bediyet yolunun hayatın vekayii düz değiş- mezler ve daimidir- ler. dikilir, kaskatı “iki kadında di rur, bunlar liğe Biz hepimiz bu yolun yolcusuyuz. Zamana bağlı olan şuurumuz &csamı, asız bir yere ak | biribiri ardısıra aydınlatup geçen ve akıp esin. iden bir ziya hüzmesidir. cüm da kadınlar sebebin de; hir! PEŞ gelem Dörd rü Birdefa bir cismi aydınlatup geçti mi? o vaka artık bizim için mazinin karanlı- ğında kalır, ve hayatın hiçbir kuvveti onu ! bize geri getiremez. ii ek üzemi an len up ie Buna rağmen dünyada herşey bir de- bayan muhakkak fa mevcud olmuş olan, veyahud olacak oşa dördü şe | olan herşey ebediyette saklıdır. a garibi sizi, Yalnız biz, onu ya henüz daha uzak larda oldu için, voyahd da geçmişe ırak a hi e Tam karıştığı için idrak edem aracaktır büyük bir İmal uğrayan benliğimizin duvarları incelir, çatlar; ve erhal zaman ve mekân şuurumuzun dünya gö görüşü — zel ve herşey müphemleşir. ân ğinde; biz ek â, hazmetmeğeni ret etmemin b et l Fakat bazende bir insan, bir ân için z e a ik “ dahi olsa, zamanı sezen şuurunun teselsü- EEE İ e yeni ; ünden kurtulur; geçmiş veya gelecek şey- eki bütü ri sezmek kabiliyetini haiz olur. Ekseri- “ ya bu sezdiği şeyler, ehemmiyetsiz şeyler- © dir ve bunların kendi şahsi hayatile müna- betleri yoktur. Hatta bunlar onun ölü- münden sonra vukua gelecek hâdiselerdir. Fakat bu vekayii sezen insan, kendi gö- izumsuz şev İri — rüşüyle bunlara mani olamaz. kadınlar: ber o ivenlerinin ie :l a kai ii E İsveç Kralı onbirinci Şarl, ölümünden in Liz i vi bir kaç sene evvel 1694 senesinin bir yaz diyenin güral akşamında, İstokholm sarayının yazı oda- in kaybedildiği “sında, Alman doktoru Baumgarten ve Ba- iel& sinimada HE Brache ile beraber iskambil kâğıdı Jokantada sp Oynuyordu. Pencerelerin muazzam kepenk- calları, mil “kaya “kadar açılmış duruyor, ve bu- e a) Si sarayın karşı dairelerinin, karanlık en güzel k r kütle halinde, açık semaya doğru yük- a kâfidir. Kem, seldikleri görülüyordu. Gece ile gündüzü, lökantalarda # yalnız kısa ve soluk bir alaca karanlığın atro koridurlar? ayırdığı, şimalin berrak yaz gecelerinden ın, biri idi, İN | Pirinçten mamül şamdanlar içinde ya- nan sari ve kalın mumların titrek ziyaları, masa başında oturan adamların üzerlerine diyordu. Üçüde oyuna dalmışlardı. 'alnız masanın koyu siyah cilâlı tahtası üstüne çarpan kâğıtların sesi.. ve arasıra kısacık bir kahkaha, veyahut da bir tek kelime iş diliyordu. Saatler geçiyordu. a ve ruj kutuls »i, ve bunlara şöyle feylesofi leri; herhangi b ini aramakla m€ inünce kadınlı! nen, kendi besi? sinemalarda diği uyorum, Gaibi Görmek Kabiliyeti? * Ceviren : Emine Ortaç * Kalenin saati biribiri ardısıra vuruyor, fakat orada oturanlar bunu hissetmiyorlar,.. Birdenbire odanın bir köşesinde Kralın emirlerine amade duran ihtiyar uşağın göz- leri, büyük bir korku