kinlerde bulunmuş, fakat talihi yaver gıtmedıgınden Sefa Kılıçlıoglu O sura da ukaddes dönüş'ünü —yapmış, Başbakan da eski kasidecisini düşük tirajlı gazetesıyle başbaşa bırakmış ve yeni dostunu kollayarak tahdit fikrini bir kenara atmıştı. O sıralar- da Yalman bir hüzün içindey- di. Zira yalnız Yeni Sabah satan bir gazete değil, üstelik Sefa Kılıçoğlu a kendisinin kanlı bıçaklı düşmanıy dı. İki üstad hadiseden kısa bir müd- det evvel basın tartışmalarının en se- viyesizini yapmışlar - meşhur "fikir gazetesi" Vatan, Sefa Kılıçlıoğlunun garsonluğundan kadın ayartmaları- na kadar türlü hayat safhalarım en düşük üslupla yazmaktan seri kal- mamıştı - ve Yalman bu tartışmalar- dan mağlup çıkmıştı. Şimdi piyangoculuk - Başbakan artık Sefa Kılıçlıoğlunun neşriyatın- dan da şikâyetçiydi - yasak ediliyor- du. Ama kâğıt fiyatlarına sam, Va- tan'ın kârına yeniden sekte veriyor- du. Yalman bir türlü anlamak iste- miyordu ki gazetesinin tirajının dü- şüklüğü fikir satması değil, Yalma- nın fikrini satması yüzündendir. Bu —kampanyada Hürriyet ağır başlı davrandı ve bahis mevzuu olan şey gazetelerın hususi meselesi oldu- ğundan buna "memleket meselesi" damgası yapıştırmaya — çabalamadı. Ama aklı selimin, olgun tarafsızlığın ve itidalin temsilcisi olmak şerefini Nadir Nadi kazandı. Cumhuriyet başyazarı piyangoculuğun, renkli ila velerın, bol sayfaların mene dilmesi - ni iyi karşılıyordu. Memleketin içinde bulunduğu sıkıntılı devirde bunlara yer verilmemesi doğru bir hareketti. Basın denilince hatıra elbette ki bu gelmiyordu. Resmi ilan belâsının or- tadan kaldırılmasını da tasvip etme- mek imkânsızdı. Fiyatlardaki artışa gelince bunun — hükümet tarafından düşünülmüş bir yeni tazyik usulü ola bılecegı ihtimali elbette ki Nadir Na- e hatırına gelmişti. Anca mit fabı'ıkasının kâğıdı malıyetınden ucuza da sattığı doğruydu. Adnan Menderes İktisadi Devlet te- şekküllerinin bundan böyle kendi yağ larıyla kavrulacaklarını haber ver- mişti. Zam, o politikanın bir neticesi olabilirdi. Zaten böyle tedbirlerle ba- sın susturulamazdı. Meselenin mühim tarafı şuydu: her gazeteye eş mua- mele yapılmalıydı. Yani her gazete- nin ihtiyacı aynı esaslar — dahilinde karşılanmalıydı. Nadir Nadi bazı gazetelerin her türlü nimete garkedilirken bir diğer kısmının yarın çıkamamak tehlıkesıy le başbaşa bırakıldıklarım — hatırlat- maktan kendisini alamadı. Cumhuri- yet'in çok ıstırap çektiği, doğruydu. Üstelik Cumhuriyet ile Yeni Sabah 5 karşı karşıyaydı ve meşhur "balayı devri"nde kagıtsızlıktan, malzeme ve makinesizlikten kıvranan Cumhu- riyetin mensupları komşu binaya a- kın akın gelen dolu kamyonları yürekleri ezilerek seyretmişlerdi. Bunlara son verilmeliydi. AKİS, 17 ŞUBAT 1956 Nadir Nadi Olgun adam Kalafat — politikan Hakikaten — basın işlerini tedvir e- den yeni Devlet Bakanı Emin Ka lafat eskisinden farklı — bir politika takip etmek üzere makamına otur- muştu. Emin