lasan, Hasanlı yaniyor, beyaz caketli garson orada dolaşıyordu. Filiz, denizde titreyen ışıklara, eski tahta iskemleye, bo salara, uzakta. ki sazlıklara baktı. O gecenin bütün resimlerini ruhuna almıştı. Hep bera- ber yürüdüler. Sandalcılar, bağırarak onları çağırı- yorlardı. Kayalıklara doğru koştular. klar? Hasan, Filizin elini bırakmıyordu lu: Kayalıkları inince, oranın rüzgârsız tum... Gidiye olduğunu anladılar. Denizin cilâlı yü- asaydık, tren zünde, ei sazlıkların, m tşılaşacaktık, yıldızların renkler rlardı. Filiz: köşesine 8oj diler. Temeli; ak, içi su do dan geçtiler illerini göret çimleri uyuyo Sandallara bindiler. Deniz öezindi. Hasan, Filizi yanına oturtarak, caketi bi: çıkardı. Ona giydirdi. Filiz, bir çocuk uzu unutmuş gibi susarak onu dinliyordu Sandalcı, bir iki kürekle kıyıdan arak, onlari ayırdığı sandalın, ucu yırtık yelkenini tı. Yelken sezilmiyen ince rüzgârla sizin için bir dolarak, sandal yana yattı. Filiz, Hasa- nın göğsüne düştü. Ayın ışıktan deresi ırcık saçların arkalarında kalmıştı Genç kız, dönerek, sandalın arkası- mizin saray sıra şıkırdayarak akan gümüş yola bak- 1 likleri vaki Hümeyra, kardeşine fısıldadı : ra darıldı: — Filizin yüzüne dikkat et! ne gü: remediniz, ço zel, tıpkı bir heykel e < ık zaman ye Filiz gülerek dön ru değil!., nz parşömei lim... mış yiyecek Genç kız, başını çevirdi. Hasan, ek, ve kedi gözlerini, onun, yavaş yavaş gülüş çiz- ır, karınların gileri kaybolan profilinden ayıramı- yordu. ülme Filiz, seni i böyle seyrede- Filiz, akan sularda, eriyen, tükenen, yokolmaya giden hayatlarını görüyor gibiydi. Biran herşeyden ayrıldı. Uzak ve gizli duyguların yalnizlığında kaldı. Çocukken, Allahı, göğün sonsuzlukla- rını, yıldızların çözemediği esrarlarını düşünürken de böyle hislerle dolardı. Hasanın dudağı, bir alev yumuşak- lığı ve sıcaklığile, saçlarının ucuna do- kununca, genç kız, ürpererek ayıldı. üşünüyordun Filiz? Yüzünü, bukadar değişik manalarla ayl ren düşünceler neydi acaba Genç kız, gülümsedi : — Hayatı... Sularda açılıp kapanan sandal izleri gibi, bizim de bugün var yarın yokolacağımızı, bunun tatlı acı- sını düşünüyordum galiba... Yarın ne olacağımızı bilsek, e imi içindey: ken bile kaçan, uzaklaş tükenen içük bir aşık Sandaldakiler sustular. Hasanın kolu sert bir oynayışla, genç kızı kendine çekti. Yanağı onun yanağına dokun” du. Öylece durdular. Hasan, yanındaki genç kıza, ışıklı sulara uzun üzun baktı. Sonra bir şar: kı söylemiye başladı. Sesi güzeldi. Tıp: ı gecenin, uçuk, solgun renkleri, ya- şandığı halde uzaklaşan hayatı gibi bir şarkıydı. Parmakların arasından akan, avuçta durmayan bir suydu. İnsan se: rinliğini dudaklarında, yüreğinde duyu- yor, iyice biliyor, fakat tutamiyor, akı: şını durduramıyordu. Filiz, bu sicak erkek sesiyle kalbi- nin