içinde büyüyor; ve gayrı ihtiyari bir adım ileri atılarak elini kaldirıyor. Kral lâkaydane a çeviriyor ve uşağına hayretle bakıyor İhtiyar uşak: — Haşmetmeapl.. diyor, bu cesaretimi al buyurun, sarayın teşrifat salonu yanıyor! Kral yıldırım gibi yerinden fırlıyor, ve pencereye koşuyor. Hakikaten pencerelerinden alevler yükseliyor. Uşak, Krala bekçileri çağırup çağırmı- yacağını soruyor. Şarl başını sallıyor: — Çabuk anahtarları bana verl.. diyor. Uşak koşuyor ve bir ân elinde anahtar- lar, geri geliyor. Yanan şamdanlardan bi- rini yakalayarak, üç zalın önüne düşüyor ve karanlık saray bahçesine çıkıyorlar.. Salonun ağır kapısı mihverinde sessizce üyor; ve bu üç zat içeriye girerken beklemedikleri bir manzara karşısında duy- dukları istiğrabı ancak güçlükle zaptedi- yorlar. Salouun bütün duvarları siyah ör-| tülerle kaplanmış, tavandaki avizede yüz- lerce mum yanıyor. Burada belli ki meclis kurulmuş; çünkü siraların üzerinde mevki ve rütbelerine göre asılzarde köylüler ve esnaf oturmuş” lar ictima halindeler. Fakal yüksek tahtının üzerinde hiç birinin tarımadığı bir ihti- yar adam ye almış; yanında da genç ve eki bir oğlan du- r. Odanın orta- sinde idim masas ve üzerinde de pakiL iyan idim satın duruyor. Birdenbire bir yan kapı açılıyor, ve içeriye kıpkırmızı bir elbise giymiş lida” giriyor, Zincirlerle bağlı bir yabancı adamı idam masasına doğru getiriyor. am ©- rada diz eker ve başını idam masası» nın Üzerine Cellâd satırı e adamın boy nuna indiriyor... Kanlar etrafa siçriyorl.. oğuk bir Sile kopan baş yere yü- varlanıyor. Aynı dakikada herşey osolmağa başlı: yor.. eşkâlin hatları siliniyor; ve yavaş ya- vaş bir sis tabakası gibi herşey kaybolu- yor, r kaç saniye sonra Kral yanındaki- lerle beribe bomboş, ve yalnız şamdan- daki üç küçük mumun titrek ziyasile a dınlanan boş salonun alaca karanlığında kalıyorlar .. uzun zaman susuyorlar, Nihayet Kral başının şüpheli bir hareketile karan- lik oda ii şösmeeek yanındakilere soruyor! — Siz an herhangi bir şahsı e miP r, hiç birini haşmetmaap!.. — Gezide elbiseler bile o kadar e ki... Hiçbir zaman buna benzer bir- Biraz sonra Baron Brache söze başla. yor: — Haşmetmaap!.. diyor, gördüğünüz bu levha, belki de istikbale nit bir şeydir?.. Bunu tesbit etmeliyiz. aşıyle mu- valakat ettiğini işaret ediy Hepsi bahçeye li ve tekrar ya- odasına dönüyorlar. Uşak pergament kâğıdı ve kamış ka: lem getiri yor. Baumgarten protokolu yazıyor. Halâ bu- gün İstokholm şehrinin arşivinde saklı olan bu Protokolu üçü de o zaman imza- liyorlar Bu tarihten hemen 100 sene sonra- ya- ni 1792 senesinde - İstokholm arayızın Mali salonunda, aynı yerde ve aynı tarr- da meü Güstavın katili Ankarström Si eye Tahtında, ihtiyar Vasa Dükü hükümdar olarak oturuyor; yanında da 12 yaşındaki si 1 olan bir hâdiseyi,bü- tün teferrüatile görmeğe muvaffak olmuş- lardı. i