de - mesela NATO Dairesi Umum Müdürünün tayininde - NATO daire- sinin bu müstafi memurunun parmal izlerim görmekte ısrar edenler Dış- işleri Bakanlığında eksik değildi. geçen haftanın sonlarında Dışişleri Bakanlığında "yabancı" la- rın dolaşması, oraya buraya gırmesı, kâğıtları karıştırması bu "yabancı" lar kim larsa olsunlar.. Bakanlık çevrelerin- de emrin bizzat Başbakan tarafından verildiği söyleniyordu. Bu yasakla kimin kastedildiğini ise herkes anla- mıştı. Mesele D. P. li liderler arasın- aki huzursuzluğun bir yeni safhası- nı teşkil ediyordu. Aydın Yalçın'ın asistanı Hadise Dünya gazetesinde dış mü- nasebetleri alakalandıran bazı hu- suslarda, bilhassa Randall ile yapılan temaslar hakkında kimsenin bilme- diği sanılan bir takım malümatın neş- redilmesi üzerine patlak vermişti. Bu gazetenin Son Ekselans Fatih Rüştü Zorlunun Dışişleri Bakanlığındaki fa- aliyetinden de esaslı surette haber- dar olduğu seziliyordu. Ekselans hak- kında bir kampanya açılmıştı ve ve- rilen havadisler üstadın bir çok p nını suya duşııı'muştıı Buna mukabıl Prof. Fuad Köprülünün neşriyatta kollandığı açıkça bellı oluyordu. Bir sebep arandı ve bulundu: Dışişleri Bakanlığında siyasi komiser edasiyle dolaşıp dehasına kıymet verilmedi- ğinden müşteki genç yeni atıldığı a- kademik kariyerde kimin asistanı o- larak vazife almıştı biliyor musunuz ? Aydın Yalçının. Aydın Yalçın!.. Yani iktidarın oklarını üzerine çeken Siya- sal Bilgiler Fakültesi doçentinin. Ba- an Yalçın ise Dünya — gazetesinin Ankaradakı istihbarat kadrosuna da- hildi. Coşkun Kırcana gelince o. Ba- yan Yalçının kuzeniydi. Derhal, D.P. Genel Başkanına karşı Prof. Fuad Köprülünün de müzaheretine malik bir pasıf komplodan şüphe edildi. Bu şüpheyi en ziyade körükleyen tabii Fatih Ruştu Zorluydu. Bunun üzeri- ne, evvelâ damadın ziyaretlerine ambargo kondu. Coşkun Kırcanın a- yağı mahrem dairelerden kesildi. İç huzursuzluk Böylece D.P. nin yüksek kademele- İi hüküm süren huzursuzluk ve mütekabil itimatsızlık yeni bir geliş- me kaydediyordu. Genel Başkan par- ti dışındaki muhalifleriyle başa çıka- bileceği kanaatindeydi. Fakat dahil- deki rakiplerinin mütemadiyen pu- van kazanmaları karşısında endişe duymaktan kendini alamıyordu. Ad- nan Menderes partinin elinden kay- dığım hissediyordu. Hakikaten inad ve ısrarın tehlikeli yollara sürüklediğini en yüksek çevrele da- hi görüyorlar ve bir hal çaresi arı- yorlardı. Bir hal çaresi ki geç olsun, ama güç olmasın.. Yani Adnan Men- deres tamamiyle yıpranmış bir halde kenara çekilmek sorunda bırakılsın. Allah bilir ya, Menderes de bu akıbe- tı elleriyle hazırlar gibi davranmak an bir türlü geri kalmıyordu. AKİS, 18 ŞUBAT1956 Aydın Yalçın Dersi o mu veriyor? Üç eski bakanın parti mııfettışlıgı selahiyet ve vazifesiyle İsta gönderilmesi de aynı huzursuzlugun neticesiydi. İstanbul teşkilâtı Orhan Köprülü vasıtasiyle Dışişleri Bakanı- nın eline geçmişti. Şimdi, bi kuvvet teşkili gerekiyordu. gönderilen eski bakanlar