——uktedir değilim.. belki birgün yazarak imlatırım. Belki yine birgün konuşuruz. Jele biraz daha zaman geçsin. Sizde, Sen de hislerimizi daha iyi yeklıyalım. Yanılmış olmadığımıza bir kere daha inan- #lıralım kendimizi. Genç adam Eve bir sesle: — Buna benim için lüzum yok bayan Berrin, dedi. Fakat sizin için görüyorum i çok lâzım. İstediğiniz kadar düşünün. İsterseniz aylarca, yıllarca benden kaçın. akat şunu, sadece şunu bilin ki sizi çok Keviyorum. Ve heran sizden bir haber bekliyerek yaşayacağımı yemin ediyorum. ÜBenim yaşama bağım bundan sonra yalnız e yalnız sizsiniz bayan Berrin, yalnız Siz kalacaksınız... * ** Berrin niçin evlenmek istemediği, ev- kkım ve kuvvetiz lenmeği muhal telâkki ettiği bir adamla Size bunları söylbaşbaşa kalıyor; bir hissin, bir mantığın için için yaşıyanmünakaşasına girişiyordu? Evlenemiyeceği itmadığınız içindirbir adamla gezinti yapmak, ona ruhunun.. * tokat indirilmişiç yaradılışının hesabını vermek doğru muydu ? Niçin böyle söy in, karşı karşıya bulunduğu bir abını kendi kenhissin aykırı olduğunu anladığı dakikada . Bunu pek lüzukısacık bir «Hayır» la işin içinden sıyrılıp . Fakat günlerdeçıkar. Bu yolda bir erkekle münakaşaya ıdaş gibi hayatı girişmek, ona ümit kapılarını ardına kadar ini, en gizli ve açık bıraktığını hissettirmek değil midir? Bunu da bilmeli (o Berrin küçük çalışma odasında yine lan düşkünlüğünüdivana uzanmış; başının, dizlerinin altına Fi gün kalbi yastıkları Odayı, nım yalnız kaysı rengi gece lâmbasi ML anayı yoksunlayordu. Üstünde iri dallı kumaştan bir leti için göğüs şKimona vardı. Hayatının sola sağa uzanmış »te ortaklık tanıkarışık yolları, pek uzakta kalmış bir eski tu bir yüreğin göbatıra gibi gözlerinden silinmişti. ini gördüğü gün Ö), yalnız, Fuadı niçin kati bir sözle işürülmüş bir mhayatından O uzaklaştıramadığını düşünü- yürür gider. yordu. Günleri biribirine benziyen bu iş Son günlerde yıhayatı canını mı sıkmağa başlamıştır Kadın ie ne bir sevggönüllerini bir ipekli kumaş gibi avuçla- anlanan sesi, rfinda toplıyan, bir yığın süs eşyası içinde; hatalıdır. Burenklere, çiçeklere, tüllere, incecik tüylere asıl Ve en zengin ormanların, en güzel hayvan- isilik bi larının sırtlarından alınan kürklere karışan * hastaya insanlı hayatında; kalbini ayaklandıran bir kuvvet sain da ölecekti. FBİ canlanmağa başlamıştı. , Fakat belki gi Mai salonunda hep dudaklarında gülüş, tutar; bel hep gözlerinde sevinç pırıltısı ve hep iç, seslerinde yaşamanın verdiği büyük saade- onsuz bhazziyle konuşan kadınlar.. endisini de bir zamanlar en inde köşele- Bay up Fine kadar karıştığı evlilik âleminin çen- Onu vE değer berinden tekrar geçmeğe mi çağırıyorlardı? eniden yuva kurmak elinde değil bir hatıranın ir mi vll ? ce içime dert ok tin lüzum var; ne En küçük bir hareketi, dünyanın pek biler ön müstesna bir erkeğini mesut etmeğe kâfi e Ne ii Sİ olduğu halde niçin susuyor, niçin büyük dir a mi yi bir sevgiye, temiz bir bağlılığa bezli miyorum, veremiyordu açmağa, anle” Çocukları mi engeldi bu saadete? Hayır.. Fuat yaradılışında bir adamın onları hırpalamasına, yabancı bir bakışla onları süzmesine imkân yoktu, Zaten çocuklarını yeke yetecek kadar parası da vardı bankada. Yaşt'n mi ürkütüyordu kendisini? Henüz otuz yaşındaydı. Fakat yıpranmamış, bü- zülmemiş, vücudu inceliğini, yüzü taze, gergin çizgilerini kaybetmemişti. Eski rengi yoktu. Biraz solgundu. Fakat bu solukluk onu daha asil bir mana vermiyor muydu? Gözlerinin kestane kabuğu rengi daha iyi seçiliyor; kirpiklerinin gölgesi eskisinde daha iyi bir manayla yüzünü canlandırıyordu. Bunlar işin şekil tarafı idi, Kalbide, vi istekleri, heyesan ) ve ihtiraslarıda lar miydi? Genç kadın, düşüncesi bu analize sap- landıkça sinirlerinin ürperdiğini hissedi- yordu. Fuadı sevmeğe başlamıştı. Artık bunu kendi kendine söylemekten ve bu sevgiyi kabul etmekten çekinmiyordu. akat ya yanılıyorsa... bir zamanlar oda sevmişti. Onunda kalbi eski genç duygularla çarpıyar; onun da sinirleri