mektedır İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Naboland davası ilamında harç pulları Maşaallah ! Maliye 23 metrelik pul İktidarımız memleket çapında re- korlar kırmış olmakla övünürken dünya çapında da bir rekor elde et- miş olmamız maalesef gazetelerin gö- zü ünden kaçm ıştir. Bu, tabir caizse "pul uzunluğu" rekorudur Hakika- ten Dumlupınar-Naboland davasının safhalarından birine ait ilâmın pul sayfaları tam 23 metre uzunluğunda- dır. Adalet tarihinde bundan daha u- zun pul sayfası bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. Bahis mevzuu 23 metrelik sayfalarda tam 242.834,40 liralık pul vardır. Bunların adedi 9724 tür. Miktarı 10 bine pek yakın olan bu pulların 23 metrehk sayfalar üzerinde iptali kimbilir ne kadar za- man ye ne kadar emek yemiştir! Böylece de milletlerarası bir davaya ait kazai bir vesikaya 23 metre uzun- luğunda bir mali kuyruk eklenmiştir. Hadise pullama sistemimizin ye- niden gözden geçirilmesini gerektir- Zira 10 bin pullu'ilâmın ga- rabetı elbette ki hiç kimsenin gözün- den kaçmaz. Acaba böyle hususi bir vaziyet karşısında ilâmın altına ge- rekli şerh vererek 242.834,40 lırayı kabul edecek bir Maliye dairesi yok mudur? Belki; Damga kanunundan bahsedilecektir. Ama pul sistemi dün- yanın her tarafında muameleleri ko- laylaştırmak için kullanılmaktadır. Güçleştirmek için değil. Her halde bu sistem bunca emekler sarfederek i- lamları tamamiyle gülünç hale koy- mak maksadıyla icad edilmemiştir! 18 Dış Ticare t Türkiye-Japonya münasebetleri Geçen hafta içinde Türkiye ile Ja- ponya arasındaki ticaret ve öde- me anlaşmalarına ekli mal İisteleri- nin süresi 31 Temmuz 1956 tarihine kadar uzatıldı. Diğer taraftan, Tür- kiye ile ticareti 6 Japon firmasına in- hisar ettirmek esasına dayanan Ja- pon sisteminin, heyetimizce gösteri- len ısrar üzerine, ortadan kaldırıldı- ğı, bundan böyle bütün Japon firma- larının Türkiye ile ithalât ve ihra- cat ticaretine iştirak edebileceği de kararlaştırıldı. Bahsi geçen 6 firma inhisarı kal- dırılmış olabilir.. Fakat bu inhisarı doğurmuş olan iktisadi sebepler - iki memleket arasındaki fiat ahenksizli- ği - hala mevcuttur. Böyle olunca, an- laşmanın bu sefer iyi yürüyeceği hak- kında ümide kapılmak yersiz olur. Meğer ki başkaca hükümler veya tedbirler derpiş edilmiş olsun. Bu inhisar şöyle doğmuştu: Ja- ponya ile ticaretimizin baş maddesi pamuktur. Pamuğumuzun fiatı ise dünya seviyesinin üstündedir. Japon- ya bizden pahalı pamuk alınca, karşı- lığında vereceği malların fiatlarını da ayni ölçüde artırmağa mecburdur. Bu fiat farkını yüzlerce Japon ihra- catçısının serbestçe yapacağı ihracat üzerine Ölçülü bir surette dağıtmak mümkün değildir. O halde, pamuğu mahdut adette Japon firması alacak, ihracata zammolunacak fiat farkını da ayni firmalar tayin edeceklerdir. Işte son verildiği bildirilen muayyen firmalar inhisarının mahiyeti bundan ibarettir. Pamuğumuzun fiatı yine yüksek- tir. Japonyanın pahalı alıp ucuz şat- mıyacaği da muhakkaktır. Deme ki mesele olduğu gibi durmaktadır. Anlaşmanın sair hükümleri malüm ol madığına göre şu iki hal sureti ha- tıra gelmektedir: 1 — Verilen haberde, dan ihracat proforma faturalarının bu memleket Ticaret Bakanlığınca numaralanması (vizesi) şartından bahsediliyor. Mümkündür ki bu ba- anlık Türkiyeye yapılacak ihraca- tın fiatlarını kontrol edecek, pamuk zararını karşılıyacak zamları tanzim edecektir. Fakat bu sistemde taraf- lardan birisinin zarar etmemesi için doğru olçuyu bulmak zo 2 —'Yahut da, Fransız satışında Japonya'- Sıkıntılarımız 1952 ortalarından beri içinde bu- lunduğumuz dış ticaret ve dış te- diyeler buhranı ile ilgili birkaç ted- birin alındığını memnunlukla mü- şahade ettik. Maliye — Bakanı'nın üdçe Koniisyonu'nda yeni bir po- litikanın esaslarına dair yaptığı be- yanattan sonra, nazarlar Ekonomi Ve Ticaret Bakanı üzerinde toplan- mıştı. Bakan, büdçe müzakereleri esnasında çok kısa konuştu. Bu kı- sacık fakat dertli ve samimi nut- kunda, dövizin tahsisi ile transferi safhalarını birleştirmek yoluna gi- rildiğini sade bir lisanla beyan edi- yordu. Bu, büyük bir şeydir. Bu, iç ve dış pıyasalara güven verecek dürüst bir politikanın ilk adımı o- labilir. Bu alanda, iki bakanın müş- lar daha aldıkları anlaşılmaktadır. terek bir anlayışla bir takım karar- Bunlar incelenmeğe, bilinmeğe de- ğer şeylerdir. Eğer bugünkü buhra- na hangi yollardan geldiğimizi ve çekilen sıkıntıları hatırlarsak, bu tedbirleri daha iyi anlamak ve tak- dir etmek mümkün olur. İhracatımız ithalat ihtiyaçları- mızın kısaltılmış şekline dahi yet- miyor. Bunun bünyevi sebepleri var: ihracatımızın başlıca kalemle- ri, dış piyasaların alış kapasitesine nazaran, çabuk ve büyük bir geniş- leme imkânından mahru dur. mesele, Türk ekonomisinin umumi kalkınmasına muvazi olarak ve za- man içinde halledilebilir. İhracatı- mızın, bir de, hükümet sanatına taallük eden zafiyetleri vardır: u- mumi fiat yükselmesi — neticesinde ihracat maddelerimizin de maliyet ve satış fiatları artmakta ve bu fi- atlarla sürümü gittikçe zorlaşmak- tadır. Nitekim üzüm, incir, fındık, tütün ve pamuk ihracına prim ve- rilmesi zaruretinde kalınmıştır. Bu AKİS, 17 MART 1956