Bol gözyaşlı ve mezarlıklı bir sahne Melodram yarışı film kutuları karaborsada 800 liraya gidiyordu. Doğrusu para kazanmak için sıkıntılara girişip ekip kurmaya, film çevirmeye, sonra kârların ge- mesini beklemeye hiç Budalalıktan başka bu. Masa başında yapılacak küçük bir devir muamelesi, tamam.. Hiç film çevirmeden apartman yaptıran, otomobil sahibi olan film şirketi sa- hipleri vardı. Diğer tarafta yabancı film kapitülasyonunun karşısma çık- maya cüret ettiği için iflâs eden film yapıcıları bulunuyordu. Filmciliğimizin geri kalmasında, i- Jerleme yollarının tıkanmasında dev- let kadar en az hususi teşebbüsün de kabahatı vardı.. Sinemanın bir en- düstri olduğunu hatırlarına getirmek istemiyorlardı. yıkılmaz rakipleri o- lan bir endüstri; olduğunu hatırlarına getirmek istemiyorlardı. El tezgânı- nın âğır endüstri karşısına çıkması kadar neticesi önceden gbrünen bir rekabet olamazdı. Bu du da yapa- cakları en sıhhatli iş tehlıke karşı- sında bütün Zzayıfların yapması ge- rektiği sibi bir araya gelmek, serma- yeleri birleştirmek, ortak film yapı- mı ve dağıtımı için teşkilât ve şirket- ler kurmaktı. Fakat yerli filmcileri- mizde kuvvetin birlikten doğacağı şu- uru daha uyanmamıştı. Esen panik hıvısmda herkes kendi başının ça- maya çahşıyor arada bir fırsat gıkarsa tutan r film yapıp bir vurgun vurmayı beklıyordu. Mü- cadelesinde ortak istemediği gibi kâ- rına da ortak kabul etmek hiçbirinin aklından geçmiyordu. Bu endişeyle meydana getirilen filmlerin kalitece çok düşük olmaları x | en tabil neticeydi. Vurgunu tuttura- bilmek için seyircinin en zayıf 'nokta - ları arastırılıyor, bunla yakalaya bilen ticaret maskesi altında halkı is- tismar etmek için kanunların müsa- ado ettiği bütün hakları kullanıyor- du. Hulikın eğitilmemiş olmaktan do- ğan bu zaaflarını istismar edenler, demokrasi cilvelerinin meydana ge- tirdiği halk düşmanlarıydı. Bu keş- mekeş içinde iyi bir Türk film; bekie- mek iyimserlik değil düpedüz budala- lıktı. 40-80 bin lira sermayeli şirket- ler bilinen gişe rmülleri dışına çı- kıp ilk filmleriyle iflâs etmek niye- tinde değildiler. Bu açıkça bir riskti. Gerçi başarıh yabancı filmlerin, bu arada teknik imkânları * bakımından bizden daha fakir olan Yunan sinc- ması eserlerinin son yıllarda dış pa- zarlarda ne kadar tutulduğu işitili- yordu. Fakat o da bir riskti. Üzerin- de çalışılmış. iyi ve sağlam niyetlerin mahsulü bir Türk filminin dış pazar- Jarda başarı kazanacağına dair kim- se teminat veremezdi. Büttin bunlar hep küçük sermaye- lerle ayrı ayrı çalışmaktan doğuyor- du. Çıkar yolu sermayenin birleştiril- mesi ve kontrol altına alınmasıyacı Ya devlet bu işe elini atar, karışıklı- ga verirdi, ya da film şirketleri aralarında birleşmeye giderlerdi. İ- kisinin ortasında bir yol yoktu. Fi- Hmciliğimizin kurtulmasını, bir filin endüstrisinin kurulmasını isteyenler bu iki şıktan birini seçmek zorunday- dılar. Bunun dışında iyi Türk filmi hayalleri hiçbir zaman gerçekleşemiı- yeci tek rmayenin bliyitmesi, eln filmciliğin çeyit- S kontroluna girmesi, li kollarından denlerin de hayatlarını bir geçimlerini temin e- intizama sokacak. iatikballerini emniyet altına aldığı gibi, yetişme ve gelişme inı- kânlarını da sağlıyacaktı. Buğzü Türkiyede filmcilik bir maceradır. Sermaye koyanı da, filmin teknik ve idari ıslerınde uğraşanları da mace- rapcreqtıt'or Maceraperesttirler, çünkü hiçbiri yarınından emin olma- dığı halde ya bir değişiklik olsun di- ye, a şansını denermnek için bu işe atılmıştır. Türk filmciliğinde yarın- dan emin olunamaz. Küçilik sermaye- nin, kötü filmin, gelişi güzel dağıtı- mın; bilhassa iki büyük Amerikan filmi ithalcisi şirketin Kkredili serma- yeleri, iyi düzenlenmis dağıtım teşk.- lâtları karşısında milecadeleye ne ka- dar devam edebileceği belli değildir. Hatta kendi aralarında çevrilen kırtli işler bile kendi mt'cadele kudretlerini tüketmektedir. Son hâdiseler de Türk film işcisinin yarını olmadığını kir e daha ispat etmektedir. Nitekim buglün yeni tevzi kararı çıkmasından sonra film çalışmalarının durdurul- ması yüzilnden, rejişörü, kamerama- nı, aktörü, dekoratörü, tekniayeni, figliranı dahil, filmcilifin çeşitli kol- larından geçimini temin eden binler- ce insan ve ailesi açlık tehlikesiy!le başhaşadırlar. Tnplanan filmlerin ne zaman dnğı- tılacakı Doğu Almanvadan geleceği bildirilen hos fılmlf—rın ne zaman Va- verileceği, film işçilerinin aclık t likesinden ne zaman kurtıılnmklmı daha helli doğı!dvr Yakındn Dell; ol- akla durgunluk veren acayvipliklerin çevrilmesine sebeb olacak, işler gene durdurulacak sabrı tükenen film ış- kendı knymğunu kıstırıp duracak. Bu durumdan kurtulmanın tek ça- resi birleşmektir. Ama bu birleşmek devlet elinde, yahut büyük sermayeli şirketlerin, lerin kurulmasıyla olurmuş. Her ik1 yol da hem film se- yircisi, hem Türk sinema sanatı, hem de Türk film işçisi için bugünkü dü- zensizlikten çok daha hayırlıdır. An- cak bu sayededir ki film yapmakta şahst kazanç ihtirasları yabancı film rekabetiyle daha rahat mücadele edilebilecek, filmlerin dış pazarlara atılıp döviz temini sağlana- cak, film işçileri nereye bağlı olduk- larını, ne yaptıklarını, ne kszqndı'k- larını, istikbalin onlara ne getirebile- ceğini bileceklerdir. Ancak bu saye- dedir ki iyi film vapma Triskleri göze alınacak, müsait şartlar altında fes- tivallerde göğsümüzü — kabartacak Türk filmlerini yapabilecek sanatşı- lar yetişecektir. Birleşmek. kuvvetir toplanması, başarıların en bilylik kayv- nağı, meselelere en iyi çözüm yolu- ur. _Axls,' 11 MAYIS 1951 -