çarptığını, vücudunun ilâhi bir zevk- le ürperdiğini hissediyordu. Adanın koyundan çıkınca, rüzgâr arttı. Yelkeni dolduran küçük sağnaklar kesilip başlıyor, sandal sulara yasla” nıyor, sonra yine doğruluyordu. Koyu döndüler. Ada, ışıklı kıyıları, sazlıkları, kayalıklarıyle bir rüya ülke- si gibi arkalarında kaldı. İnecekleri sa- hilin ışıkları tane tane parlayarak gö- ründü, Hasan, sustu. İki kardeş dalgındı- lar. Filiz, eğilerek Hassnın kulağına fısıldadı : — Bundan sonra bana nl zaman şarkı söyliyeceksin değil m OC) Türk çocuğunun bilgisini, seviyesini yükseltmek .. Ona, Atatürk rejimini tanıtmak ve sevdirmek ülküleriyle (Çocuk Esirgeme Kurumu Gei el Mer- kezi) tarafından Ea 5 haf- talık bir dergidir. Hiçbir maddi menfaat gö- zetilmiyen bu dergiye, çocuk ruhunu, çocuk zevkini, çocuk ihtiyacını en yakından tanı- yan yazıcıların yardımı temin olunmuştur. Yavrunuz (Çocuk) dergisini gülerek, eğlenerek okurken, birçok yeni bilgiler ve iyi huylar edinecektir. Ço- cuğu olan aileler, her hafta mutlaka bir ( Çocuk | almalı dırlar. Yavrunuza bundan gü- & zel bir hediye olamaz! ö Başvekilimiz Gazetecilerle Hasbihal Başı 1 inci sayfada lar, gazeteler aleyhindeki tenkit ve şi- kâyetleri haklı göstermiye sebep ola: bilirler. Buda cemiyet için çok lüzum. lu olan bir yayma ve münakaşa vası- tasının yokolması demektir. İdealist bir ire ri hakkında en doğru büküm “Hakikati Mei için malümatlı, dürüst, mütehassıs yüksek seviyeli ga- zeteciler kullanmıyan; ve hakikati neş- tmek cesaretine malik olmıyan bir gazete, bir milletin itimadına, saygısı- na, himayesine lâyık değildir. Böyle bir gezete ve gezetei. (İyi ) derece alamaz — Hiç bıkmadan !.. Kıyıya bir gazinonun merdivenli is- kelesine yanaşarak, yukarı çıktılar, Öbür sandallar da gelmişti. Denizden, solgun, renksiz ışıkların minden göze görünmez bir el, yü- reklerindeki hisleri değiştiriyermiğti. Gözleri parladı. Dudakları gülümsedi. İstasyona giden ağaçlıklı yolda yü- rürlerken, hepsi neşeliydiler. e ku- zu Li meliyor, Hasan, ona karşılık veriyor; Hümeyra, keçi gibi bağıriyor, Ferit aamin taklidini yapıyor, arka- dan ie kahkahalarla gülüyordu an evler cüteleri yıklamyor. tsddnda sidenlerin yüzleri gülüyorlar Filiz, eve geldiği zaman, yorgunluk- la uyku, ikisi birden, vücudunu ve göz- lerini sarmıştı. Annesini e Kısaca, günü, ae yi sai atağına girdi, U RK; herşey da lde. Yalnız bir tek ses, aşık ha aİinde, hafızasının ae Aa e ANA Aylık Ayle Dergisi 2 inci Sayısı: 15 -2-1 928 tarihinde çıktı. Mutlaka bir | imne elde ad'nizi.. | İ > —G güzelliklerini bekelileci Ky acaba? - Resimli Ay Şubat sayısını mutlaka okuyunuz. Bir çok de. n ğerli makale, röportaj, hikâyelerden başka, Ragıp Şevki'nin çok büyük emekler sarfıyle yazdığı: EFE- LER adlı memleket romanı tefrika edilmektedir. 23