IMANI im” Köprüye çiyordum. nitap edi- lan o ka- etmiştim . irdeki ab- verdik.. ut bir yu: ın... azardığımı vaş yavaş »wimizdeki du. Mek- müstelizi, ı; dostlara u mektep sni atılmış, genç deli- ıç ahbabla lede anne- ice, bağları uçları mektebe ni süzerek si bir mek ardandım.. zarı dikkö- iskelesinde | * rasgelirdim. © beni günlerce; ylarcâ takip etmişti. Bazı kere de; şimdi bile ne iş gördüğünü;7 ne yaptığın "bilmediğim bu esmer güzeli delikanlı, benimle beraber mektebe kadar bir vapur seyahati yapardı. O, diğerlerinden daha cüretkârdı. Fakat, bir gün ufak bir hareketi yüzün- den ondan da soğumuştum. i ine vapurda, arkamdaki sıralardan birinde oturuyordu. Arkadaş- larına avuç, avuç hem leblebi, kabakçe- kirdeği ikram ediyor.. ve hem de benim işitebileceğim bir sesle : — Tanıd Ke en güzelil, diyordu. Ben ise ona içimden — Zavallı göcek, kimleri tanıyabilir- sin ki... diyord endi kedi; hislerimi; duygularımı ike zaman, daha ziyade; ciddi, kemale gelmiş erkeklerden hoşlandığımı anlıyordum. Bilmem bu, genç kızlığımın bana verdiği gurur. ve şeref hislerimin tabii bir neticesi mi idi ? İşte bu duygularım dolaysile idi ki, diğer göz âşinam olan kumral, ince bı- yıklı, uzunca boylu gence karşı büyük bir zafım vardı. Fakat, onunla da dostlu- gumuz pek sathi kalıyordu. O, hiçbir zaman beni mektebe kadar takip etmek lüzumunu hissetmemişti. Çok defa, bana olan alâkasını anlamak için; onun gür kirpikli elâ gözlerine baktığım zaman bile o, hiç oralı olmaz bana olan alâkasını gizlemek için bir İm bulurdu. âkin ben onu zaman görsem, gençliğimin verdiği bir. ateşle kulaklar min arkasından göğsüme, ve bütün vücu- düme yayılan bir ılıklık ve ürperme ii seder bir kızılcık gibi kıpkırmızı kızarır- dim, Bununla beraber ona.. onun gür m gbelerinin derinliklerine bakmak- t imi alamazdım, Ve emindim ki oda, ekil gibi bana ufak bir iltifatta bulunsa, muhakkak herşeyi göze alır onun ile konuşurdum. Fakat e gözbebeklerime dikip, içime bir a mak,. ve Hanri la iktifa etmekten valışi bie Kesi alıyor v # Bahara doğru bir gündü. Mektep ve semt arkadaşım Fahruş ile - ismi Fahriye idi, ona biz böyle Ge mektebe gider- ken ona tesadüf etmiştik. hruşa onu gösterdim O, gene benimle meşgul olmadığını göstermek ister gibi, elindeki gazetesine rd Fahruş : arıyorum. . Ben tik eenk idi. sarsa “Fahruşu sarsa, Çabuk söyle iu çabuk söyle Allahaşkına nereden ? — Korkma (canikom)... Bir yerden değil... Recai ağabeyimin sınıf arkad Recai o zaman Hukukun son sınıfındaydı... .. Bir kıştı.. etrefimdakilerin ve hemen aman Lütfü beyin söylediğine göre ben: güzelleş- miş, toplanmış ve çok calibi işteha bir genç kız olmuştum. Anneciğim, Türkân” ablamın dünyaya bir çocuk getirmesi üze- ve aradan seneler geçmişti.. rine taşraya; onun yanina gitmişti. Çihangirdeki koca evde ben.. Lütfü bey.. rahmetli Kademhayır. ve annemin yokluğunu hissettirmemek için, misafireten Kandilliden kalkıp bize gelmiş olan Lütfü beyin akrabalarından « Mahmut amcalar » son zamanlarda Lütfü beyin ve nazarlarını beğenmemeğe Egin Mektebe biraz rahatsızlanıp gitmediğim günler, o da dairesine gitmez; evde kapanıp benimle beraber oturmağı tercih eder. Mahmut amcanın akşamları sokağa çıkmasını fırsat addedip, ve güya beni yalnız bırakmamak için, yatak odama gelirdi. Ben, ders çalışırken pencerenin yanındaki koltuğa uzanır, bir saniye göz- lerini vucüdümden; gözlerimden ayırma dan, bir sarhoş gibi süzgün bir vaziyette bni seyrederdi. O, güzeldi. Ve mütenasip vücutlü bir manalı bakışları... uzun boyu; sarı hafif dalgalı saçları.. iri mavi gözleri.. ve kıvrık kırmızı dudakları ona, her erkekten bambaşka bir tip vermek- teydi. Kemale gelmiş bir erkekti, Onda ruhumu, benliğimi gıcıklıyan bir tavur vardı, fakat şimdiye kadar «baba» diye kollarına atıldığım bir adamın... Düşün- mek istemiyordu! ii » “. “(Lemanın bilâhare yazdığı hatıra del- terinin gonlarına doğru, şu satırlar kara- Janmıştı 1 —Bir emriniz mi var Lütfü Bey?... O; ben yine bir gün odamdaki masa- mın başında oturmuş ders çalışırken, ya- vaşca odama girdi. Arkamda ayakta dur- du, Ve avuçlarını yarı çıplak omuzbaşla- rıma dayadı, Kulağıma eğilip : — Leman.. dedi.. Seninle biraz gö. rüşsek mde onun ılık nefesi, bir alev gi- bi dolaşıyordu. Avuçlarının ateşi omuzla. rıma ve oradan bütün vücudüme sirayet etmişti, Titreyordum.. Yarabbi ben ne âciz bir mahlüktum..? Hiç mi omukavemetim » Hayır.. Ben muhakkak fe- Muhteris bir insandım.. Onun Gtreyen sesinden.. vücudümü hırpalar gibi omuzlarıma koyduğu iri sıcak avuçlarının temasından, herşeyden.. her- şeyden ne valışi bir zevk alıyordum... Kalktım.. Cevap verecek bir kelime bulamadım. Sadece onunla yürüdüm. Pen- cerenin kenarında duran iki kişilik koltuğa oturduk. Gözleri, gözbebeklerimde idi. O da titreyordu.. ben Her zaman nef- retle eli emin olduğum n her Üz en sabır- Sili ödeka ie intizar ediy Bilmeyorum.. Zamansız iş ezdi eden cinsi hislerim bütün irademe zincir mi vurmuştu? Ne olmuştum ben? Bir ân annemi hatırladım,. Onun kup- kuru gözlerinden akan gözyaşları ge rimde canlandı. Başım dönüyordu.. Yavaşça: — Bir emrinizmi var Lütfü Bey? de- dim... Sesim çok titremişti. Heyecanımi his. setmişti. Ellerini uzattı. Etli avuçlarımı sert avuçları içersine aldı. Kollarımı çe- kemiyordum.. Vücudüm gevşemişti...