ıçınde sade- ce Hulusi Koymen particiydi, otekı ikisi - Kapani ve Erkmen - dah yade sosyete hayatında kendılerım gösteren kıymetlerdi. Buna rağmen Adnan Menderes onlardan hâlâ bir şeyler bekliyordu. Görülmemiş sinirlilik, alışılmamış tekzipler itirafname mahiyetinde be- Sinan Tekelioğlu Ağzına mühür YURTTA OLUP BİTENLER yanatlar ve Zaferm puskurdugıı ateş Genel Başkanın D.P. içinde de sarıl- dığım hıssetmesının netıcesıydı ve İ- erde fırt dışardakinden de şid- detli olmak istidadını gösteriyordu. B.M.M. Torba olmayan ağız Bu haftanın başında pazartesi gü- ük Millet Meclisinin kür- süsünde bır millet vekili konuştu. Er- tesi gün bütün Yunan gazeteleri bize ateş püskürüyorlardı. Eğer İngiliz basını Yunan basını kadar gürültücü ve işleri hafife alır cinsten olsaydı İn- gilteredeki gazetelerin de ağız dolusu küfretmeleri işten bile değildi. Ha- kikaten o gün D.P. nin Seyhan Mil- letvekili Sinan Tekelioğlu siyasi partiler arasında mekik dokuyan bir Feridun Fikri Düşünsel - Yunanistan ve İngiltere aleyhinde öyle sözler söy- lemişti ki bunlar bir Yunan veya İn- giliz Milletvekili tarafından bizim hakkımızda ifade edilseydi yeni bir 6/7 eylül hadisesi, mutlaka tertip e- ilirdi. Sinan Tekelıoglunun konuş- ması partilerin milletvekili adayları- nı seçerken biraz daha dikkatli olmak mecburiyetlerim ortaya koyuyordu. Türk milletinin Meclise gönderdiği temsilciler sözlerim düşünerek söyle- mek zorundadırlar; zira şahısları bel- ki kıymetli olmayabilir, ama konuş- tukları kürsü ve üzerlerindeki sıfat hepimizi ilzam etmektedir. Sinan Tekelıoğlu Dışışlerı Bakan— lığından bir sö: Mesele Yunanıstanla munasebetleı'ı- miz, Kıbrıs dâvası ve 6/7 eylül ha- diseleriyle alâkalıydı. Milletvekilinin hassas davranması iyiydi. Ortaya at- tığı tez Batı Trakyadaki Türklerle İstanbuldaki rumların mübadele edil- mesiydi. Atina hükümetinin böyle bir mübadeleye bizi mecbur etmemesi gerektiğini ihtar da şüphesiz fayda- hydı. Ama soru Sinan Tekelioğlunun eline geçince tamamıyle aleyhimize işleyen ve üstelik siyasi patavatsızlık halini alan bir şekle girdi. OrU, cevaplandıran Köprülü bildiğimiz ba— zı hakikatleri tekrarladı ve evvelce çıkarılmış tebliğleri okudu. Onu ta- kiben Seyhan milletvekili söz aldı ve ağlamaklı bir sesle neler söyledi, ne- ler söyledi yarabbi... Yunanlılar İn- gilizlerin uşaklarıydı, efendileri ken- dilerini bir zamanlar üzerimize sal- dırtmıştı. Ve bir temiz dayak yemele- rine sebep olmuşlardı. Şimdi bu eski kölelerimiz yenıden azmışlardı, ama onlara bir temiz sopa daha çekersek akılları başlarına gelirdi. Bütün ya bilmeliy milleti aradakı denizi bir lıamlede aşar ve gider Kıb- rısa otururdu Neler yarabbi, neler.. İngilterenin ve Yunanistanın iler, tu- tar tarafı bırakılmıyordu. Üstelik bü- tün diplomatik teamülleri hiçe sa- yan, hiçe saymakla da kalmayıp si- yasi münasebetlerimizi rencide ede- cek öyle tehditler "sivil paşa" Sinan Tekelioğlunun ağzından çıkıyordu ki bir milletin menfaatleri ancak bu ka- 7