"“ Cumhuriyet i rler ki: "Tuzlu suyu en son balık keşfeder". Bir süre var iki Cumhuriyet gazetesinin havasında, renginde bir değişikliğin vukua geldiğini herkes gör- mektedir. Değişiklik, demokratik düzene itimatsızlık- tan başladı. Devrimlerin romantik tarzda tefsiri bunun kapısını açtı. Ama açılan kapıdan başka heves sahip- leri birer ikişer içeri girmeye başladılar. Çarenin ne olduğunun söylenmesine yanaşılmadan platonik şika - yetler yükseltilince, daha pratik zekâlı kimselerin yol göstermeye kalkışmalarında şaşılacak bir taraf (oyok- tur. Siyasi manasıyla "sızma"lar, en kolay, biraz ayda yaşayanlarım ülkesinde başarı kazanır. Bir yolun üze- rine bir kere çıkıldı mı, bir gün bakılır hiç beklenilme- yen bir yere gelinmiş. XX. Asırda kaleler, pek ender muhasara edilerek düşürülmektedir. XX. Asır daha çok içten fetihler devridir ve bunun mütehassısları bizde yok değildir. Bunlar hedef olarak toplumun temel di- reklerini seçmektedirler. Böyle müesseselerin o başında- kiler için basiret, içlerinde köprübaşını kurdurmamak - tır. Köprübaşı bir kere kuruldu mu, istila dalgalarına karşı mukavemet şansı inanılmaz derecede kırılır. AKİS, Cumhuriyet için herkesin gördüğü bu tehlikeye işaret etti. ,Bun u yaparken bir "sataşma" veya "kalem kav- " havasını, yazılarımıza verdiğimizi iddia etmek gm Aksine, bu mecmuada Cumhuriyetten daima saygılı ve dost tarzda bahsedilmiştir. Kaldı ki belki bütünn Türkiyede kendisine, AKİS e sataşıldığı kadar sataşılan bir başka gazete veya dergi yoktur. Buna mukabil AKİS in her hangi bir gazete veya del- giyle "kalem kavgası"na giriştiği, bir kimseye (cevap yetiştirmeye çalıştığı, . polemik yaptığı ne görülmüş- de işitilmiştir. AKİS söylemek istediğini söyler, projektörünü göstermek istediği noktaya çevirir. O ka- dar. AKİS in Cumhuriyetteki değişme üzerine eğilmiş olmasının sebebi, bu gazeteyi toplumun temel direkle- rinden biri olarak görmesidir. Bu değişmeye dikkati çeken ilk AKİS de olsa, bunun farkına varanların, bu- nu hissedenlerin AKİS ten ibaret bulunmadığını bizzat Cumhuriyetciler her halde biliyorlardır. Cumhuriyette köprübaşının kurulmuş olduğunu hissetmemenin imka- nı yoktur. Cumhuriyet sütunlarının sakat fikirlere, za- rarlı telkinlere sahne yapılabildiği açıktır. Bunun delil- lerini göstermek zor değildir. çıkaranlar eye mı bilinmez ama -bazen, yoruz" derler - Bizim Radyo- nun sevgilisi bazı yazarların yazılarını Cumhuriyet okuyucuları görmektedirler. İlhan Selçuk ve Melih Cev- , kendilerine saygıyla tav- e yer tatar. 26 Eylül 1962 tarihli gazetede Selçukun "Ak- lımızı başımıza" diye bir yazısı çıktı. Okunmaya layık 24 Eylülde aynı zatın "Paspas Olacaklar" yazısı çıktı. 21 Eylülde gene aynı imzayla "Söyleşi" yazısı çıktı. 19 Eylülde "Nizam bu" yazısı çıktı. 14 Eylülde "Nere deyiz» yazısı vardır. 7 Eylülde "Yabancı Sermaye tür- küsü" çıktı. 2 Kasımda "Olayların bağlandığı nokta" çıktı. 