nın aldığı cevap su idi: emen itiraz edin"! rultayda AKIS in "ayakla ça- tâbirine, "Ben afamla da İ cevap veren Genel ile çalışmâ"sı işte böyle idi. Ayakla çalışması da, öyle zannedildiği gıbı pek muthış bir şey değildi y Do kuzlar butun bunları düşüne- rek, Genel Sekreterin İdari İşler Yardımcılığını Kemal Satırın üzerine almasını istediler. Toplantıda mese- leyı Ferıt Melen - ortaya attı ve mu- © "Hiç bekle- bakıyordu "Affedersınız ben biraz sonra Straz— edece im. Geldikte e z" dedi ve kalktı herkesin elini sıktı , gitti. Böylece yardımcılar arasında va- zife taksımı ve muhasip üÜye seçimi gelecek toplantıya kaldı. Bu mesele- nin ve daha sonra çıkacak bütün me- selelerın İslahatçıların görüşüne gö- re halledılecegını kestirmek için kâ- hin olmağa lüzum yoktur. Gülek de neticede, ya ka lkı gitmeği göze alacak, -böyle bır ıhtımal elbette çok zayıftır— a da ini umumi gidi- şe, hem kafaları la hem ayaklarıy- la çalışmağa kararlı olanlara uydu- racaktır. Bun üçüncü bir şıkkı * yoktur. Çunku geçen haftaki Kurul- tay maceraları, kader birliği yapan- ların zaferi ile, tereddüde meydan bırakmıyacak "kadar kesin zaferi ile neticelenmiştir. Kıymetli zevat en bunların hiçbirini tanımı- <<B yorum ki beyefendi. Tanımadı- ğim adama nasıl rey Ve eyim ?" Bu itirazı, haftan ortasında perşembe inü, Yenı Mahalledeki Alemdar Sinemasının üst kat salo- nunda yaşlıca bir adam yapıyordu Itıraza muhatap olan, son gunler i- çinde kulısçılıgın şahıkasına erışmış azılı gulek fl mil Kırıkoğlu idi. lı delegeler Kurul— tayın son gununu seçim gününü ya- sıyorlardı. Sinema salonundaki mü- zakereler ikinci plana düşmüştü. A- sıl faaliyet, sinemanın kulislerinde, sigara salonl ında, karidorlarında cereyan ediyordu. r beşer- pnar koşelere çekılmışler ellerındekı oy pusulalarını fısıl fiısıl dolduruyor- lar, iki ayrı cenahın keskin bakışlı mılıtanları bu gruplar arasınd geziyorlardı. Militanların en keskını de, galiba Kâmil Kırıkoğlu idi, Hiç- bır fısıltıyı kulagından hıçb r k lem hareketini gözünden kara ordu. Cenahı aleyhınde ufacık bır faalıyet sezdi mi. hemen süratli adımlarla o tarafa seyirtiyor, faalıyetın yurutul— mulunu bir çırpıda tekrarlıyordu: ardeşim b u Parti Mec- lısınden ış çıkmasını ıstıyorsak Ka- sım Beyin Aanlaşacağı arkadaşları seçmeliyiz. Ötekiler gelirse, her işi AKİS, 24 OCAK 1959 Kemal Satır Hemşehrilik gayreti sabote edecekler; lar. Parti zaafa du darın işine gelecek ilh Delegelerden bir kısmı vardı Ki, "Doğru be Kâmil Ağabey, haklısın." diyordu ve elindeki oy pusulasına "Kâmil Ağabey" in listesini olduğu gibi geçiriyordu. Ama bunların sa- yısı o kadar azdı ki! Delegelerın bü- yük kısmı, oynanan oyunun, "Diken- sız gül bahçesi" yaratma oyununun arkına varmışlardı. Kırıkoğlunun, yahut aynı ekipten digerlerinin -Mehmet Hazer, Hasan Reşit Tan- , ,, Necati llter gibi- bu "dostça ış çıkarmayacak— Bu da yorlardı. İçlerinden, düşündüğünü