10 Mayıs 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

10 Mayıs 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİSADİ VE MALİ SAHADA di" meseleler vardı. Serbest müba- dele bölgesi bunlardan biridir. Bu mesele bir yıldan beri ihtiyar kıt'a- nın en ciddi olmasa bile en çok konu- şulan mevzuu haline gelmiştir. Av- rupanın diğer teşekküllerinde olduğu gıbı Konseyde de aylardır serbest übadele meselesi hararetle müna- kaşa edilmektedir. Bu sebeple, Ba- kanlar Kurulu Başkanı, Ankaradan üç bin kilometre Ötede bile ne fikrini, ne zikrini değiştiren iki hak sorucu- suna cevap verdikten sonra temel iktisadi mevzuuna geçti. sadi işbirliğinin Avrupa için ne ka- dar hayati olduğunu belirten — bir konuşma yaptı Zorlu çok tabii ki, zihnini en nsey çok işgal eden Kon memleketlerinin birbirlerine yardım runda kaldı. Başkanlık vazifesi, ha- etmesi mevzuunu kapalı geçmek Zo- kiki fikirlerini serbestçe ortaya dök- meye mâni oluyordu. İstişari Mecliste de — Hollandalı Van der Goes Van Naters ve İngi- liz John Hay'in serbest Dazar hak- kındaki iki raporu dinlendi. Pazarın kurulmasında rastlanan güçlüklerin nasıl yenileceğini araştırmakla meş- gul olan iki rapor da bir uzlaşma zih- nıyetı içinde bütün maniaların aşıla- cağı neticesine varmaktadır. Bahse- dilen manialar, altiı Avrupa memleke- tinin kurduğu Müşterek Pazar ile, Serbest Mübadele Bölgesinin — fikir babası İngiltere arasında anlaşmaz- lıklardan ibarettir. Almanya, Belçika, Hollanda da iki tarafı memnun edecek bir uzlaş- ma yolu aramakla meşguldürler. Kı- saca, 'bütün münakaşa Batı Avrupa -memleketleri etrafında dönmektedir. Sanki Avrupa, sadece Batı Avrupa- dan ibarettir. Sanki ailenin Türkiye, Yunanistan gibi daha az zengin men- supları mevcut değildı Bu Avrupa! dalgınlık karşısında demek vazifesi İsmail Şenere düştü. Şener İstişari Mecliste Türkiyenin de Serbest Mübadele Bölgesine katıl- mayı düşündügünü açıkladı. Fakat bunun için zirat mahsuller bölgeye dahil edilmeli, Kalkınma içinde bulu- nan Turkıyeye onbeş sene — mühlet verilmeli, bu — devre zarfında Türkiye kendi pazarlarını ka- palı tutarken, diğer nazarlar ona a- çılmalıdır. En mühimi de yeni ticari düzene ayak uydurabilmesi için, zen- gin akrabalar fakir akrabalara, yar- dım etmelidir dedi. İsmail Şener ta- bii ki şahsı adına konuşmuştur. Fa- kat tamamiyle Türk hükümetinin te- zini — aksettirdiğine — hükmedilebilir. Türk tezi istikbal hakkındaki — bir bahisten ibarettir. Bana hemen şim- di kredi verin, pazarlarınızı açın, on beş yıl sonra ben de size pazarlarımı açacağım denmektedir. Zayıf bir ih- timal olmakla beraber, ailenin zengin üyeleri farzedelim bu teklıfe evet de- diler, sonra ne olacaktır? Gerçi on- beş sene bazıları için çok uzak bir istikbaldir. Fakat Türkiyenin ha- yatında onbeş yıl hiç bir şey değil- 22 dir. Göz açıp — kapayıncaya kadar vâde dolacak, kapıları Avrupalı iş adamlarına açmak gerekecektir. Türk sanayii, ileri memleketlerin rekabeti- ne dayanabilecek midir? Kabul et- mek 1lâzım ki. yirmibeş senelik sa- nayileşme dâvamıza rağmen, prodük- tivite kelimesi- daha Türkiyeye gir- memiştir. Ancak yeni yeni adı işitil- mektedir. Bu yılki bütçe müzakere- lerinde Somuncuoğlu bu kelimeden yepyeni bir şeymiş gibi bahsetmiştir. Türk İktisat Cemiyeti de, bu hatta başında tertiplediği üç günlük kon- feransta bu kelimenin ne olduğunu, ehemmiyetini anlatmaya çalışmıştır. Prodüktivite kabaca, işgücünü, ma- kinaları en verimli şekilde kullana- rak maliyetin imkân