir haberleri olduğunu belirtmişlerdi. Huzura kabullerinden sonra Bayarın Uyuyan Prens Bilir misiniz ki C.H.P. şöyle bir canlansa, adam olsa bu memleketin, bu milletin, Hükümetin ve kendi Genel Başkanlarının karşı karşıya bulunduğu güçlük- ler yarı yarıya kaybolur. Zira bugün Hükümet ve C. H.P. nin Genel Başkanı, biraz da C.H.P. nin yarattığı güçlüklerle uğraşmaktadırlar. Bu güçlüklerin basın- da, C.H.P. nin hareketsizliğinin ve uyuşukluğunun do- ğurduğu handikap gelmektedir. Seçtiğimiz yeni hayat şartları içinde C.H.P. nin önümüzdeki her çeşit seçimdeki başarısı veya başarı- sızlığı, Hükümetin başarısının veya başarısızlığının de- recesiyle alakalı olacaktır. Hükümet başarı kazanır- sa, C.H.P. sırtüstü yatıp seçim sırasında armut dev- şirse, Koalisyon ortaklarıyla birlikte oyların aslan pa- yını kendiliğinden alır. Hükümet başarısızlığa ouğrar- sa, C.H.P. ağzıyla kuş tutsa, Koalisyon ortaklarıyla birlikte hezimete uğrar. Daha doğrusu, bir belirli nis- betin hududunu asla, ama asla aşamaz. Ancak, Hükümet bugün başarıyı sağlamak için C.H.P. nin yardımına muhtaçtır. Aslına bakılırsa, Y. T.P. ve C.K.M.P. teşkilâtında akıl olsa onlar da can- larını dişlerine takarlar ve memleketi idare eden kendi koalisyonlarının işini kolaylaştırırlar. Ama onlar, ik- tidarda kendilerinin bulunduğundan bile haberdar gö- rünmemekte ve daha ziyade muhalefet görevi yapmak- tadırlar! C.H.P. iktidarın kendi patentini taşıdığını bil- mektedir de.. Buna rağmen inanılmaz bir uyuşukluk, anlaşılması güç bir karamsarlık, tam bir ümitsizlik C.H.P. nin içinde dalga dalga dolaşmakta ve iyi işleri başkalarına göstermekle vazifeli bu teşekkülün kendi- si iyi işleri görememektedir. Sanki bünyevi bir obed- "O or.. olmuyor.." havası bir sihir gibi ta- lihsiz 'c. H.P. nin yakasına yapışmıştır ve onu bırakma- maktadır. Bu, elbette ki yüksek kademeleri işgal eden zatı şe- riflerin gerçek bir canlılıktan, hayatiyetten, aşk ve imandan mahrum bulunmalarıyla yakından alakalıdır. Bunun yanında, "Parti Menfaati" adı verilen ve aslın- da basit şahıs menfaatinden ibaret bir takım hayalle- rin tahakkuk etmemiş olması da ateşi küllendirmekte- dir. Ama bu teşekkülün gençleri vardır, bu teşekkülün idealistleri vardır, bu teşekkülün imanlı mensupları vardır? Onlar nerededirler? Niçin, karşı tarafın bir suni havayı memlekete aşılamasına göz yumm: uyuşuk ve pısırık diz dövüp durmaktadırlar. Bunları bir elin, memleketin siyaset hayatına yeniden kavuş- turmasına ihtiyaç vardır. CH.P. nin bayrağı açıldığı gün, yürümek istediği- miz yolda mesafe alışımız inanılmaz derecede sürat kazanacaktır. İş, o bayrağı açacak rüzgarı yaratmak- tır. AKİS/13