Oppenheimer hadisesi (Baş tarafı 16 ncıda) memekle beraber" güvenlik için bir tehlike arzeden adam nasıl bir adam dır? Bunu anlamak için bugün Ame— rikada "güvenlik" mefhumunun mut- lak mânada ele alındığım düşünmek lâzımdır. Oppenheimer hâdisesi geçen 6 ni- sanda meşhur Mc Carthy'nin bir sözü ile başlar. Komunıst avcısı senatör O tarıhte bir basın konferansında, yin "ki sabo[ajcılardan bıh ken hidrojen bombası imalâtının ay— larca geciktirilmiş olduğunu söyleyive- rince, nazarlar atom enerjisi komisyonuna çevrilmiştir. unun üÜzerine — Sterling Cole'de 1949 - 1950 yıllarında hidrojen bom- basının çok münakaşa edildiğini söy- lemiştir . Yani o tarihlerde bir tered- düt devresi geçirilmiş ve böyle tehli- keli bir zamanda hidrojen silâhı gibi muazzam bir tahrip aletinin imalinde gecıkılmıştır Hususıyle ki yine o ta- rihlerde Sovyetler de atom bombasın sahip bulunduklarını açıklıyorlardı Neticede bu işin mesuliyeti Dok- tor Oppenheimer'in omuzlarına yük- lendi. Zira Oppenheimer, hidrojen bombasına güvenemiyor ve henüz bir ihtimalden ileri gidemeyen böyle bir projenin tahakkuku için para ve mesai sarfetrnektense atom bombası üzerin- deki çalışmalara hız vermenin daha i- yı herhalde daha ümitli bir yol olaca- ğını söylüyordu. Bu münakaşa yüzündendir ki, ge- cikildi ve Sovyetler nasıl faydalandık- ları henüz bilinemeyen bir zaman ka- zandırılmış - oldu. Oppenheimer'e ilk yükletilen mesuliyet bu idi. Fakat bu- na mesuliyet denebilir miydi? Zira vaktile atom bombası da şüphe ile karşılandı. BBunun hiçbir zaman patlamıyacağnı, — patlasa bile bir kes- tane fişeği infilâkından daha — büyük bir infilâk temin edemıyecegım soylu— yorlardı. O kadar anlar "a- tomun — babası" olan Oppenheımer. "bahse girerim ki bu bomba en azdan 300 ton T.N.T'ye muadildir" diyerek teminat vermek zorunda kalmıştı. mba patladı: İnfilâk kudretinin 300 ton değil 20.000 ton T.N.T. oldu ğu anlaşıldı Yepyeni bır silâh karşısında yanıl- mak daima mümkün. Nitekim geçen sene | martta tecrübesi yapılan hid- rojen bombasının da,, binnazariye he- saplanan tesirin iki misli tesir yaptığı ve bu yüzden alınan emniyet tedbir- leri kıfayet etmiyerek bir takım Japon balıkçılarının radyo aktivite tesiriyle ölüm derecesinde hastalandıkları ma- lumdur Fak bu ilk mesuliyet üzerinde durulmadı. Nitekim — Oppenheimer hakkındaki Gray raporunda da bu hu- susun mesuliyet teşkil etmiyeceği be- lirtliyor. — Yalnız, âlimin eskidenberi sol temayüllü bazı kimselerle — düşüp kalktığı sabit olmuş ve bu nokta üze- rinde durulmuştur. Bu derece mühim AKİS, 10 TEMMUZ 1954 FEN ALEMİNDE Güneş tutuldu Gecen hafta güneş tutuldu. Hâdiseyi fotoğrafla tesbit etmek, filme almak için astronomlar seferber oldular. Kimi Danimarka'ya, kimi Norveç'e, kimi de İran'a gitti. Fakat küsufla ler yalnız ilim adamları olmadı ki.. Halk da merak ve tecessüsle guneşın tutulacagı günü bekledi. Beşer