f ogonlar önümden geçti. Uzaktan vE! unutmakta hiçbir mana yo ol YES ISIKLAR grEriNE NADIR 4 Sesim titriyordu : — Mektubunu okuyarak herşeyi öğ- .rendim. Bana yazık değil mi Sinâ? Bu kadar azabı bana reva mı görüyor- sun?. Ben sana bu akşam ne güzel bir müjde getiriyordum.. artık mesut gün- lerimiz yaklaşmıştı. Dayım bana bütün servetini terketmiş... Gitme Sinâ! Sen gidersen ben yaşayamam!.. Gözlerimden akan yaşlar yanakları- mı yakıyordu. Sinâ buz gibi olan elle- rile parmaklarımı sıktı: Kader ne ise o olur Sahir, dedi. Ben bahtiyar mıyım zannediyorsun? Fa- kat ne yapayım? Ailemin teklifine ve ricasına muvafakat eğ lâkin em- rine itaate mecburu Ellerini bıraktım. Söyleyecek söz bulamıyordum. O, hâlâ bana bakıyordu. Bu bakışları hiçbir zaman unutmiya cağım. Ah bu yeşil gözler!.. Beni ya- kan, eriten, perişanledenibu YEŞİL IŞIK- LARI.. Ben onların Earşimuda neler du: yardım bilsen!.. Onların ateşile erimek, ölmek isterdim. Bu, benim için öyle — yakıcı ve öldürücü bir ihtiyaç idi ki... Oh evet ölmek, onların ateşile erimek... Yarabbi, bu benim için ne tatlı bir sa-— adet olurdu Tren kalktı. Pencerelerden beyaz mendiller sallanıyor, bunları selâmlayan boğucu bir kalabalıkl,. Ağır ağır va- onun küçük mendilinin mevcelendiğini görü- yorum... Bende ona mukabele ediyor ve sağltaşık saadetimi selâmlıyorum. . İnsanlar biribirine karıştı. Ben de kalabalıkla beraber ilerilemeğe başla- dım. Sert bir rüzgâr ciğerlerime işli- yordu. O esnada kuvetli bir el kolu: mu tuttu. Döndüğüm zaman karşımda ye beyi gördüm. Dikkatle bana ba- — Sahir bey, siz ALAN galiba, diyordu. Arkanızda palto yok; hiç kendinize malik değilsiniz . ve Yapa alım canım? Dayınız. öldüyse gn size ömür rsin. Onun için r kedinizi Sonra çarpılan lm düzel- terek devam ediyordu Mad uğradınız, orada oturup biraz bekleseydiniz, ben gelin” ara hanım sizi yalmz bı Söylediği eni gibi yü- züne bakıyordum, Şuursuz bir halde : — Peki! e Fakat bu “peki, neye idi?.. Kendm de bilmiyordum. Şimdi Nail bey koluma girmiş, beni yürütüyor, ben iradesiz onun götürdü- ğü yere gidiyordum. Biraz yürüdükten sonra düşünmeğe başladım: bu adam beni böyle nereye götürüyordu? Yok- sa herşeyi anladı da beni öldürecek miydi?.. Vakıa ne yaparsa yapsın razı idim. Onun yanımda bulunması, Sinâya ya kın bir kimsenin vücuduma temas et- mesi bana garip bir teselli veriyor ve içimde buruk, mayhoş bir saadet du- yuyordum Ona biraz daha sokuldum. Bu s0- kulmamın sebebinide soğuğa hamle- erek : > Üşüyorsunuz galiba, dedi. Biraz hızlanalım... Artık âdeta koşuyorduk. Nail bey şüphesiz benden yirmi yaş büyüktü, Böyle olmasına rağmen ben bu akşam ondan ihtiyar görünüyordum. Kapılarının önündeki fenerin dibine geldiğimiz zaman Nail bey: — Artık bu akşam bizde kalırsınız, dedi. Bu halde eve kadar gidemezsi- NİZ, , İtiraz etmek istedim — Yok beyefendi, Antu bekler.. hem misafir de var, Yalnız paltomla ia alayım.. onları burada bırak- m, “Yüzüme bakt u akşam ii halde eve gidemez- siniz 2 Sahir bey... Ben sizi bu gece alı- koyacağım.. annenize haber gönderi rim... Cevap verecektim. Birdenbire bas- tığım toprak hereket ediyor sandım. Kulaklarımda derinden derine uğultu- lar peyda oldu. Fenerin ziyası karardı, karardı ve söndü... Ağır bir uykudan uyanır yibi göz- lerimi açtım. Başımda, korkulu ve sı- kıntılı bir rüyanın bakıyesine benzer bir hoşluk vardı. Etrafıma bakındım. Nail bey karşımda ayakta duruyor, Sara hanım üzerinde yaltığım şezlongun bal ol tarafinda oturuyordu. erimi açtığı: ü mi görünce ihtiyar teyze üzerime eğil.M di: bi — Nasılsınız Sahir bey? Lâf söylemek istiyordum. Dilimde #i bir pas lezzeti vardı. Bu sırada Nail #' bey yanıma yaklaştı ve elini başıma * kayarak; e — Bir doktor çağırmalı, dedi. Ate şiniz var.. Kımıldanmak istedim. sancı buna ihtiyari : — Ay!. diye bağırdım. il bey dışarı çıkmıştı. Sara hanım sözlüğe nazarlarla bana hakayordu, Bü tün gayretimi topladım Gözle Şiddetli ul meydan bırakmadı. Gayri oktor ln TteMiON dedim. Beni evime götürün... — Sahir bey, di Unutmayınız ki siz bizim eylâdımızsınız, burası yabancı bir yer değil ki bizi zahmete sokmak: tan çekineceksiniz.. rahatsızlığınız bir kere anlaşılsın... Biraz sabrediniz.. şim- di doktor gelir... Fazla söz söyliyecek bir halde değ gildim. Mecburen süküt ettim. Çok geç“ meden Nail bey, yanında doktor Hüsnü! beyle içeri girdi. Kısa bir muayeneden sonra eni bey başını salladı: — Bu kadar nerede üşüttünüz ken-! dinizi oğlum?.. — Ne olmuş doktor bey? dedim. Kaşlarını çattı. Nail beye dönerek! ri yavaşca birşeyler söyledi. Sualimi tek-! £ rar ettim: d — Ne buldunuz Beyefendi?.. ek cevap verdi: b Fazla üşütme neticesi ufak bir i zatülcenp... i Zatülcenp!.. Dudaklarımın arasından! © bu kelimeyi birkaç kere tekrarladım.” Nail bey yeisle yüzüme bakıyor; dol-| tor ila kaşıyarak: y t, zatülcenp! çok dikkatli bira tedavi il atlatabilirsiniz, diyordu, , . *X ay sonra yavaş yavaş yezinme- y ğe başlamıştım. Yalnız çok az gıda alı- yor ve doktorun şiddetli tenbihlerine karşı azu uyuyordum. Nail bey has- talığımın iptidalarında birkaç defa beni! * r