Şemseddin Günaltay C.H.P. nin pa- zar günleri tertiplenen toplantıları- na bazan partili gençler tarafından gidip evinden zorla alınmak suretiy- le goturuluyor ve orada hakikaten a- lâka uyandırıcı konuşmalar yapıyor. Konuşmalar bir defa hatibin Şahsi- yeti dolayısiyle alâka uyandırıcıdır. Ondan başka sabık Başbakan yeni iktidarı şiddetle, fakat — selahiyetle tenkid ediyor Ve idarenin aksak ta- raflarını gözlerin önüne koyduğu zaman yakın maziden kendisini tas- vip eden hadiseler, hatıralar ve ni- hayet icraat bulup çıkarmakta güç- lük çekmiyor. Şemseddin Günaltay demokrasi devrimisin hakikaten en mümtaz kabinesine başkanlık etmek fırsatım bulmuştur ve bugün halkın hasretle aradığı son C.H.P. hüküme- ti onun hükümetidir. Şemseddin Günaltayın C.H.P. i- çindeki politikası her zaman müsta- kar olmamıştır. Sabık Başbakan u- zun zaman şuna veya buna kapıla- rak tehevvür göstermiş, soylememe- si gereken laflar söylemiş, garip çı- kışlar yapmış, fakat şu Veya bu si- yasi mevta haline geldiği halde o kendisini toparlamaya muvaffak ol- muştur. Bunun tehlikeli bir oyun ol- duğunda zerrece şüphe yoktur; an- cak Kurultayın arefesinde - Kurul- tay Mayıs sonundadır - Şemseddin Günaltay parti için son derece fay- dalı bir unsur haline gelmiş, daha doğrusu getirilmiştir. Son hadiseler- de onun kadar, onu köşesinden çekip alan genç partılılerın ve İstanbul teş- kilâtının da övünme payı vardır. C. H. P. li ençler partılerının neye muhtaç olduğunu sayanı dikkat bir sezişle görmüşler ve üstelik hareke te geçmişlerdir. Partinin başında bir İsmet İnönü v . P. millet— vekili Suad Başol'un tabiriyle "siya- setin ordinaryüs profesörü"dür. k başına bütün bir iktidarı kuvvetle yerinden sarsmaktadır. — Elbette ki bunda en büyük yardımcısı Adnan Menderes ve onun İicraatıdır ama, gene de C.H.P. Genel Başkanının mehareti inkar kabul etmez bir hal almıştır. Bilhassa eylülden bu yana memleketin siyaset sahnesinin tek hâkimi, İnönünün kuvvetli şahsiyeti- dir. Bütün bir millet onu iktidardan devirdikten sadece altı sene sonra yeniden ağzına bakmaktadır. — Zira İnönü bu altı sene içinde meziyetle* rini ve devlet adamlığı vasıflarını en amansız düşmanlarına dahi kabul ettirmiştir. Nerede kaldı, de mevcut tenkidçilerine İsmet İnönünün altında, kendi ça- pında ve kendisine has usullerle ça- lışan, kalk toplulukları üzerinde mu- olan, fakat kabiliyetleri mahdut devlet adamlığı vasıfları ise Prof. Fahreddin Kerim Gökayın va- sıflarına eş bir Genel Sekreter var- dır. Kimsenin göstermiyeceği kadar gayret, kimsenin göstermiyeceği ka- dar himmet Kasım Gülek tarafından esirgenmemektedir ve parti İsmet İ- nönü ile n Menderesten sonra elişmesini ona borçludur. Ya sonra? ğonra, hiç kimse.. , CH.P nin AKİS, 17 MART1956 parti için- Şemsettin Günaltay Coşan adam derdi budur. Partinin sesini selahiyet- le ve hürmet telkin ederek ifade ede- cek sesler! Millete itimad verecek bir ekip, bir kadro.. Halk yarın reyini C. P. ye verdiği takdirde kimler ta- afı dan ve nasıl idare edileceğini bilsin. Zira 1958 de seçmen, 1950 de yaptığı gibi "bir partiyi seçmemek ı- çin" değil, "bir partiyi seçmek için" sandık başına gidecektir. Onu, seçe ceği en iyi partinin C.H.P lacagına bugünden ikna etmek lâzımdır. Şem seddin Günaltayın harekete geçırıl- miş olması bu bakımdan bir kazanç- tır. Gençlere düşen vazife C. H. P. içinde öyle şahsiyetler var- dir ki altı yıllık muhalefetin so- rı artık bizzat