24 Ocak 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

24 Ocak 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KADIN İstanbul Basının harika çocuğu ç kız, bir an mütereddit dinle- G yıcılerıne baktı: Renki soluk, bo- ğazı bir eşarpla sarılı idi. Kendını hasta hissediyordu, belki de sesi çık- mıyacaktı ama, gene de onların 1s- rarlarına dayanamadı Eline küçük Bir kitap aldı ve okumaya başladı Okudukça 1y11eş1y0rdu Ses ufak bir pürüz kalmadı, hastalıgım unuttu. Neşe ve ümit ıçınde "Renk- li Ülkeler"e, hayatını dolduran hayal âlemine daldı Genç kızın ismi Neşe Onuraldı. Basının harika çocugu Ne- şe. Yedi yaşında ilk piyesini ve se- kiz yaşında ilk şiirini yazmıştı. On yaşından beri muhtelif mecmua ve gazetelerde yazıları yayınlanmakta idi ve bugün, on beş yaşında bir şiir ve bir de çocuk piyesi olmak üzere iki basılmış eser sahibi idi. Basın hayatında elli neyi doldur- muş olan ediplerin Jubılesıne Türki- yenin en küçük yazarı olarak katıl- mıştı. "Renkli Ülkeler" onun "İki Si- hirli Kelime" isimli,ilk şiir kitabını süsleyen en güzel şiirlerinden biri idi ve Neşenin şiirlerini — dinlemek üzere toplanan gençler bunu muhak- kak yazarın okumasını istiyorlardı. O bütün gençleri, kendi sihirli renk- lı ülkelerine sürükleyebilecek çeki- İ; 1ç11 bir üslüba sahipti. Hangi genç h yal etmez, hangi gencin ulaşmak 1sted1gı gayesı ümitleri yoktur? Fa- at genç şairin hususiyetini yapan şey pembe hayalleri hakikatin sert erişilemiyeceğini bir büyükten — çok daha iyi hissederek, şiirlerinde hat- Neşe Onural Renkli hayaller çabuk solar hai ha e Y eni yıla girdikten sonra, doğ- zetelerin bize iç açıcı haberler verdıklerını söyliyeme- yiz. Sıyası gerginliğe, iktisadi sı- kıtılâra birbirini takip eden ka- zalar, felaketler eldendi. Öyle ki âdeta sabahleyin uyanmaya kor- kuyoruz. Bir devir hatırlıyorum, bir elime kahvemi bir elime de gazetemi alınca dinlenir, neşele- nir etrafa anlatacak, binbir güzel şey bulurdum. Bugün artık gaze- telerle iy| havadislerle, rastlamak pek mümkün değil. İşte bunun i- çin de iyi haberleri kaçırmıyorum, rastladıkça kesin saklıyorum ve eşe dosta bel bol okuyorum. Bazan hakikaten mucize kabi- linden, inanılmayacak iyi şeyler olmuyor da değil: Bir altın saat için bir insan bir insanı, hem de kendisine ikramda bulundugu bir anda, balta ile kesip doğrarken, bir başka insan, hem de çok dar gelirli bir kimse sokakta bulduğu binlerle lirayı sahıbııve iade edip bir simitle — mükâfatlandırılıyor, üstelik te teşekkur edip simidi a- ZÜ ünde zıfe başında bir otobüs şoförünün, bir makinistin kendisini tehlikeye koyarak, yolcuların hayatını kur- tardığı oluyor. Bazan, siyasi taz- yik son haddini bulmuşken, eli ko- la bağlı bir gazeteci ceza evinin parmaklıkları arasından istikbale Ümitle bakıyor, bedbinliğe kapıl- dığımız anda medeni cesaretinden başka bir şeyi olmıyan bir atlara ortaya çıkıp sizi peşinden sürük- lüyor. Hayır cemiyetleri, baş vur- dukları bi çok zengin kapılardan elleri bos dönerken, bakıyorsunuz bir adam dişinden tırnağından ar- tırmış, kitapsız kalan gencin, ilâç- sız kalan hastanın yardımına ko- şuyor. Ama iyi havadisler bir yığın tâ o küçük piyesinde, bazan ümit- sızlıge kapılmış, bazah isyan etmiş- ti ama, sıkıntının felsefesini yapa- rak daima ondan kurtulmanın yo- lunu da bulmuştu. Şıırını okurken, bunun için aman sevinç ve ümit içinde kendınden geçıyor Za- man zaman arzularının çokluğu onu şaşırtıyor, zaman zaman engellerle karşılaşıp cesaretim kaybediyor, fa- kat daima seçtiği yola ulaşmak ar- ZusUu, bu uğurda her güçlüğü yen- mek a: yardımınâ koşuyor, onu feraha ulaştırıyord Bir annenin keşfi at Neşe Onural bir şair olmak Fniyetinde değildir. O yazı haya- Haberler Jale CANDAN sıkıntının içinde kaybolup — gidi- yor. Halbuki iyilik te tıpkı fena- lık gibi sâridir. Bir cemiyet iyi- lik yarışına da kötülük yarışma da çıkabilir. Mesele iyilik moda- sını yaratmaktadır. Bunun için i- yi havadisler üzerinde biraz daha fazla durmak lâzımdır: Bir "Ha- rem", cinayeti failini ismi ile cis- mi ıle gelmişi geçmışı İle. tanıyo- ruz da varım yoğunu — cemiyete bağışlıyan bir hayır severden ta- mamile habersizle ence 1959 yılının en güzel ilk havadisi — "Eskişehir" den ge- len bir havadistir: 1958 yılını hudutları içinde — hiçbir cinayet nı evde yaşıyan ve birbirleriyle en ufak münakaşa yapmıyan bir gelin - kaynananın gümüş yıldö- nümünü kutlamış. Bu vesile ile gelin - kaynanalar toplanmışlar sazlı, sözlü, nohut kahveli bir eğ- lence tertip etmişler ve geçimli gelin - kaynanaya çiçekler, hedi- yeler vermişler. Gelin kaynana dâvası asırların halledemediği bir dâvadır. Ruhiyatçılara sorarsanız, sebep psikolojiktir. Sosyologlar kabahati daha ziyade ailenin ku- ruluş sisteminde ararlar. Terbiye- ciler için terbiye meselenin esası- nı teşkil eder.- Bence en doğrusu Eskişehirli gelin - kaynanaya fi- kir danışmaktır. Onların bu başa- lendirmiş ve bize kadar — duyur- muş olmalarıdır. İyi haberleri du- urmak ve yaymak, böyle bir de- virde sevapların en büyüğüdür. tına bir piyesle başlamıştır ve bu- gün onun renkli ülkesini dolduran hayal piyes yazarı- olmaktır. İşte Neşe Onuralın şiirlerinden de daha tatlı bir sesle anlattığı hikâye, "Mü- kâfat" adlı ilk piyesinin hikâyesidir. O bütün — çocuklar gibi bebeklerini konuşturarak, onlara hayali — hayat sahneleri yaşatarak oynamaya baş- lamıştır. Fakat çok küçük yastan be- ri tesiri altında kaldığı bazı hâdiseler onu düşündürmüş ve — oyunlarında sık sık bunları tekrar etmeğe baş- lamıştır. Meselâ o ilk okula başla- dığı sene, apartımanlarının alt ka- tında oturan bir yaramaz — çocuk vardır. Bu çocuk ailesi de dahil ol- AKİS, 24 OCAK 1959

Bu sayıdan diğer sayfalar: