—at r İyi bir ev sahibesi veya ev sahibi olmak, misafir Aağırlamasını bi.mek mevzuunda insan, daha çocukluğun- da “evcilik” oynürken eğilim görme- ar. Ama misafırlik hakkında öğretnenler lliraf eünex lâzımar K, pek azdır. Miısatır. olmasını b.lmek, aranan, sevilen, istenilen bir. misafir Oimak ivi bir ev sahibesi olmak kadar nidünüandir ve bunun da birçok kaidele- dın dünyanın dört bir yüksek sosyetelerde, en gözde misafir olarak bulunmaya alışmıştır. Onu Fransada Windsor Düşesi ile kadeh tokuştururken ve Romada birden bire terkederek kaçan meşhur soprano La Callas'ı teselli ederken gö- renler hic şaşmamışlardır. Elsa Max- well beynelmilel 'bir misafirdir. Ken- dı ıfcıdesine göre, “genç yaştan itiba- aranan bir misaflr"dır Halbuki I—.lsa Ntaxwell vaktiyle gene kendı ıfa- ve güzel konuşurdu. Ama bunlara ta- bit, doğuştan sahip olmamış, zamanla öÖğrenmişti. Kanaatine göre iyi bir mi- safir olmak, hiçc de güç bir şey değildi. Herkes bunu öğrenebilir'di. Hem bu, aslında, pek küçümsenecek bir şey değikli. İyi bir misafir — olmasını bilen kadın, öÖmrünün büyük b'r kısmını iyi geciren kadın demekti. E- &er bir kadın, misafirlik ettiği yerde sıkılgan. mahcup. silik kalıyorsa, canı sıkılıyorsa muhakkak ki, bizzat ken- d'si can sıkmaktadır ve b lden kurtulmak için bir şeyler sarttır. Konuşmak ve dinlemek yi bir misafir olmak en mü- him şey iyi konuşmasını bilmektir. Bunun için zengin bir “sohbet mevzuu stoku”na ihtiyac vardır. Güzel ko- nuşmak için evvelâ yeni bir şeyler öğ- renmek merakına sahip olmak lâzım- dır. Yeni fikirler, yeni hâdiseler ve dünyada oluv bitenlerle ilgilenen kim- seler kolayca alâka rekebilirler. Oku- mak, dinlemek. öğrenmek cok zaman kâfi gelmiyebilir. Çünkü bâzı kimse- ler öğrendikleri şeyler Üzerinde dil- şilnmesini bilmezler. Yeni şeyleri ta- kip etmek, bunların Üzerinde düşün- mek ve bövlece bunlara sahsi bir gö- rüş. bir orijinalite iHlâve etmek lâzım- dır. Eskimis esprileri anlatarak, baş- kasının söylediklerini u ha yapması mem!eketınde cıkan son k vnanan son Diyeslerden. fllmlerden hic olmazsa haberdar nl- malı., hic olmazsa bunların tenkidleri- ni okumalıdır. Bir kadın, mektepte edindiği k'âsik hbilg'vi de zaman za- man, hatırlıyacak şekilde gözden ge- AKİS, 8 EYLÜL 1959 l ü)ük şehirlerimizde kadınların, gun daha fazla sayıda ka- d.m.l.nırım bir geçim vasıtası hali- ne getirm:eleri, tunuşu meslen e- dünueleri, acı da vViNa, bDir Muşane- dedir. Bu, cemiyet için ıstırap veri- ci, fert olarak haysiyet kırıcı halın sebeplerini aramak, duüşünen her Büş için bir. vazitedir. Memleketimizde “biyük” deni- lebilecek şehirler İstanbul, Ankara, İzmir ve Adanadan ibarettir. Bun- lardan üçü -İstanbul, İzmir, Adana- ticaret ve iş şehridir. Bunların nü- fusla 1 milyonu geçmekte veya yaklaşmaktadır. Bu şehirde yuyşa- yanlar ise, az kazanan ve çok ku- zanan olmak üzere, bâriz bir şekil- de ikiye ayrılmışlardır. Ankar bu lüç şehirden farklı olarak orta hallle.'iİn, kazantı ölçülü olanların şehridir. Orta hallilerin sayıca Üüs- tınlüğ.