TİYATRO larındaki halini ayrı ayrı canlandı- ran dört aktörle sahneye çıkaran ve seyircinin Z2ihnini karıştırmadan is” tediği sonuçları elde etmesini bilen bu yaman adam, dram yazarlığının bütün gücünü ortaya koymakta ve çok ilginç bir başarı sağlamaktadır. Hüseyin Mumcunun dekorları için de Şahap Akalının sahneye koyduğu “Foto Finiş” de dört Sam'ı, en gem cinden başlıyarak, yaş sırasıyla Ra” ik Alnıaçık, Semih Sergen, Halük Kurdoğlu ve Yıldırım Önal oynamak- tadırlar. Yeni Max Frisch Büyük Tiyatroda Çekhovun yerini “ alan Max Frisch'i, geçen mevsim pek sönük geçen “Don Juan"ından ta nıyan Ankaralılar, bu yazarın yeni oyununu haklı olarak şüphe ile kar- şıladılar,. Ama “Andorra”yı gördük” ten sonra özlü bir oyun seyrettikle- rine de sevindiler, Şimdi Almanyanın hemen . bütün şehirlerinde oynanmakta olan “Am dorra”, Orta Avrupanın uzun yıllar acısını çektiği, hâlâ da unutamadığı bir toplum psikozuna, ırk ayırımı ve üstün millet iddiası güden sakat bir düşünce sisteminin, bu kafa mikro” bunun medeni geçinen ülkelerdeki inanılmaz yayılışına ışık tutmakta, bu salgına seyirci kalanların hüküm giymemiş soT'umluluklarını sermektedir, Seza Altındağın dekorları içinde Cüneyt Gökçerin sahneye koyduğu “Andorra”nın genç erkek kahrama” nını Kerim Afşar, genç kadın kah” ramanımı da, Kent Oyuncuları toplu” luğundan Devlet Tiyatrosu kadrosu” na geçmiş olan, Çiğdem Selışık oyna» maktadırlar. Böylece Gökçen Hıdırla Çiğdem Selışıkın Devlet Tiyatrosu kadrosu- na girdiklerinş dair mevsim başında verdiğimiz habeTin doğruluğu, fiilen, sabit olmakta, buna inanmamış olan lara da yanıldıklarını göstermekte di ortaya Konu: Londra dolaylarında bir misafirhanede, misa- firhane sahipleri genç bir kaTı - koca ile beş müşterisi ve bir komiser arasında, “kaatil kim?” sorusunu çöz” mek için, ikibuçuk saat süren tehlikeli bir didişme. Ki- şilerden herbirinin, her ân, ölüm tehlikesiyle karşılaşır göründüğü, her birinin kaatil olması ihtimalinin belir- diği ve sonunda, kendisinden en az şüphe edilen birinin, “Scapin'in Dolapları” Modası geçmeyen Moliğre komiserin kaatil olduğu meydana çıkıveren “vakası da yirmidört saat içinde, hep aynı yerde geçen- bir oyun. Yazarın “fare”lerinden çok seyirciyi avlıyan bir “ka” pan”. Oynayanlar: Esin Avcı (Mollie Ralston), Çetin Kö- roğlu (Giles Ralston), Teoman Özer Wren), Beyza Kardam (Mrs, Boyle), (Binbaşı Metcalf), Tolga Tigin (Leslie Casewell), Ga” lip Kardam (Mr, Paravicini), Kartal Tibet (Trotter) (5 erkek, 3 kadın rolü). Beğendiğim: Çetin Köroğlunun “ingiliz” havasını ve” ren, teferruatı ile iyi düşünülmüş, iyi “gerçekleştiril- miş” dekoru içinde, Yılmaz Grudanın canlı, tesirli -oyu- nun 1959'da İstanbulda, Küçük Sahnede, ilk temsilinde- kinden daha başarılı- sahne düzeni, Komiser (Trotter) Tolünde Kartal Tibetin, dinamik -gene İstanbulda, aynı rolde gördüğümüz meslekdaşından başarılı- oyunu. Çe- tin Köroğlunun, Esin Avcının, Tolga Tiginin ve Beyza Kardamın canlandırdıkları inandırıcı tipler. Yılmaz Grudanın -evvelce İstanbulda oynamış olduğu: Bin- başıya şimdi vermeği başardığı daha yumuşak, daha da ifadeli yüz. Beğenemediğim: Londrada on yıldanberi aralıksız oy” nansa da, oyundaki “örümcek ağı”nın seyircimiz için hayli “karanlık” kalan bir “iplik”le “gerilmiş” olması. Cinayete sebep olan, çok eskiye ait, bu bakımdan “ak- siyon dışı” -yani “hikâyede”- kalan olayın “aksiyon içi” olayların hızlı gelişmesinde hafızalarda yer ede- memesi. Kardam çiftinin Meydan Sahnesi kadrosu için” de “ensemble dışı” kalan oyunları, profesyonel eğitim» den yoksun olduğu için yadırganan diksiyonları, hele Galip Kardamın bazı yanlış tonlar... Sonuc: Aym sahnede, evvelce gördüğümtüz her bakım dan daha üstün, daha başarılı “Tuzak'"'tan sonra “Fare Kapanı” ortahalli bir temsilden öteye gidememiğtir. Naciye FEVZİ AKİS/35