Prof. H. N. Kubalı Yuvaya — dönüş adil durumu ıslah edilmiştir. Cezacı Prof. Naci Şensoy, Cezacı Doçent Sahir Erman ve Medeniyeci Doçent Kemal Oğuzmandan müteşekkil bir tahkik heyeti teşkil olunmuştur. Bil- hassa Oğuzman ve Erman talebelerin pek takdir ettikleri ve güvendikleri Ööğretim üyeleridir. Niyet, tevbih ka- bilinden bazı basit disiplin cezaları vermek suretiyle idari tahkikatı so- na erdirmektir. Nitekim — Timur, "baş suçlu" damgasını haklı haksız yiyen Nuri Çıracıya, derslerine ça- lışmasını ve imtihan harçlarını ya- tırmasını söylemiştir. Aksi halde iş, uzayıp gidecektir. Cezalandırılan ta- lebeler tutacaklar Senatoya, Devlet Şürasına baş vuracaklar, gazetelere bol böl sansasyonel havadisler çıka- cak, demagoglara ve siyasi speküla- törlere koz verilmiş olacaktır. Gaye, politikacılara İstanbul Ü- niversitesine daha fazla el uzattır- maktır. Zaten şimdi, — Babıâlinin maarıf üniversite — muhabirleri, — ga- zetelerin birinci plânda ehemmıyet verdikleri elemanlar haline — gelmiş- lerdir. Haberleri ikinci sahifelerdeki şehir haberleri sütunlarından, man- şetlere terfi etmiştir. Halbuki İstan- b Üniversitesinin — manşetlerden kurtulmağa ihtiyacı vardır. Beklenen karşılaşma B ugünlerde İstanbul Üniversite- sinde en fazla merak edilen hâ- dise, Kubalı ile Hukuk Fakültesi De- kan Senatörlerinin ne — şekilde karşılaşacaklarıdır. Senatoca otuz gün için tedrisattan menedildiği sı- rada Kubalı bir defa olsun ne ne de Dönmezer ve Ord. Prof. Aldulhak Kemal — Yörük ile görüş- müştür. Ne onlar Kubalıyı, ne de, Kubalı onları aramıştır Yekdiğerle- rine telefon dahi etmemişlerdir. A- AKİS, 10 MAYIS 1958 ralarındaki mesafeye — dargınlık de- nilemez. Fakat, hakikaten tetkike değer bir psıkolopk durum mevcut- tur. Timur, Dönmezer ve Yörük, muhakkak ki Kubalıya karşı piş- manlık dolu bir çekingenlik duymak- tadırlar. Kubalı da, hakkında karar- lar vermeğe yetkili zevatın üzerine düşüyormuş gibi bir zehap uyandı- rırım endişesi içindedir. Kubalı, Mukayeseli 'Hukuk Ens- titüsünün direktörüdür. Hâdiselerin yatışmasını ve şahsı üzerindeki tah- kikatın bir sonuca bağlanmasını ta- kiben, son günlerde Mukayeseli Hu- kuk Enstitüsündeki odasına gidip gelmeğe başlamıştır. Kendisine veri- len ceza, otuz gün müddetle tedri- sattan mendır Yoksa böyle 'bir mü- eyyide, Mukayeseli Hukuk Enstitü- süne gidip gelmesine mani değildir, ancak derslere ve seminerlere katıl- mamaktadır Kubalı, Hukuk Fakültesine gel- diğinde Mukayeselı Hukuk Enstitü- sündeki, mesai arkadaşları sahip ol- duğu kur sünün supları ve Hu- kuk Fakültesinin şovalyelerı, İdare Hukuku Kürsüsü , mensupları tara- fından ziyaret edilmektedir. Kubalı da zaman zaman, bu zıyaretlerı iade etmektedir. Fakat Timur, nm zer ve Yörük, Kubalının Hukuk Fa- kültesinde bulu nduğundan bihaber görünmektedirler Şimdi, Kubalı ile Dekan ve iki Senatörün birbirleriyle temas etmek için yanıp tutuştukla- rından hiç kimsenin şüphesi yoktur. Mühim olan, bir temas zemini bul- mak ve yaratmaktır. Ama böyle bir teşebbüs ne Kubalıdan, ne de karşı- sındakilerden gelmektedir. Olan ol- muş, yorganı alan kaçıp gitmiştir di- ye düşünenler ve Hukuk Fakültesin- de bir temas zemini bulup yaratmak YURTTA OLUP BİTENLER için zihin yoranlar ise yok değildir. Bu temasların sağlanmasından son- ra ikinci merhale Kubalının "Prens ve sembol" aleyhtarı — Rektör Prof. Ali Tanoğlu ile diğer beş Dekan ve Senatörle buluşması olacaktır. Mut- laka, her iki buluşma da gayet eğ- lenceli sahnelere vesile teşkil ede- cektir. Eski meslekdaşların etmemekte ısrarları, akarsu üzerin- de barut ateşlemeğe çalışmak kadar abestir. İnat, İstanbul —Üniversitesi- nin Ziyadesiyle muhtaç bulunduğu tesanüt ve birliği tahrip etmekten başka hiç bir derde şifa olmamak- tadır. İstanbul Paratoner Umum Müdür ğer geçen hafta içinde bir gün İstanbullular, akşam — vakti, Li man lokantasında bulunsalardı pek keyifli bir kaç saat geçirecekler ve intikamı alınmış insanların huzuru- nu duyacaklardı. Hani şu, saatlerce otobüs bekleyen, tramvaylarda yer bulamayan, tünelleri işlemeyen, e- lektriği ikide bir kesilen İstanbullu- ar... Zira o gün orada, Babiıâlinin Vılayet —Beledıye muhabırlerı şöhret- iİ. ürü Kamu- a Gorgunu kıstırıp, adamakıllı terlettiler. Muhabirler, İstanbulun elektriği- ni, otobüsünü, tramvayını ve tüneli- ni tedvir eden zata sadece birer hemşehri olarak kızmıyorlardı. Ay- rıca, gazeteci sıfatıyla da Umum udure karşı birikmiş hınçları var- dı. Zira halen muattal bulunan e- mektar tünelin yukarı kısmındaki j heybetlı Metro Hanın en üst katın- daki lüks makam odasının 440923 BENİM ÜNİVERSİTELERİM 13