ı zengin ve fukir tabakayı İlçülü para, insanları ölçülü hdır. Her sahada tezatlar, yarış hzı!tnd edir. ve Adananın âdeta zenginleri, umuvaet “yerli'dir. Bu şe- hirdeki hayatlarını çalı'şmakla ka- zanan fakir tabaka da büylik ekse- riyeti lln Yeya erll"dır Fakat İstanbul- da ge ge'ek emek sahiple- dinin cnğ'u başka şehir ve kasaba- lardan gelen vahancıluard r. Bu şekirlerdeki kadınların du- rumu, erkeklere nazaran fazla hu- sirnİyet arzetimez. Kadın ya evdeir, ya da geliri kilçük olan işlerde İş- çi olarak — çalışır. Nisbet edilirse, raca Üstün olanlar ve bir de bunun eksi... çirmelidir. Bir kadın her gün gazete o- kumalı, politikadan, muhtelif faali- yetlerden, sanat hareketlerinden ha- berdar olmalıdır. Bunlar hakkında daima konuşmak şart değiklir ve in- san bazan fazla konusmakla da cok şey kaybedebilir. Ama konuşulan!arı akıllıca takip edebilmek icin dahi ol- sa, insan, dünyasında olup bitenler- den ha.berdar olmak zorundadır. ncak. konuşmak denilen şeyin de bâ.zı kaidelere tâbi olduğu asla unutulmamalıdır. Misafirliklerde ko- nuşmalar kısa ve tatlı olmalıdır. Bil- gililik taslamak, uzun uzun konuş- mnk bir konferans salonuna yakışa- . Ama, toplantılara asla g'tmez. Aıle toplantılarında konuşmasını bil- kadar mühim olan bir şey de, karşısındakine konuşma fırsatını ver- Ekmek ve Ahlâk Fatma ÖZCAN Bizde kadının zenginliği fakımıgı GoxrTuumit uvxiüya KoCcumı- Na Veya ala reisine Duğlturr. beple kolay ve çok l—aııuıunlnrla, Zor ve az kazananların tezüatlı şe- D.iNuv seta.et ve ihtişamı yanyuna görmek çok tablidir. Kolay kazanan erkek, kazancı- nı Iıol.u lıar( ama yolundadır. Mas- rafların n büyük bir. kısmı kumar ve kadına ayrılmıştır. Evlerinin Hasşüdi SR NS yoklüur. Fukat ih- mrali vard r. İhmal edilen kadın, u- niumiyetle kendini oyalanıak ikter. Bu ovalama, çok defa kocadan aynı şekilde öç almaya kadar varabilir. Düzenini kuramarnış bir cemiyette, kad n. lâyık olduğuna İnandığı hak- lara sahip olmayı beceremezne, da- » cecraşık yollardan gidip, kı- rılan bir şeyi tumir ettiğini sana- elbelte cemiyetten ve erkekten son- ra yelir. Faklr halk, inanç ve ahlâkt de- gerini daha çabuk ve daha kolay kaybeder. Hayat zorluğu, kadın-er- kek bağını kolay kopar hale Reti- rir. İnsanın yaşamak İçin önce, nef— Sİni düşünmesi olağandır. Cahll d diğimiz ve hakikaten hiçbir oğl- tini görmemis bu halk tabakasında parasızlık arttıkca ahlâk ditşmek- te kadın, kadınlI ğınıhn istifüude e- dilir hale gelmekt Zaafa düişen zengin ve fakir rasında, görgü ve zelı—nekıerhle bocalayan orta halli kadın vardır. Ankara, orfu halli kadınların ra- hatlıkla yaşadığı medeni bir şehir- dir. Diğer üç büyük sşehir İse. ikti- sadi buhran devam ettiği müddetçe, iyi bir eğitimden de mahrum İnsan- lar İcin. sosval nizamın aksaklığını bâriz bir sekilde aksettiren tezat- lar sehri olarak kalmakta devam e- decektir. mektir. Bir kadın için en mühim şey nerede konuşacağını ve nerede cağını kestirebilmekten ibarettir. Kıı— dınların okumaları. çok şey bilmeleri, onları ancak bilgileriyle övünmemek şartıyla alâka çekici yapabilir. Bir e“lence partisinde, üniversitedeki dersleri hatırlatacak - şekilde ko- nuşan ın, elbette ki, sık sık dansa kaldırılmaz. Bâzı güzel hi- kâyeler, espriler vardır ki, bunları kılda tutmak ve zamanı gelince anlat- mak gayet iyi netice verir. Böylece birden çöken sessizlikleri, can sıkın- tısını gidermek mümkü dür. Muhayrvile ve şahsiye ir hkâve güzel olabillr, ama her- kestn hikâyeyi kendine göre bir anlatış sekli olmalıdır. Hikâve anlatı- lırken biraz süslenebilir. Muhayyile iş-