prestij kaybettirebileceği gözlerden uzak tutulmadı. Nurculuk hareketi Türk milletisin dini inançlarına dahi aykırıydı ve ilticanın islamiyetle a- lâkası yoktu. Cemil Sait — Barlasın pır takriri üzerine Parti Meclisi, gö- rüşünü açıkca bildirdi. İktidarın dik- kati çekiliyordu Halbuki bu sırada D.P. inkılâp- ların bekçiliği sıfatını C.H.P. ye bı- rakıyor ve — kendi — organlarında, herkesın takbih ettiği kıpırdanma- ları yermek şöyle dursun, bunların ehemmiyetini kuçumsemek gayreti içinde görünüyordu. Belki de bu, Nurcuların beyannamelerinde ümidi gene de D. P .de gördüklerini belirt- melerinin neticesiydi. Yahut D. P. or- ganları seçimlerden evvel iki Baka- nın, Celâl Yardımcı ile Tevfik İleri- nin meşhur Saidi Nursinin elini öp- müş olduklarını hatırlıyorlardı. Adalet Derviş boşuna bekleyince Bu — haftanın başında Ankarada bir adam, fena halde üzgündü. Üzgün adam, Adalet Bakanı Esad Budak- oğluydu İzmit hâkimi Süreyya Erol gürültülü bir şekilde, idari baskıla TI açık]ayarak istifa etmiş. "Ada- let meselesi" böylece yenıden ga- zetelerin manşetlerine yerleşmiş, ar- kadan da Fethi Çelikbaş hâdiseyle ilgili bir sözlü soru vermişti. Esad Budakoğlu "Adalet meselesi"nin manşetlere çıkmasından, gürültüye yol açmasından hoşlanmıyordu Mü- essese, son senelerde bazı derin ya- ralar almıştı. Bunları sükünetle sar- Esad Budakoğlu İyi niyet yetmiyor AKİS 10 MAYIS 1958 maya lüzum vardı. Adaletin, siyasi polemiğin mihrakı haline gelmesı doğrudan doğruya dâvaya zarar ve- riyordu Bakan, böyle düşünmekte yerilen göğe kadar haklıydı. Ama, ondan da haklı biri vardır: Hakim Süreyya Erol. Hakim Süreyya Erol. Alman- yada tahsilini tamamlamış, kıymet- li ve şahsiyet sahibi bir hakim ka- dındır. Her hangi bir tesir önünde boyun eğmesini beklemek tamamiyle yersizdir. Elinde bir terazi vardır ve vazifesi, kefelere ne konursa onu tartmak, vicdanına göre karar ver- mektir. Nitekim, Usküdar vapuruy- la alâkalı tahkikatı tam bir serbesti içinde yapmış, orada ve buradan esen siyasi rüzgârlara kulak dahi me- Aynı şekilde, kudretli valının miştir. ilgili bulunduğu bir hakaret dava- sında şikâyetçi ile sanık — arasında fark gözetmeyi reddetmiştir. Bunun üzerine particiler kendisini Ankara- ya şikâyet etmişlerdir. Şikâyetler netice vermiş ve kadın hakim, elin- de dünya kadar iş varken selahıyet— le Akhisara tâyin edilmiştir. Eğer bu tâyin idari ve siyasi baskının ne- ticesi olmasaydı, Süreyya Erol Ak- hisara gitmekte hiç bir mahzur gör- meyecekti. Ama, baskı neticesi ya- pılan bir tâyine uymak genç hakim kadının karakterine uygun değildir. İstifasını, basına da açıkladığı ce- sur bir mektupla ve medeni insan- lara has olgunlukla bakanlıga ver- miştir. Gerçi Süreyya Erol, Adalet me- selesinin bugün gosterdıgı hususiye- ti takdir ederek başka bir şey yapa- bilirdi. İşi, evvelâ kana aksetti- rebilir, vaziyeti ona anlatabilirdi. E- sad Budakoğlunun o takdirde hâdi- seye el koyması ve haksızlığı önle- mesi mümkündü. Zira hakimler, Ba- kanın satışında Adalete ve haklara saygılı bir insan bulabilmektedirler. Şimdilik, tesirler karşısında, mües- seselerin yokluğunda Bakan şah- sen, elinden geldiği kadar paratoner oluyor ve artık, İktidarın hoşlanma- yacağı vicdani kararlar vermek yıl- dırım çekmiyor. Ama bu hissin umu- mi olmamasında Bakanın büyük gü- nahı vardır. Esad Budakoğlu bütün gayretini "mesele çıkmaması na tek- sif etmişe benzıyor Bunun, bir nok- tadan sonra ye meyecegı tabııdır Açıkca Anayasayı, kanunları, huku- ku çiğnemiş savcılara bir Şey yapıl- dığı görülmemiştir. Yanlış kararları sık sık Temyizden dönen, temayülü ve zihniyeti malüm hakimlerin te- mizlenmesi işini mütemadiyen Azra- ile yuklemek Öteki hakimlere bakan- lığın yeni zıhnıyetını anlamak im- kânını — vermiyor. Esa Budakoğ- lu, haksızlıkları tasvıp etmediğini bil- dirmemiştir. Bu bir bakıma haksız- lıklara prim vermek değil de, nedir? Şimdi Budakoğlu, verilmemesini iste- diği bazı sözlü soruları fırsat bilir de hakiki tutumunu, açıklarsa Ada- let, kavuşturmak ıstedıgı feraha sü- YURTTA OLUP BİTENLER Süreyya Erol Mertlik sade erkek için değildir ratle kavuşur. Mesele, Bakan için Süreyya Erol kadar cesur olup ola- mama meselesidir. Kıbrıs Kimseye yâr olamadı eşiladaya yaprakların döküldüğü bir mevsimde gelen Vali Sir Hugh, çiçeklerin açtığı şu günlerde altı ay- lık idaresinin muhasebesini yapmak- tadır. Netice sıfırdır ve liberal Va- li kendi kendini aldatmaya çalışma- maktadır. Geçen haftanın sonunda iki İngiliz askerinin öldürülmesinden sonra, silâh taşıyanların tekrar ölüm cezasına çarptırılmasına karar ver- mesi, kendi siyasetinin — iflasının i- lânından başka bir mânaya gelm mektedir. Onüç aylık mütareke bu şe— kilde bitmekte ve muhtemelen Ma- reşal Harding'in sertlik — günlerine dönülmektedir. Ada Rumlarını yatış- tırmak için — verdiği bütün tavizlere rağmen; Vali Rumlara yâr olama- En müsamahakâr' Rumlar bile Valinin "iyi niyetli" bir ınsan ol- duğunu, fakat Foot tecrübesinin "tam ve — feci bir muvaffakiyetsizlik" — le neticelendiğini söylemektedirler. Vali Foot ne Rumlara ne de Türk lere yâr olabilmiştir. Rumlardan sonra şimdi Türkler de ayrı beledi yeler ve hastahaneler kurmak peşin dedir. Ayrı belediye ve ayrı hastana ne fikri, istiklâl mücadelesine müşah has gayeler çizerek Ada Türklerini maneviyatını kuvvetlendirmiştir. İs tikbale daha büyük bir itimatla bak maktadırlar. Lefkoşeli ırkdaşlarımı zın sadece ufak bir üzüntüsü vardır Türk Mahallesinden uzakta lüks bir villaya yerleşen Türk Haberler Mer