tabiatında gökyı rada cereyan eden hadıselere karşı te— cessüs, insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insan, başını semaya kaldırıp bak. tıgı zaman, göz kamaştırarak parlayan güneşi, —esrarengiz bir varlık kabul etmiştir. Birçok iptidai dinlerde güneş bir tanrı olarak tanınmıştı. Onun ha- reketleri dikkatle takip ediliyor, hâ- d e , Bugün hâlâ, küsuf hâdisesi, bu ip- tidai telakkılerın artıklarına bağlı o- larak uğurlu veya uğursuz sayılmak- dır Gün neşin tutulmağa başladığı — an- da, arz üzerindeki sühunetin duşmesı turlu hava cereyanlarının, rüzgâr ve fırtınaların başgöstermesi eski natü- rist dinlerce bir felâket alâmeti sayılı- yordu. Eski Avustralya sakinleri ise güne— şi "Yeryüzüne bereket getiren Tanrı" şeklinde tasavvur ediyorlardı. Onlar- dan kalan kil tabletler üzerinde, "Gü- e ait sembolik resimlere sık sık rastllamak mümkündür. Ayni telâkki sonradan Hindistan'a ve daha uzak bir yol takip ederek Orta Amerika'ya ka- dar yayılmıştır. Astronomi ve astrolatri'de bir hay- li ileri gitmiş olan Babilli kavimler, güneşin hareketlerini türlü şekıllerde yorumluyorlardı. Hele küsüf hâdisesi onlar için çok mühimdi. Babilli astro- loğlar bunu, o sene mahsulün bol ola- u Mısır'a geçmiş, burada güneşe olan baglılık asırlarca devam işti â bu kavim, politheisme'den (çok al- lahçılık) ayrılıp monotheisme'e (tek allahçılık) — girdiği zaman bile Tanrı yine güneş şeklinde sembolize edil- mistir. ışlerle ugraşan bir alimın velevki kö- bir etle olmasa da, sl tema- yullu kımselerle gor işmesi "emniyet" mefhumiyle — kabili telif görülmemiş- ir. -. Ne var ki, Oppenheimer'in bu gibi kimselerle düşüp kalktIğı, arkadaşla- rı ve bütün mesul durumda bulunan kimseler tarafından evveldenberi bili- niyordu. Velhasıl, Oppenheimer hâdisesi Öy- le bir hava içinde mütalâa edilmiştir- ki, haddizatında — suç sayılmayan bir çok şeyler yanyana gelerek — âlimin "emniyet için tehlikeli" olduğu neti- cesini meydana çıkarmıştır. Kısacası güneşe, kusufa karşı olan alâkanın uzun bir mazisi vardır. Asır- ların ınsan ruhuna nakşettiği bir alâ- kadir Bugün madenı kıyafetli bir insanın kusufu tecessüsle seyredişini, — dikkat- le inceleyecek olursanız, onda bir nevi gizli ve vahşi bir korkunun mevcudi- yetini müşahede edebilirsiniz. Medeni insan hâdisenin sebebinin, basit bir as- tronomik kaideye bağlı bulunduğunu bildiği halde, kendisin, ecdadından tevarüs ettiği iptidai duygulardan kur- taramıyor. 0 nci asrin ortasında, küsuf gü- nünde insanlarda gene ınsıyakı bir te- lâş vardı. Halk Bankası T.A.Ş. Sermaye ve İhtiyatları 10.778.885,— Şubeleri Adana İzmir Aydın Kastamonu Balıkesir Kiırşehir Burdur Malatya Bursa Maraş Corum Merzifon Denizli Nevşehir Erzurum Niğde Eskişehir Sivas Gaziantep SANDIKLAR Ankara Sermaye ve İhtiyatları 1.689.856,— Ajansı : Beypazarı İstanbul Sermaye ve İhtiyatları 3.151.671,— Ajana : Çarşıiçi