İSTİBDATTAN DEMOKRASİYE ÇOCUKLUK YILLARIM amla Metin bir hususta bırbırlerıne çok benzerler. Yazı yazma kabılıyetlerı uze— ne 'en B rınde karşilıklı şakalaşmak zor meslek seninki, her h gunde nasıl yetışlırıyorsun ise tam aksi fikirdedir. "Ben I pek hoşlanırlar Baba afta yazacak yeni bir şey nasıl buluyorsun Mmu y Ben senin kadar çabuk yazamam”" diye takılır. m her za Metin 6 senedir yazı hayatındayım, sizin kadar kolay yazan muharrire hiç rastlamadnn”" der. Babam çok zaman gözünde büyüttüğü mese/eleri, işe koyuldu liyle ortaya koyar. Bu hatırat ışı de öyle beri bizim evde kalıyor. "Nasıl Mu, hazırlıksız dahi olsa, çabucak derleyip toplar, en mükemmel t oldu. Babam, Metin hapise gırdıgınden cagım " diye, birkaç gün kendisini üzdükt ten son- -Metinin masası-, başına Çalışma tarzına en çok şaşan bizim küçük Gülsün oldu. O babasından, "taktak" dediği yazı makinesine alışıktır. yazması pek garibine gitti. Babam başlamadan evvel, hatıralarının hususiyetini daha şu nokîanın üzerinde dur. u; düş nada halıraî degıldır Yaşadığ mış değilim. Vasıtam, vaknm yokîur mışıma'ır Anlatacaktarımın hatırladıgım Geçmiş günleri, bugün 884 de İzmirde doğmuşum. Bir Adliye me- <<—ımuru olan babam Sivasa Sorgu hâkimi ola- rak tâyin olunmuş. Ben, hesapça Sivasa gitti- ğim zaman 7 yaşında olacağım. Çocukluk dev- ri olarak Sıvası hatırlarım. Oturduğumuz ev geniş sofaları ve alaturka sedirleriyle bir mey- danı andırırdı. Yakında evimizi Sıvasta gördü- ğüm zaman, yeni usulde tertıplerle alışmadığım bir lüks kıyafette gözüme çarp "Babam Hacı Reşit bey ahlak telâkkilerin- de her müânası ile titiz, samimi bir müslüman- dı. Terbiyesi sertti. Ben Kolordu Kumandanı iken bile babamla azçok resmi idim. Kendi ço- cuklarımı arkadaş gibi muamele ederek yetiş- tirmeğe çalıştım. Her iki terbiye usulü de aile- mizde müspet netice vermiştir. Babam iyi sat- ranç oynardı. Ben belki 10 yaşından beri sat- ranç taşlarını tanırım. Babam sorgu hâkimi olarak vakitli vakitsiz tahkikata gittiği için ev- de at beslerdi. Pek küçük yaştan beri atla tanı- şıklığım ve alışkanlığım vardır. Spor olarak at- tan başka, genç tahsil zamanımızda bugünkü oyunları bilmiyoruz. Ben futbolu binbaşı olarak oynadım "Sivasta 6 ay kadar mahkeme çarşısında bir ilkokula gittim, sonra Askeri Rüştiyeye gir- dim. Bu Rüştiye 4 seneydi Ben bir sene sınıfta kalarak 5 sene okudum. Bu tahsil zamanım par- lak değildir. Sınıfta kalmak gibi bir halden pek müteessir olmuştum. Bu hayatımın ilk muvaf- fakıyetsızlıgıdır Beşinci sene oldukça göze çar- par bir öğrenci haline geldim. Beni bir sene sı- "Dedepaşa"sının -tabir Gülsünündür- sessiz, kalemle belirtmek için, bir kerre ünceleri sayg ıyla bildirmek isterim. Bu yazılarım klâsik mâ- m hâdiseleri vesıkalarıyla tespit etmek için Hazırlan- Esef edi hi kayeler abu İM. üzerimdeki tesırlerını nasıl hissediyorsam öyle söyliyeceğim. Bu yazı teşebbüsüm şimdilik bir denemedir.' m ki, serbest bir hale henüz gelme- olarak kabul edilmesini dileriü Özden TOKER nıfta bırakan hesap öğretmeni yüzbaşı Ömer efendiyi rahmet ve minnetle anarım. Bundan sonra Sivas İdadisine devam ettim. Beni beşin- ci sınıfına aldılar. Bir sene kadar okudum, ol- dukça iyi bir talebe olarak tanındım. Bu sınıf- lar benim yaşımın üstündeydi. Yaşla mütenasip olmayan sınıfta bulunmanın yorgunluğundan "çocuklarımı korumağa çalıştım. Rüştüye ve Idadiye hayatından iyi hocalar hatırlarım. As- keri Rüştiyede hesap hocamıza, Mülkiye İdadi- sinde riyaziye ve edebiyat hocalarına ilk geliş- melerimi borçluyum. Mülkiye İdadileri, için bir iki şey söyliyeceğim. Bunlar 7 senelik olarak açılmışlardı. Hesapça 1897 seneleri, sınıflar 10- ilâ 15 kişi. Hocaların çoğu devlet memurlarm- dan devşirme. Talebe çokluk itibariyle yaşlıca Hocalarla talebe arasında adeta karşılıklı say- gı hissederdim. Bu talebeden devlet hizmetinde devam edenler büyük mevkilere ehliyetle çık- mışlardır. Programca bu günkü liseler tabu da- da ileridirler. "Sivasta bulunduğumuz zamanın kıymetli bir hatırası dedemle tanışmamdır. Uzun boylu, zayıf bünyeli, abanı sarıklı dedem Abdül Flettah efendi insan güzeliydi. Malatyadan Sivasa geldi, görüştük. Sonra, biz Malatyaya gittik, sünnet düğünümüzü yaptılar. Malatyayı bu ilk görü- şümde günlerce geniş kayısı bahçelerinde ko- şup eğlendik. Dedem 1854 Rus harbinde bulun- muş, bize muharebe hikâyeleri söylerdi, Aile- miz içinde, doktorluk hariç, askeri mesleğe gi- ren ben varım. Bedeni 1854, babam 1877 harp» AKİS, 24 OCAK 1959