SİNEMA Filmler “La Plata Deniz Muharebesi” kinci Dünya Harbine dair en gü- zel filmlerin, savaş içinde İngiliz- ler tarafından çevrildiği söylenebilir. Hollywood —mitolojik kahramanlar, cengâverlik destanları yaratadıırsun, Britanyalılar miltecavize karşı kouy- maya çalışan bir milletin sıkıntıları- nı, Metanetini ve Ümitlerini yaşatma- çalışmıştı. David Lean'in “In Which We Serve - Denizler Hakimi”, Michael Powell'in “One of Our Airc- raft is Missing - Bir Uçağımız Ka- yıp”, Charles Fred'in “San Demetrio filmleri; Carol Önümüz- yarı-dokümanter ya- hut Humphrey Jennmgs in “The Fires Were Started - ginlar Başlamış- tı”, Roy Bot ltıng ın “Desert Victory - Çöl Zaferi” gibi dokümanter filml:- ri İngiliz sinemasına sağlam hir ger- çekçilik anlayışı getirmişti. Alfred Hıt Hollywoad'a gitmesinden kıtlığıyla karşılaşan değerleri gerçekçi mleri devresinde yetişmiş ve ustalık kazanmışlardı. Savaş içindeyken mtflcadele filmi yapmak ne kadar tabil birşey ise, si- lâhlar sustuktan, eski dilşman dost ol- duktan on yıldan fazla bir müddet sonra, kahramanlık hikâyeleri yarat- mak bahanesivle yeniden geçmişi ka- rıştırmak o kadar gariptir. Ama 1953 te Nicholas Monsarrat'nın “The Cru- el Sea - Zalim Deniz” Tromanının Charles Frend tarafından aynı adla- sinemaya adapte edilmesi İngiliz si- nemacılığında ikinci bir savaş filmle- ri devresinin başlangıcı oldu. Böyle- ce, savastan sonraki ilk beş yılda Da- vid Lean'in “The Brief Encmınter - tion Bü Ümitler Twist- htırap ('ovuğu" Cnrnl Re “Odi Ot ümden Kuvvetli”, hael Powell ve Emeric Pressburger'in “A Matter of Life and Death”, “Black i The salları" g!bı fantazılen ve ikincj beî yılda da “Kand He- arts and Co ronets 5 Char es Crich- ton'un “Lavender Hill Mob”, Alexan- der Mackendrick'in “Man in the Whi- te Suit - Beyaz Elbiseli Adam”, Henry Cornelius'un “Genevieve - Ko- camın Sevgilisi” gibi komedileriyle dünya sinemacılığında söz sahibi o- lan Britanyalılar bu durumlarını kay- bettiler. Savaş filmlerinin endüstriye hâkim olması sonucunda, büylik tek- nik imkânlara rağmen, ya !Iarbmm başlarında Atlantikte korsanlık yapan Alman cep kruvazö- rü Admiral Gfaf Spee'nin batı—)ını an- latıyor. Michael Powell ve Emeric Pressburger çifti bu olayı büyük du- nanma yardımlarıyla yarı- dokilmar.- tere yakın bir şekilde canlandırmayun çalışıyorlar. Ama bu tarihi hâdıse kahramanlarından Graf Spee'nin To- lünü Amerikan donanmasından Sa- lem zZırhlısının, Ajax ve Exeter rolic- rini eşlerinin, Achilles ile Cumher- land'ı da kendilerinin temsil etmesi- ni sağlamak kolaylıklarına rağ- men “La Plata Deniz Muharebesi” ba- şarıya ulaşanıamış bir film. Bu, hare- ketin ağırlık merkezini hangi olaylar üzerine teksif etmek gerektiğinde ka- rar vörememekten doğuyor. Poweli ve Pıe%aburgeı in ön plân- daki gayeleri Graf Spe İngiliz görüşünden verebilmek. Faka: Almanları da küçük dllşlirmek hılı!- miyorlar. Bir hikâyede çatışan iki tarafı düâ kahraman göstermek ge- yırcilerin zihnini karıştırabileceğin- den bu vaafı İngiliz denizcilerine da- ha çok yakıştıriyorlar. Almanlnm kala kala insani! duygular kalıy Seyirci İngiliz ('Üıwy Atlantik mo- 'ıumın ('rn( Spee'yi ortadan kaldır- sirleri eğlenilirmekle meşgul oldufu- nu görilyor. Bu gariplik çatışma baş- Jadıktan sonra da devam ediyor. Ca- tışma sırasında İngiliz gemileri ku- manda mevkilerinden harekâtın gidi- Şi bir dereceye kadar takip edilehıl:- yorsa da, Graf Spee'de gene yalnız esir lerin durumu gösteriliyor. Ajax, Ac- hilles ve Exeter'iın taktikleri uzun u- zun izah edilirken, onların takip etti- Bi Graf Spee'nin taktiği biltün biltü- ne ihmal ediliyor. Montevideo'daki A- merikan NBC radyosu sözcüsü de azıl olayın dışında kalan Jlüzumsuz bir karakter. Hikâyenin gidişinde dik- kati dağıtmaktan başka roliül olmuyor. Filme bir kahraman bulmak ihtiyacı hisasedildiği zaman, olayın dramatik yapısındaki belirtilmeden, ya Graf Spee kumandanı Albay Lang3- dorı'f (Peter Finch) ya Ajax kuman- Harwood (Anthony qııayle) ya da Exeter kumandanı At- “Şeytanın Güzelliği” Senaryo Yazanlar Ren& Clalre Armand Salaerou ren : Muzaffer GÖKMEN Bütün sinemacıların ve Se- naryo yazarlarının istifade ede- cekleri bir kitap Kitapçılardan Arayınız e'nin batışını bay Boll (John Gregson) Üzerinde du- ru Bunlar filmin Ssenaryosundaki ak- saklıklar. “La Plata Deniz uhare- besi”'nin en büyük kusurlarından biri de ana olayın, 13 Aralık 1939'da Graf Spee ile Ajax, Exeter ve Achilles a- rasındaki çalışmanın, anlatılışında. h dece gümbürdeyen taretler ile güver- te patlamaları arasında bir montaj yapılması, seyircinin, hangi geminin hangisine ateş açtığını, kimin kime taarruz ettiğini, tabiyesini, gemiler arasındaki mesafeyi anlama- sına imkân vermiyor. Bu aksaklık havadan alınan birkaç panaromik gö- rünüşle önlenebılırdi aryo ve Seni sende bol bol rastlanan aksaklıklar fılmın drama- tik bir değer kazanmasına engel olu- yvor. Bunun dışında ver yer ilgi çeken bazı sahneler var. Başlangıçtaki de- niz sahneleri, Michael Powell'in “Black Narcissus” ve “Gone to E- arth”de ispat ettiği tabiat güzellikle- rini verebilme ustalığını daha kay- betmediğini .ortaya koyuyor. Grıt Spee'nin gün batarken Müntevi limanından ayrılışını, intihara gıdişı- ni gösteren sahnç de öyle “La Plata Deniz Muharebesi" ba- şarıya ulaşamamasına Trağmen belli bir cereyanın sivrilen bir eseri olması bakımından mühimdir. Michael Po- well ile Emeric Pressburger'in bundan sonra Girit savaşını anlatan “I'll Met By Midnight” adlı bir virme- savaş hikâyeleri anlatması bu cereya- nın daha süreceğini belirtmektedir. Geçen yıl Cannes festivalinde “A Town Like Alice - Cehennem Yolu” adlı savaş filmleri Japon aleyhtarı diye reddedilen İngilizler bu yıl aynı festivale gene bir savaş filmi olan “Yangste Incident” ile katılmak niye- tindedirler. İngiliz seyircileri arasın- da yapılan bir anket savaş filmleri- n halk tarafından da tutuldu.gıınu meyılana çıkarmıştır. Nitekim yılının en popüler Üç filmi, “Raıch for the Sky”, “Private's Progress” ve “A Town Like Alice - Cehennem Yo- lu” askerlik ve savaşla alâkâalı eser- lerdi. Bu gibi mevzulara hem endüst- scyırcılenn düşkünlüğüniü şuuratlı sebeblere gururlu Britanya İmparatorluğu ınş vatanı halkında meydana getirdiği a- şağılık duygusunun, savaş ve kıhn- manlık hikâyeleriyle tatmin edildiği- ne hükmetmek pek yanlış olmasa ge- rek..