Te — ., İ dar iyi ve uygun bir rejim takip ede- miyorlarsa, gıdalarında yağlı madde- ler fazla bulunuyorsa, bu ihtilâtlar daha da çok olur. Yağlar ve hpold- ler ve bunların hir şekli olan koleste- tin, danıar duvarlarına çöker ve ar- teryoakleroz yapar, kabacası damar- lav sertleşir. Bâzan da arterit de- nilen damar iltihapları n:eydana çı- kar Bu hal daha çok bacaklarda ve ayaklarda olur. Tıkanalı damarlar ayakları besliyemez. Kargrenler or- taya çıkar ve kangrene uğramış kı- sımdan ayağı veya bacağı kesmek &erekir. Kalbin damarlarında da tı- kanmalar, daralmalar ve iltihaplar olur. Bu zaman da 8 anjini veya miyokard enfaktüsü orıaya çıkar. Gene damarlardaki bozukluklardan ötürü böbrek iltihabı -nefrit-, tansi- yon yükselmesi, katarakt ve retinit meydana gelebilir. Hattâ beyin da- marları da daralıp tiıkanabilir. Bulun- Te göre bu ihtilâtlar da muh- telif Daraliııler ve dimağ belirtileri gösteri Rejim ve tedavi l) iyabet rejiminin ana prensipi şe- Kkerli maddelerin kısılmasıdır. Yağ- lar ve albüminli maddeler de azaltı- lacaktır. Retim düzenli olacaktır. Ya- ni her Üç maddeden de yeteri kadar ihtiva edecek, fakat hastanın kilo al- masına, yağlanmasına ve şişmanla- masına engel olacaktır. Hastanın yaşı- na ve işine göre kilo haşına 20-35 ka- sağlaması kâfidir. Karbonhidrat- lardan 175 gram, protid olarak 250 gram, yağlardan da 125 gram ihtiva edecektir. Az miktarda kahve ve ça- ya müsaade edilir. Tatlı içkiler mese- 1â şarap, bira verilmemelidir. Bu rejim Je işi idare etmek mümkün olmadığı zaman ilâç tedavisine baş vurmaktan başka çare yoktur. Hem iyi çalışma- van pankreas bezesini uyandıracak ve bolca ensüllin salmasını temin ede- cek bir İlâç mevcut değ ldir. Yalnız ensülin bu noksanlığı gidermektedir. Bir ümit q imdi diyabet tedavisinde yeni bir * takım sülfamid maddeleri kulla- nılmaktadır. Şeker dilşürücü sülfa- midler denilen bu yeni ilâçlardan Üüçü -BZ 55, D 860 ve 2254 RP- hâlen kliniklerde bolca kullanılmaktadır. Bu , ilâçların piyasaya ağızdan alınan komprimeler şeklinde Ssunulmuş bu- lunması, ensüline olan üstünlüklerini teşkil etmektedir. Her glin birçok iğ- ne yapılmaması hastalar için ehem- miyetli bir şeydir. Antidiyabetik sül- famidlerin tesir mekanizması henüz pek belli değilse de pankreasın içinde bulunan ve ensülin ifraz eden beta hücrelerini kamçıladığı veya alfa hüc- relerini tahrip ettiği düşünülmektedir. Bu ilâçlar ehemmiyetli kan, böbrek, karaciğer-hastalığı bulunanlarda ve- ya allerjisi, deri hastalığı olanlarda kullanılmaz. Günde 5-6 komprime ile tedaviye başlanmaktâ ve tedricen a- zaltılarak günde bir komprime ile uzun bir zaman devam edilmektedir. İlâç bazan da ensülinle beraber kullanılmaktadır. FPakat her halükârda, beslenme işinde ciddi bir rejim tatbiki zaruridir. 4KİS, & EYLÜL 19659 (A 3 1 5 - - AY * N İ ( "'Clı]x Örnek olmak S ilenin en büyük vazıfesi, hiç şüp- 4 he yok Kİ, çocuk — yetliştirmi:cklir. Çocuk sahibi oluimyan çiltlerir. ha- yatta ne kadar acı çekliği düşünülür- se, çocuk sahıbi olanların bu yüzden saadet duymaları gerekir. Çocuğun dünyaya gelişi şatafatlı bir ıştir. Anne dokuz ay müddetle çocuğa ve kendine giyim hazırlığı yapar. Güzel bir loğusa yatağı hazır- lamak için günlerce çarşı pazar do- laşılır. Hele ilk çocuksa heves daha da büyük olur. Doğum günü gegirce. bütün aile büyük bir heyecanlâ dal- galanır ve nihayet bir bebek dünya- ya kavusur. Eğer çocuk erkekse, sıy- rılamadığımız eski bir gelenek yüzün- den ailenin sevinci iki misli büyür, sağda solda iftiharla bir “oğlan” doğ- duğu söylenir. İşte her evde çocuk böyle bir hava içinde dünyaya gelir. Gene birçok evlerde çocuğun gıdası- nı temin etmek, sağlığını korumakla birçok meselelerin halledildiğine ina- nılir ve ana abanın — vazifelerinin bunlardan ibaret olduğu fikri benim- senir. Halbuki, çocuk doğduğu an- dan yetişkin çağa kadar ana ve baba için Üzerinde uzun uzun kafa yoru- lacak bir broblem olmalıdır. Her an düsünmek, her halin Üzerinde dur- mak, her müskülü çözmek icap eder. Çocuktaki terbiyesizliğin, anlayış- sızlığın, hırçınlığın ve saygısızlığın müsebbibi etrafındakiler ve bilhassa ana ile babadır. Anlayışı iyi ve kö- Oyun çağında çocuk İnsan 7 Sinde neyse... CA İN a a d tüYÜ avırma kahiliyeti henüz teşek- — kül etmemis olan çocuklarda etrafın- dakilerin hareket tarzı çok m dir, Çünkü çocuğun elinden, gördü- ğünü olduğu gibi kapmaktan buşka bir yey gelmez İşten şikâyet eden, yorgunluk bahanesiyle, kolu kırılan koltuğu tamir etmekten kacınan bha- ba, derslerine çalışmıyan yahut ufak tefek işlere yardım etmiyen, meselâ tavuklara yem vermek — istemiyen, satıcıya kadar gidip gazete almıyan çocuğuna karşı haklı olabilir mi? Ço- cuk terhiyesinde örneğin ehemmiyeti bilyüktür. Her gördüğünü taklit eden cocuk önce en vakın cevresini, bil- hassa anne ve habasının davranışla- rını takirf eder. Onun için çocuklu evi lerde cocuklnnn yanında her hare- ket sözde âzami dikkati göster- mek sarttır_ Anlayışlı olmak, kızma- dan önce düsünmek, cocuğu tetkik e- dilmiş doğru fikirlerle itaat altına almak lâzımdır. a Bir çok ana ve babalar çocukları nın mesuliyetsiz ve beceriksi larından şikâyetcidirler. hissi itimatla aşılanabilir. Çocuğa iti- mat duyulup, bu itimat belli edılnıezî se, mesuliyet duygusunun uyanmı ması da tabit karşılanmalıdır. v tarayıp ören anne, çok mühim bir ' olduğu gun bu işi çocuğa bırakırıı;, Çocuk heykeltraşın elindeki ça dan başka bir şey değildir. Şekli rTecek olan terbiye edendir. Çoc aksi hareket etmeye zorlayan, ya muameledir. Küçük vaşlarda edinilen mes yetsizlik ve becenksızlık ileri