imizdeki., elleri ati- Körfez, na bo- ı beri ar, bizi âdiyor? Or.. öklerini eritliye son/bir Anaforcılar Kıralı — Başı 17 inci sayfada — Yanımıza İstanbul barlarına Avru. padan, Amerikadan artist getirmekle maruf Acente Niyazi geldi; ve gitme dakikaları olduğunu söyledi. u Kisa zamanda, yirmi dört saatle. rinin nasıl geçirdöini sordum. ? Beş dakika kelimesini işiden Milton, yolu boş bulmuş şoför gibi süratle konuşmaya başladı : mobil kullanmasını pek se verim. Sportmen olduğum için her gün muntazaman spor yaparım, Öportmen olduğunu filen isbat için pazularını tutmamı rica etti, Hak verdim. Taş gibi pazular Gülerek : — İnşallah bir dahaki Fransada fanıdığım Türk pehlivanı Dinarlı Mehmedi oOburada bulursam ondan ders alacağım... Gülüştük. na en son Sualimi s gelişimde oracağımı söy- ledim. Geç kaldığını anlatan yüzündeki tik fazlalaşmaya başladı. — Türkiyeyi nasıl buldunuz? sözüm üzerine iki elile birden : — Çok güzel buldum. Ben ve benim gibi bütün Fransızlar Türkleri ve Tür. kiyeyiPiyerLotinin yazılarıyla tanıyoruz. Buraya geldiğimde öyle birşey görme, dim. Piyer Lotiye, bize böyle yalan yazılar yutturduğu için doğrusu kızdım. Sanatkâr realist olmalıdır. Türkler o kadar kibar, o kadar jantil insanlar ki, doğrusu bu kibarlık karşı- sında hayretlere daldım. Fransada her bangi bir Türkle karşılaştığım vakit, Türkiyede beni hayretlere (düşüren nezaket ve misafirperverliği, aynen ifa etmek vazifesini şimdiden hissediyo- rum İştanbulda üç gün gibi kısa bir za. man kaldığıma leri süsleyen ne zengin asarınız var. Bunları Pariste anlatacağım, ve böyle bir msmleketi görmiyenlere öveneceğim bile... Bu son günümde, yani bundan üç saat önce, Müzeyi ve Ayasofyayı gezmek kabil oldu. Fakat, Ayasofyanın, Sultanahmedin azameti karşısında, ilk sinemayı seyreden bir medeniyet düş- künü gibi, şaşırdım kaldım. Bu dar ve e vaziyette maalesef tercüman almayı bile & Türkiyed tiyi derhal giderildi. Makel direktörü. mün (müze müdürü) şahsi yardımla. rından fevkalâde iztilede ettim. müteessifim, Tarih CANLANAN RESİM — Başı 9Suncu sadfada — — Ne demek istiyorsun ? Nazan, gülüyordu. Şakir salona gi- damı Mazana tanıştırdı; k ren genç & — Sad Jenç LE. “elini uzattı. Genç adam, bu eli kuvvetle sıktı. Arkadaşların toplanarak yaptığı caz» bandın şefi, Süreyya bağırıyordu: — Nazanın bir yaş daha alması şe- refine yaptığımız “Ak Çiçek, tangosu- nu çalıyoruz Bir alkış iri salonun içinde bulunan herşeyi titretti. Baygın bir tango başlamıştı. Sadık, Mazanın önünde eğildi: — Ak çiçek tangosunu bana verir misiniz? (Genç kız, bir elini delikanlının avu- cuna bıraktı, öbür elini omuzuna koydu. Ağır adımlarla salona doğru süzüldüler. enç kız, aydınlık dolu salona girs dikleri vakıt kısa bir çığlık kopardı: — Siz, benim erkeğime ne kadar benziyorsunuz. Sonra söylediğinden utanmış gibi yüzü kızardı. Genç adam, hayretle sordu: — Erkeğinize mi? Genç kiz gülüyordu: — Evet, li benim çok beğendi. ğim bir resm Delikanlı, geniş bir soluk almıştı: — Beni korkuttunuz Bayan Akçiçek! — Akçiçek! güzel isim... — İsim değil. sizsiniz... Nazanın başı dönüyordu : kendisini salonun büyük aynasında görünce Şâs şırdı. Gözleri süzgün, yanakları pembe, yüzü bir çocuk sevincile gülüyordu; Ge yüzüne bakarken, odasın» di daki n dirildiğini. bir rüya gördü- RE Bariki çok etli eşimin Tazl leri daha yakından görmek istiyorum.. tekrar İstanbula sırf ziyaret dolayısile geleceğim. Türk kadınları ile tanışmak şerefine, vaktimin azlığından mazhar olamadım. Onları uzaktan erd o cidden kibar ve zariftirler — Şimdi nereye gidiyorsunuz? ad Mısıra.» Acante Niyazi gelmişti. Milton, gözlerini kırpıştırarak elimi sıkarken : — «Yarım Ay» vasıtasile hayranı olduğum Türk bayan ve baylarına selâmlarımı yazmanızı rica ederim!..dedi. tekrar | ğünü sanıyor, bu rüyadan uyanmak is- temiyerek gözlerini hafifçe yumuyordu, Pi Ayın rengi beyazlaşıyor, güneşin pembeliği göğün bir yanını bürüyordu. — Mazan sabahı ettik. Seni tebrik ederiz. Bize izin artık. Genç kız, bir tatlı rüyadan uyanır gibi silkindi: — Gidiyor musunuz ? daha doğmadı. — Sen yatacaksın küçük Bayan. Fakat biz çalışmağa gideceğiz... z sonra, genç kız, odasında, res" min karşısında duruyordu. Elini alnına güneş götürüyor, mırıldanıyordu — Yoksa bir rüyamı? gece, uzun hayal YMM has kikat olmasına sebep olmuştu. Kulaklarında tangosunun nağmeleri, kalın, sıcak bir erkek sesinin söylediği şarkı, birçok güzel sözler vardı. Başı dönüyordu. Uzun. beyaz tafta elbisesini çıkara» rak.solgun beyaz bir çiçek gibi köşeye fırlattı. Yatağına uzandı. Beliren ilk güneşin renkleri, aydın lığı duvardaki resme vuruyordu. Genç kız uykuya dalarken mırıldanıyordu: — Sen canlı bir sevgilisin artık... #» Na delikanlının getirdiği çi- çekleri kolları arasına alarak, kokladı: — Ne güzel çiçekler Sadıkl.. — Hepsi * Akçiçek... Herkes onlara bakıyordu. Delikanlı nişanlısının koluna geçerek, onu gözler. den uzak bir köşeye sürükledi. — Nazan, resmi ne yaptın? Genç kız bütün gönlüyle, gözlerile, dudaklarile güldü : üş bir çerçeve içine koyarak, hazırlanan yuvamızın salonuna astım... — Resim Mübadelesi i Bir okuyucumuz resim mübadelesi yapmak istiyor. Yurdun herhangi ye- rinden olursa olsun, Ankara resimleri ile mübadele yapmak isteyenler, aşağı- daki adrese *mektup (o yazabilirler: Adres: OHüsnü (O Yurduşen:; Komutay Basımevinde : Ankara