EFSANE * az Geçen sayının devamı — Evgenia şaşkın bir halde, betbeniz sap- sarı doğrulmağa ve üstünü başını düzelt- meğe çalıştı. İmdadına yetişen hizmetciler, hanımlarından daha fazla haykırıyorlar; biri bir yana, öteki başka bir tarafa koşa- rak erkek yardımcı arıyorlardı. Eugenia korkudan hiç birşey, bir kelime dahi söy- İemeden.. mahcupl ve mütenelfir, oradan uzaklaştı, Arkasından küfürler yağıyordu. Şimdi bu kadın şeytan, bendegânı ile beraber derhal konsolos Akilâinyosa ko- şarak rahibi, o mel'un hareketle ittihamı geciktirmedi. Rahibin sahtekârlikla evine girdiğini, evvelâ ihtida tecrübelerile yanına sokulduğunu... ve nihayet bunda muvaffak olamayınca, cebren ırzına tasallüta cesaret ettiğini ağlıyarak anlattı. Yanındakiler de kadının söylediklerinin hakikat olduğuna şahadet edince, fevkalâde hiddetlenen Aki- lânyos derhal Manastırı bir tabur askerle işgal ettirerek, baş rahibi diğer rahiplerle beraber - mahkümiyetlerine karar vermek üzere - yanına çağıritı. Akilânyos mahkümlara en e ve kat'i bir lisanla şunları söyle — Siz, rezil sahtekârlar| Si hareketi- nizden hiç utanmıyor musunuz? Sizi, yırtıcı kurtlar gibi etrafa saldırtacak, içinizde nasıl bir huzursuzluk vardır? Siz nasıl bizim kadinlarımıza hakaret ediyorsunuz? Siz yalancılardan çok daha fazla hürmet- kâr bulduğum üstadınız, acaba size böyle şeyler mi talim ettirdi?.. Haşa!.. Siz bir alay sefillersiniz. Âleme karşı takındığınız namla, gizliğgizli büyük rezaletlerin sebebi oluyorsunuz. Eğer elinizden gelirse bu ittihama karşı kendinizi müdafaa ediniz bakayım?. Rezil dul kadın, şimdi sahte ah v eninler ve gözyaşları içinde; yalancı hikâ- yesini tekrar etti. Sözünü bitirir bitirmez, masum tavur takınarak siyah tülüne sarın- dı. Rahipler, büyük bir korku içinde biri- birlerine ve baş rahibin yüzüne bakıyor- lar! onun iffet ve ismetinden şüphe etme- diklerinden, bu yalan ve düzme davayı red- detmek için müştereken seslerini yükselti- yorlardı, Fakat, sahtekâr kadının bendegâ- ©. mından başka, baş rahibin şaşkın ve mah- cub bir halde evden kaçtığını görerek, erhalde bu tavırda bir insanın kaba hatli olduğuna zahip olan komşular ve seyirciler; biribiri arkasından ve bağıra ba- ğıra vak'aya şahit olduklarını; ve dul ka- dının söylediklerini tasdik ediyorlar. Hatta © kadar bağrışıyorlar ki, zavallı rahiplerin sesi, on defa daha şiddetli yaygaralar içinde boğulup kalıyordu. Şi hepsi birden şüphe içinde baş rahibin yüzüne bakışıyorlardı. Birdenbire içlerindeki bir kır sakallıda, baş rahible- rinin gençliği şüphe uyandırdı: —Eğer o kabahatli ise, Allahın da hu- zurunda - şimdi buradaki hâkimlerin olduğu gibi- eN uğrayacaktır; diye haykirdi. Bütü şimdi Ni mecliste sa- kit ak EM dikilm Rahiplerle beraber e kendi- sini ararlarken, hücresinde onu ağlar bul- muşlardı. Şimdi buradada gözlerini önüne eğmiş, takkesini kulaklarına kadar indirmiş, vaziyetini çok fena bulduğundan düşünüp duruyordu. Çünkü, eğer menşe ve cinsiyet sırrını saklarsa, yalancı bir ittihamın kur- banı olacak; eğer ifşa ederse Manastır aleyhine, her vakitkinden daha şiddetli fırtınalar kopacak; ve böylece baş rahibi güzel bir kadın olan Manastır, müşriklerin en meşum şüphe istihzasına hedef olarak, mahvına sebebiyet verecekti. Eğer rahip zihniyetine göre temiz bir kalbe malik olsaydı, bu korku ve tereddü- dü duymazdı. Fakat, son gecedenberi ru- hunda patlayan nifak.. sonrada bu fena kadınla olan bedbaht tesadül; onu daha faz- la şaşırtmış, kendisinde, kat'iyet ve ciddi- yetle ortalarına atılarak, bir mucize göster- mek cüretini bırakmamıştı. Akilânyos onu konuşmağa davet eder etmez, kendisine karşı olan eski meylini hatırlayarak.. kal- binde doğan emniyet ve itimatla bir kur- tuluş çaresi düşündü. Tevazu ve teslimi- yetle konsolosa kabahatli Skin an- lattı, ve eğer kendisile yalnızca konuşma” olursa bunu isbat odebileceğini Sedasının ahengi Akilânyosu, bilmediği bir sebepten dolayı o kadar müteheyyiç etmişti ki.. onunla yalınızca görüşmek mü- saadesini derhal verdi. Evine buyurtarak beraberce bir odaya girdiler. Şimdi Euge- 3 ok o OO Go . | Keller Çeviren : EMİNE ORCAÇ nia gözlerini ona kaldırdı, başındaki nl Mi ensesine atarak: | — Ben, bir zamanlar metil, karı mamı istediğin Eugeniayım! dedi. Akilânyos filhakika onu derhal işi ve kendisi olduğuna da kanidi. Faki şiddetli bir infial ve ateşin ve el lıkla bu tekrar bBu'unanın bir kadın sıfatile, gizli gizli senil ön bin arasında yaşadığım düşündü... o“ azarlarile onu süzüyor ve kendi güçlükle zaptederek, sanki söyledikleri katiyen inanmıyormuş gibi: | —Evetl dedi, hakikaten sen o çılgni kireye çok benziyorsun. Fakat bu, şimdi meşgul etmez. Ben asıl senin | kadınla ne yaptığını bilmek istiyorum. Eugenia vakayı korka korka anlahıı Akilânyos vakanın tamamile aksi ç davayı ve sahteliğini tamamile kavram fakat zahiri bir soğukkanlılıkla : | — Eğer sen Egenin isen şimdi k anlat, ne suretle ve ne sebeple raki dun, bu nasıl kabil olabildi? Eugenia bu sözleri işiderek kızardı, mahcubiyetle önüne baktı. Fakat, nibi : eski tanıdığı bir ahbaba kendinde! hayatından bahsetmeğe muvaffak ole ve burada bulunması onu iz'aç ai Kaybolduğu günden bugüne kül bi dan geçen herşeyi sade ve tabii bir anlatmaktan çekinmedi. Ancak ne garip şey ki o iki Zü ibiği hiç bahsetmedi. Akilânyosun hikâye” şuna gitmemiş değildi. Esasen kend bu dakika, bu tekrar bulunana la seciye ve ed eski Eugeniadan olmadığını anlamak için cebrineli © Onun için evvelki ısrarında devam? rek: k — Bu söylediğin şeylerin hepsi ij İatılmış bir hikâyedir. Fakat ben, o bütün acayipliğine rağmen, böyle y& bir macera peşinde koşmak kad mevcut olduğunu zannetmiyorum. HM Eugenia hiç şüphesiz" rahibe ols | nasıl Eugenia gayet sakin.. fakat gar? kışlarla, sanki büyük bir âlim gibi süzen Akilânyosa bakarak yavaşcı" verdi: Bu resmi » geçen gece malüm b öptü. OE e şimdi o resmin asli” tazip e t li i in“ pempe mu b “