a- cıkça söylemenin nezakete halel ge- tirmiyeeeğiini idrak edenler de, "Ol- maz böyle şey" deyip, işin ıçınden s:yrıliveriyorlardı. İşte Kırıkoğlunu hayal sukutuna uğratan bu itiraz- Orhan Öztrak İki cami arasında YURTTA OLUP BİTENLER lardan bilini, Alemdar Sinemasının üst kat salonundaki temiz yüzlü, yaşlıca adam -Doğu vilayetlerinden bırının delegesıydı— yapıverm İyi a ben bun ardan hıçbırını tanımıyorum ki!. Adam haklıydı da Kırıkoğlu ve arkadaşlarının cepler dolusu dağıttı- ği gülekof'ıi listedeki isimlerin çoğu yenı işitiimişti. Bunların asıl mesle- ğinin ne olduğu dahi bilinmiyor, her- hangi bir kürsüye çıktıklarını hatır- lıyan kimseye rastlanmıyordu.. larında sadece Kırıkoglunun "Gülek- in kıymetini çok iyi takdir eden kıy- metlı bir zattır şeklindeki referan- vardı. tede olup, isimleri şöyle boyle ışıtılenlerın meşhur tarafları da, umumiyetle hataları,,potları idi: Meselâ bir İhsan Ada, "Allahlık U- lus"u "Allahlık" haline sokan adam diye tanınıyordu Gentlemen's agreement ülekofil lıstedekı ısımlerın zayıflı- Gg bir ya GÜL na, kofillerin maglu— biyetini agırlaştıran asıl sebep, çimlerden biraz evvel tüzük tadılı meselesi goruşulurken cereyan eden bir hadise oldu. ıra 25 nci maddenin, yani Genel Sekreterin Iskatı meselesının müza- keresine gelmişti. Salon gürültülüy- ü. Madde okunur okunmaz. Gülek- of'ıllerden takrırler yağmaya haşladı un, diğer tüzük madde- lerı gibi bir lehte bir aleyhte konuşu- larak değil, geniş müzakere açılarak ele alınması istendi. Kurultay, bu tek- lifi reddetti. Bu defa hemen arkasın- dan, Parti Meclisinin de ıskatını is- teyen acaip bir teklif geldi. Bunda deniliyordu ki, Parti Meclısı Genel Sekreteri ıskat ettiği takdirde, Ku- rultay aynı Genel Sekreteri seçerse, Parti Meclisi otomatik olarak ıskat edilmiş olsun. Bununla murakabenin büsbütün hiçe indirilmek — istendiği açıktı. Kendisinin de ıskatı bahis ko- nusu olan bir heyetin ıskat mekaniz- masını hiçbir zaman işletemiyeceği hesaplanıyor ve ayrıca kırk kışılk heyetin, terazide bir fertle — müsavi duruma getirilerek itibarına darbe vurulmak isteniyordu. Gülek, Gülek- ofiller tarafından verilen bu takrir- lerın yarattıgı gergin hava. ıçınde SsÖ- e başladı, once nin kuvve- tınde C.H inde * çalışanlar ın -bu kelımeden kasıt elbette kendisi idi- daima itibar göreceğinden bah- setti. Sonra gayet hesaplı cümlelerle bu cümleleri daha evvel küçük kâ- gıtlarına yazmıştı- murakabe proje- sini kademe kademe küçümsedi.' C, H.P. ıçınde murakabe zaten Vardır her zaman olmuştur; her zaman ola- caktır" gıbı yuvarlak laİlar soyluyor mutavassıt formül için "Şimdi mu- rakabeyı vazıh hale getirmek isteni- yormuş" şeklinde istihfaf edici cüm- leler kullanıyordu. Duşundugunu a- çık açık söylemiyordu ama, cümle lerındekı kaypaklıkla, _ıestlerıyle mi mıklerıyle anlatıyordu ki, kendisi bu m e projesine tamamen aleyh tardır 11