20 Ekim günü Melih Cevdet Anday "Komünistliğe n Dramı gelince.. Şunu artık kesin olarak bilmeli ki komünist diye Komünist Partisi üyesine denir. Bugün Türkiyede Komünist Partisi yoktur" diye yazdı ve Türk İşçisinin, faşizmi protesto etmesi için teşvik ettikleri Türk işçisi- nin komünizmi de protesto etme kararım lüzumsuz, boş, gülünç bir hareket olarak gösterdi. Aynı Andayın 13 Ekimde yayınlanan "Beş parti - Tek parti" yazısı ise her kızıl propagandacının ağzının sularını akıtacak mükemmelliktedir. Bunlardır ki Cumhuriyetin değişti- ğini, çok değiştiğini haykırmaktadır ve bunlardan do- layıdır ki toplumun basın sahasındaki bu temel direğine sızmalara karşı bolşeviklerle de, bolşeviklikle de, mem- lekete zararlı faaliyetlerle de zerrece alakası bulunma- yan Cumhuriyetin idarecilerini uyarmak, Cumhuriyeti sevenler, Cumhuriyete inananlar, Ke eşi öne- mini ve rolünü takdir edenler için ödev olmakta ugünkü Cumhuriyet eski Cumhuriyet olmaktan süratle uzaklaşmaktadır. Cumhuriyete hiç bir um- huriyet okuyucusu niçin şu partiyi methediyorsun da ötekini methetmiyorsun, neden şu meselede böyle vazi- yet aldında şöyle almadın, niçin şu yazarın bunu Sa- vunuyor da öteki bunu savunuyor diye okızmamıştır, ona sevgisini kaybetmemiştir. Bunlar, itibarlı ve say- gıdeğer Cumhuriyeti itibarlı ve saygıdeğer Cumhuriyet haline getiren kıymetli hususiyetlerdir. Ama kuzey ik- liminin rüzgârları bu gazetede akis buldu mu, tipik bir propagandanın temalarına bu gazetenin sütunları gaf- let veya delaletten açıldı mı, sızma oralara kadar uzan- dı mı ve "parti çizgisi içindeki doktrinerler" orada at oynattılar mı yılların. Cumhuriyetine gerçekten yazık olar. Zira bir gün gelir, Cumhuriyet bütün tesirini kay- betmiş hale gelir ve bugün ondan bedbaht maksatları için faydalananlar onu bir posa gibi fırlatıp atıverirler. Cumhuriyet böyle bir akibete layık değildir. Nadir Nadi bu haftanın ortasında ne güzel yazdı: Komünist, sızmak istediği yere göğsünde "Komünis- tim" yaftasını taşıyarak girmez ve Türkiyede bir Ko- münist Partisi serbestçe kurulsa gerçek komü- nistler bunun dışında kalmayı tercih ederler... Banan içindir ki, özellikle bizim gibi az gelişmiş memleketler- de, komünistler oraya buraya sızarak gizli çalışmayı ülkülerine ve çıkarlarına daha uygun bulurlar.. Bu satırlar bundan bir kaç hafta önce AKİS'te çı- kan "En sol, solun düşmanıdır" yazısındaki satırların, bu fikirler o yazıdaki fikirlerin tıpatıp eşidir. Demek ki aradaki, bir görüş ayrılığı değildir. . Cumhuriyet, teşhisini kâğıt üzerinde mükemmelen yaptığı hastalığa yakalanmış doktora benziyor. AKİS buna işaret etmiş- tir. Bunu, doktorun kendisinden başka herkes görmek- tedir. Cevat Fehmi Başkut "Cumhuriyet ailesinin, ilk çktığı günden itibaren AKİS e biraz haşarı bir küçük kardeş diye bakmaya alışmış olduğu"nu sevgisini belli eden bir tatlı eda içinde belirtiyor. His karşılıklıdır. Bütan AKİS ailesi, Cumhuriyeti bir büyük kardeş sa- ar. Ama Cumhuriyetin, Orwell'in meşhur "1984" ünde bahsettiği Büyük Birader haline gelmesine gönlümüz razı olmuyor ve olmayacaktır.. Bu bir kusur mudur? AKİS/11