Kalafat, daha 1951 yı- lnda, henüz mılletvekılıyken resmi ilânlar aleyhinde vaziyet almıştı. Bu- gün alâkalı bakanlığa geçtiğine göre fikirlerine tatbik sahası bulması ka- bildi. Gerçi Ahmed Özel de milletve- kiliyken bazı tekliflere imza koymuş, bakan olunca bu tekliflerin kabili tat bik bulunmadıklarını beyandan çe- kinmemişti.. Ama Emin Kalafatın Emin Kalafat İyi- şimdilik -niyeti! BASIN farklı yapıya sahip olduğu ümidi he- nüz kaybolmamıştı. bir imtihan olacaktı, Resmi ilânları kaldırmanın bunu yapacak bakana yurdun dört bir tarafında çıkıp devletin parasıy- la geçinen yüzlerce çurçur gazetenin husumetini çekeceğine şüphe yoktu. Aralarından bazıları tecavüzlerde de bulunacaklardı. Emin Kalafatın bu okunmayan, satılmayan gazeteler- den, yazdıklarım göstermek istedik- leri zaman o nushaları bizzat getiren veya gönderen gazete sahiplerinden çekinmemeli lazımdı. Onların küfür- leri iz bile azdı, fakat D ve Emin Kalafat umumi efkar önün- de çok iyi bir not alırlardı. Gazetelerin ihtiyaçlarım karşıla- makta da yeni Devlet bakanının bazı projeleri vardı. İhtiyaçlar tiraj esa- sına, yani hakiki duruma göre tat- min olunacaktı. Böylece karaborsa önlenecekti. Hayalet gazetelerin ih- tiyaçlarının çok üstündeki tahsisleri azaltılınca kimse bu yoldan zengin o- lamayacaktı. Hem hakiki tirajların bir sur olmaktan çıkarılıp her sene muntazaman ilân olunması esası da artık kabul edilmeliydi. Mesela İngil terede her gazete ve mecmuanın ha- iki baskı miktarı, iadesi ve satışı mumi efkâra bildiriliyordu. Her işte olduğu gibi onda da açıklık sadece fayda veriyordu. Tirajlar açık olun- ca Türkiyede cidden çok alâka uyan- dırıcı rakkamlarla karşılaşacaktık. Emin Kalafat bunu mutlaka temin et melidir. Böylece basın bir takım gangster- lerden kurtulacak ve meslek temizle- necektir. Esas ve tatbikat Ciddi — ve iyi niyetli gazetecilerden hiç birinin basınla alakalı olarak alman son tedbirlerden - maliyet iti- barile - şikayet etmelerine lüzum yok tur. Kâğıt fiyatları arttırıldığına gö- re bu mecmuanın sahibi de ihtiyacı- nı karşılamak üzere daha fazla para verecektir. a şurasını ifade bir meslek borcudur ki bu fark bizi za- rara sokacak mahiyette değildir. Olsa olsa kazancımız azalacaktır. Bu ba- kımdan bir fiyat ayarlamasına da lü- zum yoktur. Basının kendisine - mes- leki vazifelerin ifası bakımından 0- lanlar hariç - farklı muamele yapıl" maşım istemeye hakkı olmadığına da samimi surette inanıyoruz. Esas itı- barile bir endüstri de olsa, bazı sa- halarda bazı meslek erbabının az ka- zançla iktifayı bilmesi lâzım Basın hürriyeti gazetecilerin çok kazanması değil, gazetecilerin kanun- lar ve farklı muameleler baskısı al- tında sesleri çıkmaz hale getirilme- meğidir. Kalafat bunu sağlarsa mem lekete en büyük hizmeti yapar. Gazeteciler Bir mektubun hikayesi Geçen — haftanın — sonunda Dünya gazetesinde — bir çerçeve içinde Falih Rıfkı Atay imzasıyla şu yazı çıktı: 13