İlk provasında bütün sanatkârların «Tutmaz» hükmünde birleşikleri Ci- bali Karakolu, halen 155 temsil adedi fazlası ile Yakın ve Orta Doğuda «af- işte kalma» rekorunu kırmış bulunu- Or. (Son rekor Magapa de magapa isimli bir Yunan müzikal — komedisinde idi ve 210 defa temsil edilmiş bulunuyor- u.) Kazandığı muvaffakiyet ve bilhassa sahnede işgal ettiği mevkiin hususiyeti bakımından Cibali Karakolu, sağlamasının birden fazla se- bebi vardır. Evvelâ: halkımızın — icra kuvvetine, zabıtaya karşı hususi bir den yavaş yavaş sıyrılmakta olen hal- kımızın karşısına hiciv adesesinden geçirilerek çıkarılan polis'in dikkati çekeceği tabi idi. Üstelik icra kuvve- tinin sahnemizde hiciv mevzuu olması ilk defa vukubulmaktadır, Çünki onla- rın vaktiyle bir nevi - dokunulmazlığı vardı. Sanki polis ve zabıta mensupları insan değilmiş, vatandaş değilmiş ve bu cemiyetten ayrı bir sınıfmış gibi... undan başka, tiyatromuz bale ile orkestrayı bir kenara bıraktıktan son- ra hakiki şahsiyetini bulma yolunda oldukça uzun bir mesafe katederek Ci- bali Karakolu'na gelmiştir. Trup, bu eserin müsait havasında sur'atle inki- şaf zemini buldu Ayrıca muvaffakıyette heyetimizin kimsesizliğinin de payı büyüktür. Bu- na bir nevi gururdan doğan muvaffâ- kiyet te diyebiliriz. Himayesizlik gu- ruru!» uammer'in bu iddialarına tamamen iştirak etmekle beraber, eserin tu- tunmasını sağlayan — esas faktörü biz, tekstin günlük vukuata, siyasi hadise- lere göre her gün yeniden tashih gör- mesinde buluyoruz. Muammerin büyük bir medeni ce- saretle temas ettiği ve keskin müşahe- de kudreti ile karikatürleştirdiği trük- lerdir ki seyirciyi kendisine bağlıyor. uammer, Cibali Karakolunun 250 nci temsili gecesi, İstanbuldaki «muhteşem» evinde bir parti — vermiş ve şehrin her sahadaki en mümtaz şah- siyetlerini davet etmişti. Zaten temsil- n sonra da, sahnede güzel bir me- rasim yapılmış, r kıran sanat. kâr hak ettiği tezahüratla alkışlanmış- tı. u gece muvaffak her insan gibi bir "tiyatrocu"nun da şan şeref, itibar ve paraya, Türkiyede de lâyik görül- meye hak kazandığını ispat ediyordu. mer, sadece o bakımdan bile, Tiyatro tarihimizde müstesna bir mev- AKİS. 12 HAZİRAN 1954 SANAT DÜNYASINDA Muammer, karısı, oğlu ve annesinin resmi Karaca'lar ki işgal edecek ve daima hürmetle yâ- dedilecektir — T. Çını Müeyyet Dinçol bir sergi açtı F üreya Kılıç sergisini kapadı. Teşhir ettiği 145 parça eserden 85 tanesi satılmış bulunuyor. Bunun ifade ettiği mâna derindir. Sanatkâr, şahsiyet sa- hibi olduğu ve benliğimize yaklaşlıgı nisbette rağbet görüyor demekti Füreya Kılıç'ın sergisini, Beyoglu Olgunlaşma Enstitüsü salonunda Müey yet Dinçol'un açtıgı bir sergı takip e- siyonları ile bizzat ressamın yirmi al- ta eserini bir arayan getiren altmış dokuz parçalık bu sergi, İstanbul hal- kına olduğu gibi sanatla alâkadar çev- relere ve mimarlara yeni ufuklar aç- maktadır. S erginin hususıyetıne girmeden ev- sahiplerine, bizlere tanıtmak istemiş- tir. Fakat bunun için, elinde tek vası- ta, biraz alçı ile — boyadan ibarettir. Okumuş, beğenip seçtiği parçaların, bazan aynen, ekseriya küçültmek su- retiyle birer ornegını çıkartmıştır. Pek tabiil, bu arada "tab'ı —şâiranesi" de harekete gelmış, kendini arabeskin helezonlarına — kaptırmış, orijinal ör. lüksü — severler nekler de vermiştir. üeyyet Dinçol'un Bursadan M naklettiği bu çini örnekleri, herşey- den evvel Güzel Sanatlar Akademisi süsleyici sanatlar kısmını alâkadar e- diyor. Akademide bulunan bu şubenin şark kısmı ile seramik — şubesinin bir İşbirliği yapması lâzımdır, fakat bu ya- pılmamaktadır. Müeyyet Dinçol, tek başına, bu yolu keşfetmiştir ve mahdut imkânları ile neler yapılabileceğini gösteriyor. Yine Akademinin mimari İç mimariyi ilgilendiren çini, oraya tamamen yabancıdır Böy- le şahsi gayretler mahsulü sergiler de olmasa, yavaş yavaş unuttuğumuz sa- nat ve zevk mahsullerimiz, büsbütün ortadan kalkacaktır. Milli Eğitim Ve- kâletine de burada en büyük vazife düşüyor. O da şu: Kabiliyetlere ve ehliyet sahiplerine imkânlar vermek. Müeyyet Dinçol bu sergisi ile kendi- sinin bir çok imkânlara sahip bulun- duğunu gösteriyor. Ondan faydalan- mak gerektir. Sergide — gördüğümüz röprodüksiyonlardan 44, 55, 46, 39, 45, 52, 38, 41, 42, 56, 27, 23 ve 40 numaralı parçalar renk ve kompozisyon bakım- larından bugünün en ileri telâkkilerin- den hiç bir fark göstermiyor. Ne di- yorum, onlara önderlik ediyorlar, ve iç mari eseri olarak derhal kullanılabilecek birer eserdirler. F üreya Kılıç'ın eserlerinden — yarı- sından fazlasının satılmış oldugunu yülü ve rağbeti, yüksek mimarlarımı- za birer işaret değil midir?