MİMARLIK Brüksel Fuarı Günümüzün mimarisi 1 958 senesinin en mühim va- kası olarak tavsif edilen Brük- sel, Fuarı mimarlık bakımından da mühim bir hâdisedir. noloji sahasında baş döndürücü ge- lişmelere şahit olan XX'inci asrın or- tasında tertıplenen bu Dünya Fuarı, devrimizin en yeni mımarlık fîkırle— rini ve yapı tekniğini uhdesinde top- lamış binalarla süslüdür. Nasıl 1889 Paris Fuarı için inşa edilen Eiffel Kulesi çelik devrinin — habercisi ol- muşsa, Brüksel Fuarı için inşa edilen Atomium da atom çağının sembolü o- lacaktır. (Projesi Belçikalı mimarlar A. ve J. Polak ile mühendisler Andre Wa- terkeyn ve A. Becker tarafından ha- zırlanan 2500 ton ağırlığında. 108 metre irtifaındaki Atomium, üç met- re çapında boru koridorla birbirine bağlı on sekiz metre çapında alimin- yum kaplı çelik küreden müteşekkil- dir. Kürelerin hepsi sese ve sıcağa karşı tecrit ve klimatize edilmiştir, yani modern tekniğin en mütekâmil Rus Pavyonunun kapısı Sade ama sönük Mimaride Samimiyet ve Sadelik İnsanın uurlu bir şekilde, ken- disini olduğundan da büyük ve mühimmiş gibi göstermeğe çalış- ması nasıl bir aksaklık, hatta bir hastalık ise binalarda sahte şata- fat, projenin ruhuyla kabili telif olmayan yalancı zenginlik de ak- sak ve hatalıdır. İyi eser samimi hislerden imkânlarla malzemenin durustçe ve yerınde kullanılmasın- dan doğar. İyi eserin üzerinden bir mimiyet bir sadelik akar. Mima- rıde sadelik, herşeyi ortadan kal- dırıp bınayı beyaza boyalı dört- duvar — halin sokmak — şeklin de anlaşılmasın. Kanaatımız— ce sadelik, lüzumsuzu tasfi- ye edip zaruri olanı canlandırmak ve temız bir şekilde ifade etmek, neyin , Nasıl ve ne kadar kul- lanılacagını 'bilmektir. İşte bu zevk ölçü meselesinin farkında olan- lar bina yaptıracakları zaman, kal- fanın değil mimarın bilgi ve sana— tına müracaat ederler. Ama maa- lesef, çoğu zaman hislerinde sami— mi değildirler: Yapının duvarları yükselir yükselmez şu şöyle olsun bu böyle olsun demeye başlarlar. Sözlerimizden mimar ile mal sahi- bi arasında fikir teatisi ve müza- kere aleyhinde olduğumuz manası çıkartılmasın. Elbette ki mimarın ilk vazifesi, düşünce ve ni mal sahibine açmak, talı addettiği fikirlerini luyla değiştirip güzel — fikirlerini kabul ederek müşterek bir çalışma neticesinde eser vermektir. Emni- yetle mal sahibi, —inşaat projele- rinden anlamaz; binasının bıttıg zaman alacağı halı gösteren resim- lerden, maketlerden anlar. Bu yüz- den mimar, inşaat projelerinin çi- zimine geçmeden önce mal sahi- binin anlayacağı şekilde perstpek- tiv resimler ve maketlerle binasını takdim etmelidir. Proje üzerinde mütabakata varıldıktan sonra da, inşaat safhasında zuhur edebilecek özel durumlar hariç, mimara ser- bestçe binasını inşa etme hakkı tanınmalıdır. Memleketimizde mimarinin ka- litesini düşüren şey, herşeyden ön- ce kifayetsiz projeyle işe başlan- maktadır Bu af kabul etmez. Fa- kat bundan daha da kötüsü, büyük mimari imkânlar vaad eden proje- lerin inşaat safhasında her kafa- imkânlarıyla mücehhezdir. Ziyaretçi- ler küreden küreye yürüyen merdi- ven - eskalatör - lerle geçmekte, orta- daki sütunun içindeki asansör ise yir- mi saniyede, lokanta kısmını teşkil eden en üst küreye çıkmaktadır. Fu- ar binalarını içinde toplayan Heysel Parkıyla, yedi buçuk kilometre ileri- Abdullah KURAN dan çıkan seslerle berbat edilip binanın adi ve hattâ sakil bir hale sokulması keyfiyetidir. Mal sahibi- nin, binanın duvarları çıkar çık- maz mimarın bürosunda belirip hanımının arkadaşlarının, uzak veya yakın tanıdıklarının telkinle- riyle, şurasını şöyle yapalım, bura- sını böyle değişitrelim dediği, in- şaata gidip ustalara şahsen emir- ler verdiği sık sık rastlanılan va- kalardandır. Meselâ, Ankara a- pa artmanlarının kıyılarında ve gi - riş hollerinde Trastlanan mermer kaplamalar sokak cephesindeki sözüm ona süsler, zevksiz renk tertipleri ekserıya bu kabil mü- dahaleler neticesinde ortaya maktadır. Mermer güzel v bir malzemedir. Yerinde kullanıl- dığı zaman zenginlik ve ihtişam ifade eder. Yerini bulmazsa da ga- rabet ve israf sembolüdür. Mer- mer kapılı mütevazi Ankara a- partmanlarından kaç tanesinin i- çinde, kapıdaki mermerin ifade etmeğe çabaladıgı zenginliği bula- biliriz? Pek çoğunda tesisat mal- zemesinin en ucuzu kulanıldığın- dan, Treservuarlar musluklar der- hal bozulur, mutfakta doğru.' dü- rüst bir dolap veya raf yoktur, o- dalarda bir adet priz bulursanız ne âlâ... Apartmanın kapısına ve giriş holüne mermer kaplanmazsa musluklar düzelir, mutfak dolaba, rafa, odalar prize kavuşur demek ıstemıyoruz Mütevazi — inşaata rmerin girmemesi mal sahibine belkı büyük bir kazanç temin et- mez İşaret etmek istediğimiz nok- ıçtımaı degerlerımızdekı aks k- l k e bunu mari indeki tesirleridir. Dar gelırlı aılelerın iskânı için inşa ettirdiği apartma- nın giriş holünü mermerle kapla- yan mal sahibi> bu yüzden talep ettiği kiraya on lira ekliyebilir; fakat binasının estetik kıymetini arttırdığını zannederse yanılmak- tadır. İmparator saraylarında da- hi, en basit, en mütevazi malzeme kullanılan ananevi Japon mimarisi, sanatın muhakkak surette para harcetmekle yaratılmadıgının en guzel örneğidir. En dar bütçelerle güzel eserler Verılebılır ve v erıl mıştır Yeter ki insanlar o zevk v. guzellıgın sadelikte bulunabilece— gını idrak etsinler; hislerinde sa- mimi olsunlar. de bulunan Brüksel şehrinin man- zarası lokanta kürenin ayakları) di- bindedir. Demir kristalinde atom tertibinin 150 milyon kere büyütülmüş halini temsil eden Atomiumum — küreleri, barışta atom enerjisi sergilerine has- redilmiş, bu sahada araştırma yapan