Son macera Nihayet — evvelki sene Başvekil Men- deres elli küsur refakatçısıyle ge- lir. Anlatıldığına göre Türk Başba- kanının, yanındaki ihtisas sahibi U- mum Müdürlerden fazla islere vakıf olduğu nazarı dikkati çeker ve bu hu- sus garıpsenmekle beraber Başbakan takdir 'e ; Şansöl ye Adenauer, İktisad Baka- nı Erhard'tan Türki iyeye azami yar- dımın yapılmasını rica eder ve Er- hard ile Menderes karşılıklı geçip işi hesaplamaya başlarlar. Alman İkti sad Bakanı bir vesıleyle Başbakar Menderese, "Ekselans" der, "iki ke- re ıkı dört eder"... Başba nımız, "Hayır", diye cevap verir, "iki kere iki bızde altı eder Erhard, bunun bılmedıgı bir ha- kikat mi yoksa Türk Başbakanının zarif bir esprisi mi olduğunu anlıya- maz ve o müzakereler de malüm ne- ticeyi verir.. * S imdi gelecek ticaret heyetimize başkanlık edecek zatı ve heyetin uylerırıı öğrendikten sonra nisbeten ferahladık. Bonn'da bırakacakları hatıranın "beklenilmeyen bir krediyi alan ekip" olmasını gönül çok arzu ediyor ama! Bunun için, Menderes politikasının yerini bir başka prensiplere dayanan politikaya bırakması lâzım. İhtimal ki görüşmelerin tehirini Almanların istemesindeki sebep, ufukta görülen böyle bir degışıklıgın gelişmesini beklemek istemeleridir Çalışma Oyala ki unutturası sın! Geçen hafta içinde iki kişi bilhassa İstanbul gazetelerini büyük bir Mümtaz Tarhan Bugün git, yarın gel AKİS, 18 ŞUBAT 1956 üzüntüyle okuyordu. Bunlardan bi- rincisi muhabirlerin kendi yaptığı beyanatı yanlış aksettırdıklerı müla- hazasiyle — üzülüy İkincisi ise mensup olduğu partınin tutumundan dolayı utanç hissediyordu, zira bun- dan sadece altı yıl evvel aynı parti adına Meclis kürsüsünden söyledik- lerini unutacak kadar "politikacı" ol mamıştı. Birincisinin, adı Mümtaz Tarhan ve sıfatı Çalışma Bakanıydı ikincisi Kemal Özçobandı ve Afyo temsil ediyordu. Hakikaten geçen hafta Çalışına Bakam Mümtaz Tarhan gazetelere bir göz attıktan sonra hepsini masa- nın Uzerıne bıraktı ve: — Grevin aleyhinde olduğumu yazmışlar, dedi. Halbuki bu davaya samımıyetle inandığımı kendileri de biliyorlar.. Bütçe Komısyonunda, Çalışma Ba- kanlığı bütçesi müzakeresinden son- raki günlerde idi. Çalışma Bakanının komisyonda yerdiği ve- Anadolu A- jansı vasıtasiyle gazetelere intikal e- den izahatı büyük puntolarla neşre- dilmişti. Gazeteler, Bakanın grevin bir an önce çıkmasını istemediğini i- fade eden başlıkları tercih etmişler- di. Ertesi gün, gazetelerin birinci plânda gösterdikleri haberlerden bi- ri gene greve dairdi. İşçi sendikaları mümessilleri Bakanı şıddetle itham ederek komisyonda yaptığı konuşma- yı cevaplandırmışlardı. Bakan Mümtaz Tarhan komis- onda aynen şunları söylemişti: "Grev hakkı hükümetimizin progra- mında yer almıştır. İşçi için grev hakkı tesis etmek en başta gelen bir Vazıfe olarak görülmektedir. Ancak ev hakkının verilmesi mevzuunda bazı hususların da ,hazarı dikkate a- ınması icap eder.. Bu son cümle bütün işçilerin pro- testo ile ayağa kalkmalarına yol aç- mıştı. Çünkü Bakan Mümtaz Tarhan, grev hakkının tanınmasından evvel işçilerin iktisap etmeleri gereken ba- zı hususlar olduğunu kaydetmişti. Sendikalar teşkilât bakımından kuv- vetlenmeden, mali kudret kazanma- dan grev hakkı fayda yerine zarar verebilirdi. Memleket işçileri kalifiye hale getirilmeliydi. Bütün bunlar hal- ledilmeden grev hakkının — verilmesi doğru olamazı Eski defter ve sözler Mümtaz Tarhan'ın bu konuşması üzerine işçiler hafızalarında altı se neden evvelki hadiseleri canlandır- lenlerinin her işçi muhitinde sırtları okşayarak söyledikleri ilk söz, ikti- dara gelir gelmez işçilere grev hak- kının verileceği oluyordu. Hattâ , D. liderleri grevin işçi hayatında na- sıl bir tılsım olduğunu ballandıra bal- landıra anlatıyorlardı Grev sayesin- "patron sınıfı" tarafından e- grev sayesin- de daha müreffeh bir hayata- doğru emin adımlarla yürüyecekti. Mümtaz Tarkan'ın bugünkü şartlarında sendi- kaların kifayetsizliği, kalifiye işçi nok İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Kemal Özçoban Atılmak var dönmek yok sanlığı ağza dahi alınmıyordu. Bü- yük Millet Meclisinde bir iş kanunu- nun müzakeresi sırasında - 1950 den evvel - Afyon Milletvekili Kemal Öz- çoban söz almıştı; birden Mecliste bir bomba infilâk etmiş ve Türkiye ufuk- larında yeni bir D.P. propaganda» kendisini göstermişti: Kemal Özço- an ve muhalefetteki D.P. Meclis Grupu sesinin bütün gücü ile "işçiye grev hakkı" diye bağırmıştı. Zongul- daktan ve işçisi fazla diğer vilayet- lerden yüzlerce telgraf Merk zine akmış, samimi göz yaşları dö- külmüş, adeta D.P. nin grev konu- sundaki yazılı teminatının yanına bir de manevi bağ katılmıştı. Bütün işçi sımfı - bugün adetleri altı yüz bin - P lilerin peşine takılmıştı. O zamanki iktidarın Çalışma Bakanı Reşat Şemsettin Sirer ise — "işçiye grev hakkının şimdilik tanınamıyaca- ğını" söylüyor, işçi kütlesi arasında komünist temayülü bulunanların da varlığını - bugün de ayni şeyi . iktidarının düşünmediğini kimse id- dia edemez - ilâve ediyordu. Bugün, hal başka degıldı Bakan Mümtaz Tarhan, grevi mumkun mer- tebe gecıktırmek isteye hükümet zihniyetini savunurken bazı gerekçe- ler bulmuştu. Mali bünye itibariyle sendikaların kuvvetlenmesini ister- ken, bir grev halinde sendikanın bü- tün üyelerine yevmiyelerini aynen, günlerce verebilmek imkânlarını elın— de tutması lâzım geldiğini anlatm istediğini söylemişti. Kalifiye 1şçılerın fazlalaşması lâzım geldiğini — iler sürerken, hükümetin bu meselede al— dığı tedbirleri sıralıyordu. lşçının im- kanlarını kuvvetlendirmek için hükü- met uzun vadeli bir program hazır- 15