11 Mayıs 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

11 Mayıs 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Polat'la Charlemagne II. yi oynayan 1 ş birinin aynı iki insan olmak kolay de- şgildi. Buna rağmen her iki genç de, hattâ boylarının birkaç santim birbi- rinden farklı olduğunu unutturacak kadar çift olmasını, cift konuşup. çift hareket etmesınl bildiler. Aslında u- bölmüş ve piyes iki perde temsil edilmişti. İlk perde durumda- ki komikliği ifade ediyordu. İkinci perde ise Charlemagne'ların ayrı ay- Tı yaşamağa karar vermeleriyle bpaş- liyor ve bu durum seyirciyi, daha zi- yade, düşünmeğe sevkediyordu. Artık sadece dış görünüşleriyle birbirlerı- nin aynı olan iki kahraman silphesiz bu perdede oyuncularına avrı ayşrı kendilerinı gösterme im ânhırı veri- te Polat'la Erol Aksoy bu bakıtı- dan da ayrı ayrı birer kabiliyet ol- duklarını ispatta gecikmediler. Fakat Mete Polat'ın bu andan itıbaren >-» yunuyla Erol Aksoy'u, Erol Aksoy'- un isge diksiyonuyla Mete Polat'ı bir Pauline rolünde Güneşi Akol gerek fizik yapısı. gerekse oyun kabiliyeti ve sahnedeki rahatlığı ile seyircilerin dikkatini cekti. Bu genç kızımızın Devlet Tiyatrosunda dahi miüihim b.r boşluğu doldurabilecek kabiliyette ı;—l— duğu rahatça söylenebilir. İ rolünde Ercilment Gencer ise seyircilerin dudak bilkmrden alkışıa dıkları gençlerden biriydi. Bütün bu iyi tarafları ortaqında gençlerin hiç mi kusurları yoktu? Ye- rine oturmayan bir iki tip. yerine 2- turmayan bir iki kostilm ve bir yığın heyecan şüphesiz ki Üniversiteliler Tiyatrosunun bu temsillerinin dört başı mamur olmasını milimkün kılmı- yordu. Fakat aklı başında her seyırci bu kusurların sadece maddi imkân- sızlıklardan, para ve eleman yoklu- ğundan ileri geldiğini biliyor ve hı., değilse gecen temsillerinden beri göz- le görülecek kadar bir ilerleyiş Kay- detmiş olmalarını samimiyetle alkış- lamaktan geri kalmıyordu. * 50 Türk şairinden seçilmiş AŞK ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ Kısa bir zamanda tükenen hu enerin İlâveli ikineci baskısı Üç reukli zarif bir karton kapak içinde çıktı M 8 P- KA S a Bit Yeni bir yol P erşembe akşamı Ankara Radyosu- nu dinleyenler bir ara alışılma- dık sesler duydular. Bu sanki, Avru- pa melodileri çalan bir Java yerli orkestrasının sesiydi. Halbüki çalan bir Gamelan orkestrası değil, Anxa- ra Koleji öğrencileriydi. Yaptıkları musiki, öğretmenleri Muzaffer Arv- kanın, musiki eğitimimizde yeni bir hamle sayılabilecek — gayretlerinin mahsulüydü. Dış dünyada, bılhassa Almanyada, yıllardır. Ankara Ral- yosu dinleyicilerinin o akşam sesler1- ni duydukları eğitim malzemesinden faydalanılıyordu. Bu “mucid”i, çağdaş malzemenin Alman bestekâ'- Muzaffer Arkan Örnek öğretmen larından Carl Orff'du. Senfoni or- kestrasında kullanılan bazı vurma çalgılarının küçültülmüş melodilerini musiki eğitim malzemesi olarak k'ıl- lanmayı ilk o düşlinimüÜştü. Zaten tu calgılura “Orff Çalgıları” adı verili- yor ğ etmen Arkan, Orff calgılarım ilk defa birkaç yıl dnce Alman Kgittiği zaman tanım zaman- i Orff'un usulünü Türkiyede tatbik etmeyi düşünlyordu. Fakat, gerekli malzeme olmadan, çalgıları temin etineden sistem nasıl tatbık edilebilirdi? En büyük engel dağ gi- bi yolu tıkamıştı: Döviz.. Eninde 40- nunda Ankara Koleji için bu çalgıla- rmı Almayadan Iithal etmek mümkuln oldu. Çocuklar, bunla çalmasını kolaylıkla bgremyorlu'dı Bu yolla yeni yetişenlerde melodi ve bilhasasa ritm duygusunun kolayca ve sağlam- lıkla geliştiği görülüyordu. Bestekâr Orff, eğitim sahasına attığı çalgılar icin musiki yazmayı ihmal etmemiş- ti. Böylece iyi bir bestekârın yazdığı basit, fakat kaliteli parçalar, bugü'e kadar memleketimizde musiki sınıf- larında kullanılan zevksiz şarkıların yerini almış olacaktı. Fakat Muzaffer Arkanın getirdigi yeniliğin Ankara cinde kalmaması, biltliin yurda ya- yılması, musiki öğretilen her okulun kapısından içeri girmesi 1lÂAzınıdı. Arkanın öğrencilerinin kullandığaı Orff çalgıları Şşunlardı: Kstlofon (Tahta çubuklar Üsatüne lastik kap- h çomaklarla vurularak çalınan, sa- hası iki oktavı aşan çalgı); gloc- kenapiel (Avnı yapılış, fakat tahta yerine madeni çubuklar): küçük tem- baller: Ücgen zil ve çeşitli “gürültü" Anglo-Sakson Ülkelerinde “recorder” denir). Sivasta blakflitt V anmafih blokflütün, Ankara Ko- İlejinin inhisarında bir madığı — biliniyordu. Gazi Enstitüsü musiki bölümünde bu ÇçA:- gi birkaç yıldır. eğitim — malzemesi arasına girmiş, hatta öğrenciler bi'- güne kadar halk önlinde de blokflüt çalmışlardı. Fakat Anadoludaki bis okulda da bu yolda bir eğitim yapıl- dığını öğrenmek şüphesiz ki büy'ük şehrin nıusikiseveri için Üzel bir sllrpriz olurdu. Bayramın ilk günü Ankara Radyosunda, Halil Bedi Yö- netken'in “Okul Köşesi” programın- da Sivasın Yıldızeli mukpınar İlk Öğretmen Okulu öğ- rencilerinin — blokflüt grubu birkaç parça çaldı. Kullandıkları çalgıla., Gazi Eğitim Enstitüsünden bu oku- la gönderilmişti. Fakat, blokflüt grubunu çalıştıran, Türkçe öğretme- ni Hayrettin Sarıkartal'ın canını sı- kan birşey vardı. Kullandıkları tal- Rılar artık iyice eskimişti. Bu yüzden tnphııuktan her zaman doğru ses el- de etm glüç oluyor, yer yer akor dhşmeıeri Yönlenemiyordu. " Ama şim- dilik miihim olan bu okulda bloktf- lüt cılınmasıydı ne derece hâtasız çalınabildiği değil. Pamukpınar okulundaki çalışma- Jarın övülmeğe değer tarafı bunun- la bitmiyordu. Aynı konsere, musilri öğretmeni Ali bulunması (Sekizinci muvman teminin kullam' yolda çalıştığı hakkında bir fil rebilirdi. Ali çerçıoğğu ve e Koleji sınırları :- . », © 3

Bu sayıdan diğer sayfalar: