& - /a S İ N E M A Filmcilik Perdenin arkası annes Festivali her zamanki şen- likleriyle bugünlerde — başlamış bulunuyor. En ehemmiyetli film ya- rışmnlarından biri olan l, festivale 3 memle iştirak — Gtmektedir. Hıınlnrın ara.—.ınd Amerika ve Sov- yetler Birliği gibi dev ülkelerden, Lübnan ve Costa-Rica gibi külçük dev- letlere kadar boy boy memleket var. Türkiye yok. Bugünkü şartlar altır.- da, milli karakteri olan bir Türk si- nemasının kurulmasına, Türkiyenin göğsünü gere gere mılletlerara_qı sı- nema bayramlarına katılmasına inı- kân yoktur. Durumu düzeltmek için görünürlerde hiçbir kıpırdanış olma- dığına göre de bu yokluk daha uzun zaman devam edecektir. Türk filmlerinin 1956-57 mevsimi . "Gelinin Muradı” ve “Namus rilmesi gelecek mevsime kaldı. Bu mevsimde ızö.—ıtenlen hıçbir Türk fil- mi orta seviyeye yakla—ıamıyord_ı Sinema tenkitçileri beğenec vecekleri bir yerli filmi bnşuna bek- ledıler Bir tenkıtçının de ışaret etti- a yahut alay yüklü' ke- limelerden başka şey gelmiyor” idi. Bütün mevsim boyunca yerli filmler sinema yazarlarına nükte ve küfür denemeleri yapmak imkânını verdi. değildi. lan bir ankette bir altıncı sınıf öğren- cisi, “sinemadan hiç anlamayanlar bi- le Türk filmlerinde cok büyük hatalar bulabiliyorlar,” diyordu. Gerçek bu r açık ve yedisinden yetmişine kadar herkesin mal(ım du. Fakat filimciliğimizin tenkıtler' düzelmesine imkân yoktu. Tenkitçile- n yetişinesini bekledikleri “Mesih” gelmiyecekti. Sinemanın milkem.el bir sanat olduğunu kabul etmekle bir- hkte endilstii. olduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekti. Sinema tamu- men ekonomik temeller rulmuş bir sanattı. Bu temeller bo- zuk olduğu takdirde Üzerine sağlam binalar kurmayı hayal etmek hiçbir zaman hayal kırıklığından başka ne- tice veremezdi Mucizeler bekleme- meli, neticeleri kendimiz hazırlamaya bakmalıydık. Filmlerimiz — yapılan tenkitleri tam maüânasıyla, hakediyor- lardı. Fuakat filmetliğimizin bugtnkü şartlarında daha başka tilrlii mah- süller cikmasını ummak, Taşkızak tersanesinde atom denivaltısı yapıla- bılemıgını ummaktan farkstızdı. Yerli fihmcilikle, ithal rılmıcıliâ a- raqında uzun zamandan beri sessiz ve ölçüşmesine imkân yoktu. Bu'el tezgâhı ile fabri- Yapılan vergi indirimleri de tamamen sözde kalmıştı. Vergi indirimlerini belediyeler tesbit edivyor, küçük şehir ve kasabalardaki sin€ma salonları- nın çoğu beledıyelere ait olduğundan, daha büvük ölçüde gelir temin ede- bilmek için vergi indirimlerine kulak asan olmuyordu. Öbür yandan küçük yaurdıkları parayı çok geriye almak mecburiyetindeydiler. Aksi takdirde Yerli, filmlerimizden bir sahne Taşkızak tesgâhlarında atom denizaltısı.. AKİS, 11 MAYIS 1957 koymaya benziyordu.: yen! İşlere girlşemezlerdi. Film Ithal- cilerinin isge böyle ııkmtılırı yok'tnu. yeden açılan yere yabancı Ssermaye yerleşiyor, filin yapanlarla ithal eden- ler arasındaki savaş hemen her mey- dan muharebesmde ithalciler lehine kapanıyordu. T ede bir sinema- cılik kapıth!&syonu doğduğuna hük- metmek hiç de yanlış sayılmazdı. Devlet yabancı yıtsızdı. Büyüklerimizin hiç biri yerli film — seyretmekten Yerden göğe kadar hakları vardı. A- ma durüm bu ilgisizlik içinde kendi kendine düzelemezdi. Ankara Dev- let Tiyatrosundaki temsiller, opera ve konserler hakikaten zevk vericiy- şehre siyasi havasının dışın- da carnlılık verenler de zaten bu kül- tür yuvalarıydı. Fakat bu killtür vu- i kerdi kendina bitmemiş, dikilen fidanın büyütülme- si, meyva vermeye aşlaması uzun yıllar sürmüştü. Hâlâ da fidanın za- man zaman kurtlandığı oluyor, ba- kıma şiddetle ihtiyaç gösteriyordu. Buna rağmen bir tiyatromuzun, bir operamızın olduğu söylenebilirdi. Do- k gayretler değersizdi? Tiyatro ve opera sa! idiyseler sinema da öyleydi, Kültür- seler sinema âAlâsıydı. Sahne sanatla- rı bir eğlenceyse, sinemanın onlardan çok daha yaygın bir eğlence olduğu- nu kimse inkâr edemezdi. Aktualite- yi takip etmek hangisinin daha çok alâka topladığını hemen meydana çı- karıverirdi. Üstelik sınemamn sana olarak da, kültür ola: &. eğlence olarak da hepsinden u.stün bır tarafı vardı: Elektriği olan en Ücra köşele- re gidebiliyordu. Yeni Melek Sinema- sı lüks kolttuğunda oturan adam il2 falanca kasabanın tahta iskemleleri Üzerine ili aynı zevki duyabiliyorlardı. h 4 tin sinemacılığa yardımı sadece ver- gi indirimiyle olmazdı. Bunun birçok örneği ceşitli memleketlerin sinema- larında denenmişti. Ama — bunlarla meşgul olunacağına, devletin bir sı- nan bu filmleri bile yabancılara yap- tırıyorduk, Hususi teşebbüslün sinemacılık ça- lşmaları yürekler acısı bir durum- daydı. Piyasada akıl almaz Ali Cen- giz oyunları dönüyordu. Bazı film şirketleri bu meslekte kısa yoldan n ol anın ıl&cım bulmuşlardı. araborsası film çevirmekten çok kulı bir x;ti 150 liralık negatif