yoklamağa geldi. Sonra İstanbula gitti giniğişittim ve bir daha”kendisini gör- medim. Sara hanım, sık sık geliyordu. M Zavallı annem ondan medet umuyor ve 7 O ikendisini yalnız bırakmaması için yal- warıyordu. Vücudum çok zayıftı, Uzun bir isti- rahate ihtiyacım vardı. Doktor birkaç ay olsun tebdilhava etmemin lâzım olduğunu söyledi. dp Sıcak bir günde annemle bavulları. mızı hazırlıyorduk. O gün ilk defa elbi- se giyindim. Aynanın karşısında traş ezlongun baş oldum ve saçlarımı taradım. Yüzümde, lerimi açtığı. ÜŞ aylık hummanın ne derin izleri kal- Üzerime eğil mişbi benzimin sarılığından kendim bile ürkmüştüm. 3 ia herşeyin hazır olduğunu um. Dilimde söyledi. Pencerenin kenarına oturmuş, sırada Naj| arabanın gelmesini bekliyordum. Ekin tarlalarının ortasından kıvrılarak uzanan yol, yerle göğün birleştiği dumandan ı, dedi. Ate Şizgide kayboluyor, gözlerim daima bu noktada belirecek karaltıya intizar edi- elini başıma Şiddetli bir madı. Gayri . Sara hanımı kıyordu. Bü. em, dedim. utmayınız ki irası yabanci ete sokmak: sızlığınız bir 'ediniz.. şim ür halde de- im. Çok geç- »ktor Hüsnü muayeneden İladı : ittünüz ken- y? dedim. / yordu. Kızgın bir güneşin altında kav- ye dönerek! Fulan ekinler, arasıra esen hafif bir rüz- Sualimi tek | gârla dalgalana dalgalana uzaklara gi- erek se u. ndi?.. rada yolun nihayetinden bir , Kikaraltı el oldu. Kendi kendime : si ufak bir — İşte araba geliyor, dedim. Belki unutulmuş birşey olur diye in arasından) etrafa son bir defa göz gezdirdim .Ba- tekrarladıin. | vulları kapının önüne kadar indirmek ıkiyor; dok- istiyordum. Fakat zaif kollarım bu ağır yükleri tartamadı. Pardüsümü aldım ve dikkatli birbağır ağır merdivenlerden indim. Araba. diyordu. nın sesi yaklaşmıştı. Ve çok e Büy önünde durdu. Annem yuka- aş gezinme-! rıda idi, Ona seslenmek için merdivene az gıda alı-! | doğmalmıytum tenbihlerine! Bahçe tarafından hızlı hızlı gelen lail bey has-! ir ayak sesi işiderek başımı çevirdim; aç vE beni Yarabbi!. Rüya mı görüyordum? Bu gelen Şinâ idi... Onu burada, bu za manda Lapa “görmek... Bu müm- kün mü idi? Benim şaşkın bakışlarım onu kapı- nın eşiğinde tevekkuf ettirmişti. Tered- dütle bir adım attı. Korkarak ve niyaz. kâr bir nazarla yüzüme bakıyordu. O ânda koşup, onun ayaklarına kapan. mak, ağlamak ve aylarca çektiğim 1s- tırabı anlatmak istiyordum. Fakat bir. den, onun şimdi başka bir sahibi bu- lunduğunu ve kalbinin başkalarına ait olduğunu düşündüm, atılmış, çiğnen- miş aşkımın e isteyen gururile kaşlarımı çattım — Kimi istiyorsunuz hanımefendi? buraya niçin geldiniz Birden koşup lerine sarıldı : — Sahir!. Beni affet!. Bana acı!. Hızla ellerimi kurtarıp geri çekildim: affı diliyorsunuz?.. Acına- cak vaziyet de olan siz değilsiniz ha: nimefendi.. Şimdi beni tekrardan mı iğ- fal etmek istiyorsunuz ?.. Tren kalktı. — Sahir, bana acı diyorum.. beni dinle!.. Sana heşeyi anlatacağım... Bu Gideceğinizi derhal koştum... Bir parça beni dinle!.. — Hiç birşey dinlemek istemiyorum Sinâ Hanım... Ben herşeyi biliyorum... Bu gün buraya zahmet edip gelmişsiniz... - Sahir, inat etme!.. Bak sana yalvarıyorum... beni beş dakika dinlel.. Seni seven bir; kadının aşkına bir par- ça hürmet et). Gözleri dolmuştu. Heyecanla göğsü kalkıp iniyor ve merhamet dileyen na- zarlarla gözlerimin içine bakıyordu. Asabiyetten her are ya Dudaklarımda acı bir tebessümle — © zavallı aşktan balzenie ilin dedim. Bu söz ağzınıza hiç yakışmıyor. Maamafih, onun yalnız mazideki hatı- ralarına hürmet ederek sizi dinlemeğe razı oluyoru İlerledim ve & raisakle odasının kapı- sını açtım: — Buyurunuz buraya!.. Tereddüt etmeden içeri girdi. O sı- rada annem merdiyenden iniverdi. He- men yanina gittim: — Anne, dedim. Bizim araba değil- miş... Sinâ Hanım azıcık benimle gö- rüşmeğe gelmiş... Biraz daha bekliye- ceğiz... Annem yüzüme bakıyordu. Merakla sordu: — Sinâ Hanım mı? Böyle gider â- yak ne görüşmeğe gelmiş?.. Hem bak yine senin rengin kalmamış!.. — Anne, çok rica ederim, dedim. Şimdi bana uzun uzun sualler sormal.. Beş dakika mese et!. Annem meyus bir hazarla beni süz: dü ve tekrar ML çıktı. Halâ elim- de tuttuğum pardüsümü masanın Üze- rine bırakarak odaya'girdim. Sinâ ayak- ta beni bekliyordu. Pencerelerden beyaz mediller sallanıyor; ben uzaklaşan saadelimi selâmlıyorum.... — Buyurunuz, dedim, oturunuz.. Si- zi dinliyorum... Karşılıklı birer kana- peye ii O, titreyen birjsesle sö- ze başlad — Sa emin ol ki seni şimdi es- kisinden daha çok seviyorum... yine tekrar edeyim ki, eğer seni aldatdığı- ma ve isteyerek bir başkasına varaca- ğıma zahip oluyorsan çok yanılıyor- sun... bizi biribirimize rapteden gönül bağları o kadar kuvvetlidir ki, onu hiç- bir varlık ayıramaz... Sözünü kestim: — Ayırdı bile Sinâ Hanım... Par- mağınızdaki halka onları gevşetti, te- karrüp eden izdivaç tarihi onları çürü- tecek ve kollarınızın arasına alacağı- ız bir minimini o bağları tamamile sökecektir... (Arkası var)