İnönü dahi canlandıramaz. Ama memleke- tin hatırasını iyilikle andığı başka şahsiyetler mevcuttur ki çekildikleri köşelerinden alınıp siyaset sahasına tekrar getirilirlerse ve o sahaya dön- dürülürlerse parti çok kazanır. Bun- lar maalesef zorlanmaya, itilmeye muhtaçtırlar. Zira politikacı olmak- tan ziyade devlet adamı vasfı taşı- maktadırlar. Ama .P. de, millet de onlara bugün muhtaç durumda- dır. Şimdi, İstanbulda Şemsettin Gü- naltaya yapıldığı gibi burada da Fa- ik Ahmet Barutçulara, İsmail Rüştü Aksa llara, Kemali Beyazıtlara, Ve- dat Diclelilere kısaca son Günaltay kabinesinin kendi kendilerini yeme-, miş mensuplarına ve o devir idareci- lerinden şöhretleri sağlam kalmış o- lanlara emrivakiler yapmak, onları konuşturmak, fikirlerinden istifade etmek zaruret halindedir, Bunların YURTTA OLUP BİTENLER oğu - meselâ Faik Ahmet Barutçu, mesela İsmail Rüştü Aksal - Kurul- taya tebliğler yapmak niyet ve az- mindedirler. Bu tebliğlerde partinin önümüzdeki seçimlere kadar politi- kası hakkında tavsıyeler mevcuttur. Bir yandan rejim meseleleri, taraftan iktisadi azıyetımızın dik- katli teşrıhı bulunmaktadır. Ancak i gençler onları şimdiden ya- kalarından tutup toplantılarına gö- türmeli, — konuşturmalıdırlar. Şem- seddin Günaltayın konuşmalarının ne kadar iyi karşılandığı ortadadır artinin — Anadoludaki teşkılatına ise aynı fikir gittikçe yayılmaktadır. İnönünün ve Kasım Güleğin etrafına müsbet isim yapmış, devlet adamı vasfı taşıyan partilileri getirmek, C. H. i bir kuru kalabalık olmaktan kurtarmak, ona daha tem- sili bır mahiyet vermek.. Bir çok de- lege "Barutçuları, Aksalları, Sir- menleri, Sancarları, Diclelileri iş ba- şına oturtacağız" demektedir. P. Genel Başkam da bunu hararetle arzulamaktadır. Şimdilik temini ça- Iışılan husus Kurultayın çok seviye- li bir Kurultay olması ve alkışla baş- layıp alkışla biten arada da kulis da- laveresinden başka şey dönmeyen bir toplantı haline gelmemesidir. Alkış- ların ortasında Kurultay iktidara en yakın parti sıfatiyle politikasını ve kadrosunu dikkatle tesbit etmek, on- dan sonra seçim mücadelesine zahı- ren de olsa tam bir birlik halinde ve bütün kuvvetleri faal olarak atılmak zorundadır. bu —Kurultayda yapmazsa, çok geç kalacaktır. Zabıta 1000 polis, 1 firari 1950 yılında İstanbul Teknik Üni- versitesinde herkesi heyecana dü- şüren bir cinayet işlenmişti. Mehmet Taşkesen adında Maraşlı bir talebe matematik kürsüsü profesörü Feyyaz ürsanı kendisine geçmesini temin edecek notu vermediği için tabanca ile öldürmüştü. Hadise o zamanlar büyük akisler yaratmıştı. Bir talebe- nin, ne sebeple olursa olsun, hocası- nın kanını eline bulaştırması nefret uyandırıyordu. Bu nefretin yanı ba- şında merhamet duyanlar da' vardı. en bir seviyeye kadar yüksek tahsıl yapmış bir gencin istikbaline mani olacak şekilde insafsız not tak- dir edilmemesi lâzım geldiği söyleni- yordu. Talebe katilin duruşması de- vam ederken kriminolojistler, sosyo- loglar, pedagoglar ve ruh doktorları bu mevzuda çeşitli fikirler ortaya a- . Hattâ gazete sütunların da karşılıklı münakaşa ve polemıge girişen fikir adamları bile oldu. Savcı iddianamesinde Taşkesenin cinayetinde taammüd olduğunu ileri sürüyor, — delillerini ortaya koyuyor ve katilin idamım istiyordu. Bütün şartlar elini kana bulayan, talebenin aleyhine idi. Taşkesenin avukatı mü- ekkilini sehpadan almak için çok zorluk Açfekecektı Bereket o sırada imdada yetişti ve 9