hnisbetinde a- zaltılmaya çalışılması diye tarif e- dilebilir. Meselâ Amerikada bir ma- en işçisi, günde dörtbin kilo kömür istihsal ederken, bir Türk işçisi an- cak bin kilo çıkartabilmektedir. Ya- nı bir Amerikan işçisi dört Türk işçi- sinin yaptığı işi tek başına yapmak- Bu durumda, — prodüktivitesi yüksek memleketlerle rekabet etmek, elbette kolay olmıyacaktır. Kaldı kı, son yılların, başıboş iktisadi kalkın- ması, prodüktivite aleyhine cereyan etmektedir: Enflasyon her işi kârlı hale getirmekte, iş adamları maliyet- lerini sıkıştırmak zaruretini duyma- maktadır. İthalâtın daralması dola- yısıyla, gelişigüzel kurulmuş iptidai atölyeler mantar gibi yerden bitmek- Neticede ortaya konan mallar, ka- litte bakımından düşük, maliyet ba- kımından ateş pahası olmaktadır. Bu durum, düzeleceği yerde, Odalar Bir- liğinin sanayileşme hakkındaki ince- lemesinin ortaya koyduğu gibi- art- atn şt Zorlu Önce can, sonra canan ma temayülü göstermektedir. On beş yıl sonra kapılar açıldığı zaman, re- kabete hazır olmıyan hakikaten yerlı sanayiin, iskambilden bir kule gibi devrileceği hususunda hiç şüphe edil- memelidir. Ancak, onbeş yıl ileriyi düşünerek şımdıden gırışılecek plân- li bir iktisadi kalkın Türkiye i- çin Serbest Mubadele Bolgesme gir- meyi avantajlı bir hale getirebilir. Ama malümdur ki, İktidarın ilgilen- diği tek mesele kredi bulmaktan iba- rettır On beş yıl sonrası için tabii ki "Allah Kerim" denmektedir. Kalkınma Şu ümit te olmasa eçenlerde Middle — Eastern Af faires dergisinde bolgeyı iyi tanı- iktisat doktoru Alfred Micha- elis Orta — Doğu memleketlerinin 1957 yılındaki iktisadi durumunu in- celiyen yazısında Türkiye hakkında şu neticeye varıyordu: "Türkiye- nin iktisadi durumu bozulmakta de- vam* ederek, yıl sonunla bir çıkmaza yasıl olmuştur. Tediye — muvazenesi güçlüklerin temelini teşkil — etmek- tedir. İhracat gelirlerinin yüzde 40'- ının diş borçların Ödenmesine git- mesi bu güçlükleri daha da arttır- maktadır. Hükümet borçların haki- ki miktarım bir sır gibi saklamak- tadır. Ama bu borçların 1 — milyar Civarında olduğu tahmin edılmekte— dir. Türkiyenin 1957 Eylülü başın- da Avrupa Tediye Birliğine — borcu 428 milyon dolara yükselmiştir. Dış borçlanma -ekseriya ticari- yıldan yıla artmaktadır. Bu durumda Türk Hükümetinin, Amerikadan istediği 300 milyon dolar ancak "delik tı- kama" ya yarıyabilecektir. Başbakan — Menderes ve artan dış borçlara karşı "ümit- siz” bir mücadeleye girişmiştir. Ya- tırım siyasetinin bir gün mevyala- rını vererek güçlükleri — halledeceği- ni ummaktadır. Fakat temel mesele, şimdiki durumun “"ilânihaye" sü- rTÜüp sürmiyeceği ve yatırımların ge- tireceği istihsal artmasının, sadece iç talebi değil, gerekli ihracat — faz- lasını karşılayacak büyüklükte olup olmıyacağıdır enflasyon Dr. Michaelis'in yazdıkları tabii ki şimdiye kadar bilinene bir ye- nilik getirmemektedir. Ciddi — Türk iktisatçıları da yıllardır aynı şeyi söylemekte, iktidar yıllardır bu söz- leri duymamakta ısrar etmektedir. Hatta D.P. iktidarının doktrinlere dudak büken bası doktrinerleri, zinin, çizdiği yanlış haritaya olmasını isteyen mutahassıp harita- cının gafleti içinde, "nazariye bizim tecrübemize bakarak, kendini ayar- lasın" demektedirler. Maceranın, ik- tisadi siyaset sanıldığı müddetçe bu hikâye bir müddet daha işitilme- ye namzettir. Ama Michaelis'- in sözüyle, herhalde ılanıhaye de- vam edemiyecektir. AKİS, 10 MAYIS 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: