er. yine Gi osma ile Sul nuşak ipek hı sedire uzanmış in siyah par nın dört yanış r ve Gülbey, ı gererek, iki ını, yüzünü ok; ariyen, beni g irım yal O benim anası. ıha çokmu; ilbeyaz. ok değil ?. üz ana olmağ tün kadınlari » önüne bakan ıya gelmişti. Çi eplerin, dağlı at sırtında di Baki 'öyde otururlar adamı babasiji ovalarda birşi Deyaz serpilipi m attığı günleri izlerce atlı bird ar çarpıştı. Ki ateş verildi. W ji ıh ile defa den uçsuz bucak er yüzlerce gö cadırgaya bini . Kadırga sul günlerce denif bir sabahı yelke rı gün iriy esirlerin hepsi? t genç Gülbeji üne dikkatli © armaklarile çe ırdi ; r ! dedi j inde inci dişle” — Tamam, ve bu iyi.. gel benim- di .. Haydi, yürü! Ns ii Gülbeyaz ilanil bir yıl, denizi gö- ren bir konakta kaldı. Hergün yepyeni bir insan oldu, hergün bambaşka, acayip bir âlem içinde bulunduğunu anladı. Nihayet gün geldi ki kırlar, stepler, ve dağlar ardında kalan kö- yünü.. hiç hatırlamaz oldu. Bir akşam, onu mükellef bir arabaya bindirdiler. Uzun bir caddeden geçir- diler. Sonra büyük taş bir kapıdan sokarak, irili ufaklı kaleler ve kubbe- lerle süslü bir saraya getirdiler. Etra- fını bir ânda on on beş kadın birden aldı. Zemini bile somaki mermerlerle kaplı bir hamamda vücudunu kokulu sabunlarla yıkadılar, saçlarını tel tel taradılar. Ve üzerine hafif, çok hafif, ince, tül gibi ince bir elbise giydirdiler. Sonra ihtiyar bir kadın elinden tuttu, uzun bir koridor geçirdi ve süslü, sedef kakmalı bir kapı önünde durdu- lar. Koridoru gain köşede bucakta görünen kızlar — Anasının ni Hünkârın gö- nül uykusu !. diye gülüşüyorlardı. O, bu sözlerden hiçbirinin manasını anlıyamadı. Sedef kakmalı, süslü kapı- dan geçerken ihtiyar kadın kulağına iğildi: — Arslanımın Krea sakın yaban yaban durma kız!.. i kovarsa iflâh olmazsın!.. dedi. Geniş « kale ayrı ayrı sekiz köşede sekiz şamdan yanıyordu. Gülbeyaz kapıdan girip te henüz beş adım atmıştı ki, yanındaki kadın bir- denbire kayboldu. Buna mukabil önün- e kıvırcık sakallı, güzel bir adam göründü, İçinden! “Bu'Hünkâr olmalı!,, Zemini bile Somaki mermerlerle kaplı bir hamamda... diye düşündü. ekle sakallı adam yaklaştı ve genç aşını iki avucu n ba içine aldı, çöklerini çölerine dikti ve üldü EE Sai adın ne ? — Gülbeyaz Efem. — Efem ha, efem!. güzel gözlerin var Gülbeyaz.. yaklaş, bana yaklaş. Ve Hünkârın ol ince belinin her tarafını sardı. senin ne kadar yaklaş, a Odanın büyüle pencerelerinden gi- ren güneş. Gülbeyazın gül yüzüne vur- du; ve e kadın gözlerini Hirdenbire açtı. Sabah olmuş ve güneş yüksel- mişti. İkisi, Hünkârle ikisi, yorg halsiz, bu, üzeri yumuşak ipek belilarla süslü minderde bitkin, uyuya kalmış: lardı. Gülbeyazın başı halâ Hünkârın göğsünde idi; ve Hünkârın eli halâ Gülbeyazın vücudunda duruyordu. Gül- beyaz yavaş yavaş doğruldu ve vücu- duna yaslanan Hünkârın elini kaldırdı ve sedire bıraktı. Sonra birdenbire aya- ğa kalkınca başı döndü, gözleri karardı. Düşmemek için minder ucuna tutundu, durdu. Gece çok içmişti ve Hünkârin dizi dibinde çok eğlenmişti. Başı, çatlıya- cak gibi ağrıyordu. Şarap, kulaklarını tıkamıştı. Başı içinde mütemadi ve boğuk bir uğultu vardı. Ayakları dola- indikten sonra küçük kapıdan rıhtıma çıktı : h 1.. Hava, hava.. deniz kokusu... Sabahın serin ve nemli tatlı rüzgârı bir ânda bütün ciğerlerini doldurdu. Dol- gun göğsünü şişirerek uzun uzun nefes aldı Denize yaklaştıkça, ateş sönüyordu. oZevkden hazdan, sarhoşluktan uyuşan vüsnda yavaş yavaş diriliyordu. Denizde küçük dalgacıklar hafif hafif sallanıyor.. ve Gülbeyaz yeniden üyük bir zevke kavuşacakmış gibi, içinde bir akıntı ve helecan duyuyordu. Bu sırada arkasında bir ayak sesi işidince, başını hızla çevirdi, ve Hünkâ- rın sevgili hasekisi Rabia Gülnüş ile göz göze geldi. Rabia Gülnüşün”yüzü sapsarıydı, göz altları ağlamaktan şiş- miş ve morarmıştı. Beyaz dişlerile mü- temadiyen kurumuş dudaklarını ısırı- ordu. Haseki, Gülbeyaza tam 2 adım kala durdu ve ln ece hep o re her ar seyin Hünkârim: mi aldm 2 dün gece Hünkârımın malı mı oldun ? Doyamadın, ona doyamadın mı ?. Do mıyacak mısın?. Üç eN Hünkârıma Rai ın ha ?. Sen Rabia ale bir çılgın gibi dönerek, Gülbeyazın yuvarlak omuzlarını me -5 eniz doyurur kahpe!.. Dedi ve müdhiş ve hızla genç kadını döhize doğru itti. Gülbeyaz kısa ve kesik bir çığlık kopardı... Beyaz vücudu uçtu, denizin suları birdenbire açıldı ve üzerine ka" pandı. Başı birkaç defa dışarı çıktı, bağırmak istedi, bağıramadı. Akıntıya kapıldı, sabahın o ışıklarında oOyosun rengini alan deniz, gittikçe dibe batan beyaz vücudunu sarıp sürükledi ve akıntıya bıraktı (9) Jari arasında uyuyordu. Üzerine geçirirken, Gülb çok çırpındım. Fakat yosma, hana met değil, hayranlık verdi. ( Bu hiköye yıllardanberi tarihin yili şimdi merha- 15