eski taşkın ateşle yanıyor muydu? Ama onun sevgisi nihayet büyük bir imkânsızlık içinde sesini güç duyurmuş ürkek birşeydi. Gençikadın, Fuadın karşısında yaşından gok hatıralarını kocamış buldu, Ve küçük yazı masasının başına geçerek ona son sözlerini duyurmağa çalıştı: « Sizi niçin uzaklaştırmak istiyorum ? Bunu anlatmak için ne yapmak lâzım? Bunu düşündüm, bir daha karşılaşmamızın doğru olamıyacağını hissederek yazmağa karar verdim Kafamda fikirler karma karışık.. kal- bimde hisler yorgun ve yıpranmış. Bilmem işin içinden çıkabilecek miyim? Ve yine bilmem ne demek istediğimi anlıyacak mısınız ? İnsanın gönül yapraklarını bir yaban- cının önüne açması, kendi masalını ortaya dökmesi pek güç.. size yabancı diyorum. Bana gücenmezsiniz elbet, çünki dostum hayatımda yer almak için çok geç kaldınız. Yahut,. daha doğrusu, ben vereceğiniz büyük saadete uzanmak için lüzumundan fazla geç kalmışım. Siz halâ ağarmıyan saçlarımın rengine, halâ parlaklığını saklıyan gözlerimin can- lılığına, kısaca, şeklime aldanarak bana el uzattınız.. ve manasız bir çalışma ha- yatının derinliğinde aşktan, heyecandan, ibtirastan uzak düşmüş bir kadın; aç ve susuz kalmış bir yolcu gibi uzatılan bu ele sarılmesk, verilen sevgiye koşacak, sıcak bir yaşama başlıyacak sandınız. Göz aldanır, gönül olmaz bir hevese kapılır dostum. Yazık ki, biz insanlar çok defa bu olmaz heveslerin ardından koşar, yorulur, yıpranır, Size kısaca istediğiniz şeyin hakikat olmasına imkân yok diye bir karşılık vermek daha doğruydu. Fakat aylarca sizinle konuştuktan, birkaç gezinti yaptıktan ve bilhassa dürüstlüğünüze, his- lerinizin inceliğine kuvvetle inandıktan sonra bunu yapmak elimde değildi. Hem bazan ince bir rüzgâr kadın gönüllerini ürpertir. O gönül yıllarca ale 2 acıyı, gözyaşını, sevgi ve kıskançlığı yudum yudum tatmışsa, birgün seven bir göz önünde soyunmaktan kaçınmaz. İşte bel- ki de biraz bunun için varlığımı önünüze sereceğim, bunu, geriliği son hakkını vermek için yapıyoru Mazimi kısaca inim size.. nasıl bir sarsıntıya uğradığımı biliyorsunuz. Avrupada geçen iki uzun iş yılı, buraya geldikten sonra başlıyan çalışma hayatı, içimin nihayetsiz korkusunu öldüremedi: sevgiye, bağlılığa inanmıyorum, hattâ ölüsü arkasında gençliğini kitaplara veren, bir kütüphane köşesinde kendisini unulmağa ve unutturmağa çalışan Nahidin büyük ıstırabı karşısında bile bu şüpheyi silmeğe m olamıyorum İçimde birgün herşeyin yalan çıkaca- ğına inanan sarsılmaz bir köşe var. Sonra neyi istesem, neyin hasretiyle üzülsem, birgün elime geçince bıktığımı, hemde pek çabuk herşeyden usandığımı görüyo- rum. Bisküvi kâğıtlarının kırıntılarıyla dol- durulmuş bebeklere benzetiyorum kendimi. Hissiz, heyecansız, boş bir kalbden başka birşey olmıyan, makine gibi hareketli bir ınsan... Sonra iki küçüğüm.. Onları çok sevi- yorum, Onlara zamanında çok acıdim. Birsen fena günler gördü. Bunun içindir ki pek ürkek. Arkadaşlarının arasında, onların neşeleri içinde acı geçmişi unutsun diye, Avrupadan döndükten sonra da, onu yatılı olarak okulda biraktım, Halâ sinir. leri düzelmiş değildir. Birgün babası gibi beni de kaybetmekten korkmaktadır. Tunga daha birşey öğrenmedi. Fakat elbet herşeyi öğreneceği yıllar gelecek. Gününjbirinde iki kardeş başbaşa vererek: «Annemiz de bize kıydı. Yeniden kendine yuva kurmak, hayat yolunu değiştirmek için nesi eksikti; hangi zaruretle sava yaptı?» diyecekler. Gençler biraz egoist olurlar bay Fuat, Annelerinin uzun bir ömre bir tek aşkı kâfi görmesini, acı ve hırpalayıcı olmakla beraber mazi hatira» larına bağlı kalmasını isterler. Ne olursa olsun onlar benim yeni saadetimi hazmet- miyecekler.. ve bunu yaptığım için beni affetmiyeceklerdir. onra... Nihayet bende kıskançlığı biraz geç, fakatlüzumundan fazla duymuş; o hissi tanımış, onunla arkadaş olmuş bir insanım. , Tekrar kıskanmamak elimden gelmiyecek. Karşilaşacağınız her genç yüs benim derdimi ayaklandıracak. Birgün sizinde yeni bir aşka; hayat, hareket, 19