DÜNYADA OLUP BİTENLER Kıbrıs Tedbir mi, tedbirsizlik mi? Bundan aşağı yukarı üç sene evvel, 1953 yasında, Fas Sultanı Mu- hammedi bin Yusuf'un Fastaki ba- ğımsızlık cereyanlarının öncülüğünü ve koruyuculuğunu yaptığı iddiasiyle Madagaskara sürülmek üzere olduğu günlerde, Fas milliyetçilerinin — Sul- tanlarına pek o dar bağlı olduk- ları söylenemezdi. Ancak Sultanın Madagaskara, sürülmesinden, — yani 1953 Ağustosundan sonradır ki Fas milliyetçileri Bin Yusufa bağlanmış- lar, onu sömürücülerin gadrına uğra- mış bir milli kahraman olarak gör- müşler ve efsaneleştirmişlerdi. Sür- üne yollanan Sultan, — onların na- zarlarında bağımsızlıklarının — canlı timsaliydi. Eğer Fransa bu yanlış a- dımı atmasaydı Fas milliyetçilerini i kötü bir otonomi ile avut- ncak Fransa bu yanlış adımı atmış, Faslılar ba- ğımsızlık yolunda bir de milli kahra- man bulmuşlardı. Artık onları kimse durduramazdı İşte geçen haftanın sonlarına doğ- ru, İngiltere de Kıbrısta buna ben- zer bir yanlış adım attı. Şimdiye ka- dar hiçbir resmi sıfatı olmadığı hal- de, kâh Kıbrıs halkım temsil ettiğini soylıyerek kah Yunan hükümetinin görüşünü açıkladığım iddia ederek i- leri geri konuşan Makarioa'u, hem de Müstemlekeler Bakanına muha- tap olarak kabul ettikten sonra, ne- rede olduğu bilinmeyen bir adaya sürdü. Geçen cuma sabahı, Makarios, Yunan idarecileriyle görüşmek üzere Atina'ya gidecekti. Kıbrıs hava ala- nına bu niyetle gelen Başpapaz orada tevkif edilmiş ve ne olduğunu anla- madan soluğu surgunde almıştır. A- tina seyahatinde Makariosa refakat etmesi düşünülen diğer Uç papaz da şimdi Makariosla beraber Hint deni- zindeki sayısız adalardan birinde gü- nah çıkartmakla meşgul bulunuyor- ar. Kıbrıs Genel Valisi Sir John Har- dingin Makariosun tevkif ve sürgü- nünden sonra yayınladığı tebliğde de belirttiği gibi, Başpapazın, son sene- ler içinde Kıbrısta cereyan eden ted- hış hareketlerinde parmağı ve kü- çümsenemez payı olduğunda şüphe yoktu. Makarios Kıbrıs piskoposu ol- duktan sonra ada Yunanistana bağlanma cereyanları birden geliş- miş, tedhiş hareketlerı önüne geçile- mez bir hal almış ve işler çığırından çıkmıştı. Ingılız valisinin tebliğinden anlaşıldığına göre akarios'un Kıb- rıs tedhiş teşkilâtı (EOKA) ile işbir- liği yaptığını gösteren kuvvetli de- liler mevcuttu. Hattâ sonradan bu işbirliği o kadar sıkı bir hale gelmiş ve Başpapaz, sakalı o derece tedhiş- çilere kaptırmıştı ki, bunların faali- yetini önlemesi 1stendıgı zaman buna yanaşmamış ve üzden İngiliz Müstemlekeler Bakanı Lennox Boyd'a tedhiş hareketlerinin kesileceğine da- ir teminat verememişti. Bu, tebliğde de işaret edildiği gibi, her türlü an- laşma ümitlerini suya düşürüyordu. Bütün bunlar doğruydu. Makari- osun geçimsiz ve uzlaşılmaz bir a- dam olduğu da doğruydu. Ancak, di- ğer yandan bütün bu hususların se- nelerden beri bilinmekte olduğu da ortadaydı. Yanlış olan İngilterenin şimdiye kadar beklemesi, üstelik Baş papazı kendi eliyle Kıbrıs halkının temsilciliğine yukseltmesıydı Ekim 1950 d u, Makariosun Kıbrıs pıskoposu oldugu tarihtir - çı- kan her karışıklıkta Makariosun par- Sir Harding ve Makarios Bir vakitler pek dosttular mağı, atılan her adımda Makariosun desteği olduğu biliniyordu. İngiltere u tedbiri o zaman almalıydı. Yoksa bu papazı lâyık olmadığı mevkilere getirip, onu itidal unsuru ilan ve Kıb- rıs Rumlarının sozcusu olarak kabul ettikten sonra Ancak o gunlerde Ingılterenın Or- ta Doğudaki durumu bu günkü ka- dar zayıf değildi. [ngıltere bu duru- munun ne kadar zayıf ve pamuk ip- liğine bağlı olduğunu son Ürdün hâ- disesinden sonra anlamış ve Başpa- pazı şımarttıgına pişman — olmuştu leri, Ingıltereye Doğudaki çıkarlarını korumak istiyorsa her ne bahasına olursa olsun Kıbrısta kal- ması gerektiğini anlatmış, İngiltere ancak bu hadiseler üzerine ayılmış- tı. Piskoposu susturmak gerekiyor- du. Yoksa ada elden gidecekti. Orta Doğudaki menfaatlerinin korunduğu müddetçe adanın elden çıkmasına al- dırmayan, Türk azınlığının feryatla- rım vaktinde dinleyip de tedbir al- maya tenezzül bile etmeyen İngilte- re, şimdi tepeden tırnağa hassasiyet kesılmıştı İşte sonucu: Başpapaz sür- güne, işin sorumu da Yunanistan ile Türkiyenin üzerine. Bu, son günlerde kör yürüyüşünü andıran İngiliz siyasetinin yapabile- ceği en büyük gaf oluyordu. Bir kere şimdiye kadar hakkında hiçbir ka- nuni takibata gitmediği Makarioa'u birden sürgüne yollamakla Kıbrıs Rumlarının eline arayıp da bulama- dıkları bir silâh veriyordu: Meşru bir sebep ve milli bir kahraman! Sonra Orta Doğu barış ve güvenliğini göl- rumunu büsbütün nazikleştiriyordu. Eger gerçekleri oldugu gibi söylese, Kıbrıs benim Orta guda alan tek dayanak noktamdır" dese Türk ve Yunan münasebetlerinin büsbütün gerginleşmesine mani olabilirdi. Ama böyle yapacağına Türk ve Yunan gö- rüş ayrılıklarını öne sürerek kendini temize çıkarmak . istiyor ve bunun Orta Doğunun barış — ve güvenliğini gölgeliyeceğini hatırına bile getirmi- yordu. Bu, takip edilmemesi gereken bir siyasetti Ingiltere, şu günlerde, gerek Kıb- rısta, gerek a Doğuda seneler se- nesi takip ettiği yanlış bir siyasetin meyvalarını derliyor. Bunun ise dost- lardan çok düşmanları memnun ede-. ceğinde şüphe yoktur. Orta Doğu Kayan bir ayak Geçen haftalar içinde cereyan e- den bazı hadiseler sonunda, bütün dünyanın dikkat nazarları bır kere daha Orta Doğu üzerine çevrilmiş bulunuyor. Bu hadiselerden, Orta Doğunun yeni ve çok önemli hadise- lere gebe olduğu anlaşılmıştır. Gene öyle anlaşılıyor ki, bu hadiselerden çoğunun doğumu, günün doğuşun- dan da yakındır AKİS, 17 MART 1956